Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Şubat '09

 
Kategori
Güncel
 

DYH' e yüksek vergi cezası

DYH' e yüksek vergi cezası
 

DYH logosu


Maliye, Doğan Yayın Holding'e 826 milyonluk ceza kesti. Gazeteler öyle yazıyor.

Bunun nedeninin, Doğan TV Holding'in yüzde 25'nin, Alman Axel Springer'e satışı işlemi dolayısıyla tahakkuk eden 30 milyon tutarındaki verginin zamanında ödenmemesi, olduğu söyleniyor.

Maliyeye göre vergi 2006 yılında, DYH'e göre 2007 yılında tahakkuk etmiş. Anladığım kadarıyla anlaşmazlıklardan birisi bu. Diğeri ise, ödenmediği düşünülen 30 milyonluk bir verginin 826 milyona baliğ olması.

Eğer, mali kayıtlardaki noksanlık bundan ibaretse, uygun görülen ceza çok yüksek. Hatta anormal.

Vergi kanunundan anlamam. Onun için tahakkuk ettirilen miktarın mevzuata uygun olup olmadığını da bilemem. Ama 826 milyonluk bu meblağın, insaf sınırlarını zorladığını söyleyebilirim. Burada, ceza kesme hususunda oldukça sert davranıldığını görebiliyoruz. Tamam, yanlış yapan varsa mutlaka cezalandırılmalıdır, fakat ortaya çıkan sonuç vicdanları rencide etmemelidir.

Daha yakın geçmişte Anayasa Mahkemesi'nin kanunla belirlenmiş yetkilerini aştığını ve gayri hukuki kararlara imza attığını gördük. Yasalara ve vicdanlarına göre hüküm vermesi gereken yargıçların, duygularının veya dış telkinlerin etkisi altında kalmaları yüzünden, adaletin yara aldığına şahit olduk. Başını örtmekten başka hiç bir suçu olmayan genç kızlara alenen haksızlık yaptık, onları eğtimden mahrum bıraktık. Sudan bahanelerle partiler kapattık, adam astık.

A. Gül'ün cumhurbaşkanlığını engellemek amacıyla meclis toplantı yeter sayısını 184 ten 367 ye çıkardık. Başörtülü kızları okula sokmamak için Anayasa'nın 10. ve 42. maddelerindeki değişiklikleri iptal ettirdik. Değişen trend dolayısı ile Ak Parti'yi kapatamadık ama onun "irticai eylemlerin odağı haline geldiğini" karara bağladık. Üstelik yukarıdakileri ve daha fazlasını hukuk adına yaptık.

Toplumun önemli bir kesimini ve onların oylarıyla iktidara gelen partileri hep küçümsedik. Dine daha yakın duran insanları rejim, laiklik, veya cumhuriyet düşmanı olarak yaftaladık ve dışladık. Bütün bunlar iyi şeyler değildi, üstelik yanlış ve haksız ithamlardı.

Cumhuriyet, kurulduğu günden beri kendi öz vatandaşlarının çoğunluğunu tehdit olarak göre gelmiştir. Yani, üzerinde yükseldiği toplumun bir kesimine hep şüpheyle bakmıştır. Bu duruma nazaran ben de, "karantinaya alınması zorunlu vakalar" kategorisinde sayılırım. Yıllardır, ait olduğum tarafa yöneltilen haksız ve acımasız eleştiriler, yakıştırmalar bende, hem bir savunma refleksi, hem de zor durumda kalanlara karşı merhamet duygusu olşturmuştur.

Bu yüzden Doğan Medya Grubuna kesilen bu yüksek cezanın, haddi aşan bir bedel olduğunu düşünüyorum. Ekonomik krizden ötürü bir çok işverenin işçi çıkardığı bu dönemde bir holdinge, bu kadar yüksek ceza kesmenin insafla bağdaşmadığı kanatindeyim.

Bu ceza aynı zamanda, hadiseler arasında ilişki kurmanın, komplo teorileri üretmenin yolunu da açıyor. Doğan Medya Grubu ile Başbakan arasında eskiye dayanan bir uyuşmazlık olduğu zaten biliniyor. Meseleye bu noktadan bakanlar, "hükümet, izlediği yayın politikasından dolayı Aydın Doğan'ı, maliye yoluyla cezalandırıyor" diyebiliyor.


İnsan ister istemez, geçtiğimiz zamanlarda, "Kombassan gibi ticari şirketlere" yapılanları hatırlıyor. "Belki kasti engellemeler olmasaydı bu kuruluşlarda, bu kadar vatandaşın parası batmayabilirdi, " diye düşünüyor.


Malum dünya ile birlikte bir kriz döneminden geçiyoruz. Aslında geçiyor muyuz yoksa burada çakılıp kalacak mıyız, orasını tam olarak kestiremiyoruz. İşverenler, işini kaybedenler ve ekonomi, bu durumdan olumsuz etkileniyor. Doğan Medya Grubu' nun iki kanalı (D ve S) haber saatlerinde kriz konusunu, doğrusu biraz abartarak işliyor. Yani bu grup, kriz üzerinden iktidarı sıkıştırıyor.


Haksız yere eleştirildiğini düşünen Başbakan da hükümetin elindeki "mali denetim" mekanizmasını çalıştırarak gardını alıyor ve bununla, Doğan Medya'yı susturmaya ya da hizaya sokmaya çalışıyor. Böyle bir akıl yürütme kimseye yabancı gelmeyecektir. Görüldüğü gibi yapılan denetimin, üzerinde şüphe oluşturmaya müsait bir zamanlaması; kesilen cazanın da kafalarda şaibe uyandıracak bir yüksekliği var. Gene de işin en doğrusunu işlemi yapanlar bilecektir.

Durum ne olursa olsun artık bence, birbirimize karşı daha toleranslı olmalıyız ve bu gerilimli havayı yumuşatmalıyız. Ters adımlarla birbirimizden uzaklaşmak yerine, doğru adımlarla birbirimize yaklaşmalıyız. Krizin, sadece hükümetin değil hepimizin ortak sorunu olduğunu unutmamalıyız. Yani ekonomik sıkıntıyı, siyasi mücadele aracı olarak kullanmamalıyız.

Bilmeliyiz ki, tepeden inmeye başlayan çığ bir felaket halini aldığında, altında sadece hükümet değil, hepimiz kalacağız. Siyasi hırsımıza yenilip, gerçeklere kör kalmayalım. Bence, "Eee, söyle bakalım Ali. Bu gün kaç kişi işsiz kaldı" mealindeki kurgulamalarla habercilik yapılmaz.


Eğer kavga ile bir yerlere varılamayacağını kabul ediyorsak, başta Başbakanımız ve siyasi parti liderlerimiz olmak üzere kişiler, kurumlar, kuruşular, şirketler, holdingler, medya ve idare yani hepimiz, adımlarımızı düzgün atmalıyız. Eğer adımlar düzgün atılır medya, bilgi sunma; kurumlar, hizmet üretme; idare, yönetme ve denetleme görevini dürüst yaparsa kimse, olanların altında kötü niyet aramaz. Kimse, kimseye kuşkuyla bakmaz.

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..