Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

26 Nisan '21

 
Kategori
Anılar
 

DYP Bitti Beni de Bitirdiler

SİYASETİN GÜCÜ YADSINAMAZ AMA SİYASETİN ASIL GÜCÜ NEDİR BİLİYOR MUSUNUZ? MAKAM GÜCÜ DEĞİL, İKTİDAR GÜCÜ DEĞİL, MADDİ GÜÇ DE DEĞİL SİYASETTE ASIL GÜÇ HALK GÜCÜDÜR. BU GÜCÜ ARDINA ALABİLEN ZOR DEVRİLİR.

Bir siyasetçi olarak kendini halka sevdirdin mi, gerisi kolay oluyor. Yanlış yapsan da önemli değil halk seni her dem doğru biliyor. Hani günümüzde "Ölümüne Kanka" diyorlar ya, halk o siyasetçiye o denli bağlanıyor ve biat ediyor ki, biri siyasetçi için “gözünün üzerinde kaşın var" dese, öfkeden çılgına dönüyor, bazıları meftunu olduğu siyasetçi için ölümü göze alıyor.

Milliyet Blog okurlarına kendimden örnek vereceğim. 20 küsur yıl öncesi Türkiye genelinde bu ülke yönetiminde kim ve kimler bulunuyordu. Demireller, halkın büyük kısmı, kocamış olmasına rağmen Demirel sevdalısıydı. Benim yaşadığım şehir Demirellerin kalesiydi ve ben bu kalenin üst düzey komutanlarına çok yakın biriydim. 1970’lerin sonlarından beri, az süre değil. Hatta kalenin başkomutanı Şevket Demirel’in çok değer verip, sevdiklerinden de biriydim.

Doğrusu ben bir siyasetçi değilim. Ve siyasetin veballi iş olduğunun bilincindeyim. Ama “zerre kadar siyasete bulaşmışlığım yok” desem de yalan olur. Ben Isparta Belediyesinin DYP’li Belediye Başkanlarına uzun yıllar Basın Müşavirliği yapmış biriyim. Halkımız DYP’li tüm siyasileri olduğu kadar, siyasilerin yanında sıklıkla gördüklerinden beni de bağırlarına basacak kadar çok seviyorlardı. Halk, (kendilerini siyasi başlarla benim kaynaştırdığımı ‘çoğunluk’ iyi biliyor,) bu bakımdan bana da saygıda kusur etmiyor. Gördüğü yerde övüyordu. Bir dileğimin olup olmadığını soruyordu. “Var” desem, ânında yerine getirmek ister vaziyette duruyorlardı.

O yıllarda partili başkanlarla sık görüldüğümden her yanda söz sahibiyim, bir sözümle her istediğimi yaptırabilecek düzeydeyim. (Abartı sanmayın, ardında iktidar gücü bulunan partili belediye başkanının makam arabasını kullanan şoförün önünde bile, baş savcının ceket iliklediğini gördü gözlerim.)

Saltanat sürmek istesem âlâsını süreceğim, o derece her imkân bizden yana…Lakin ben Allah’tan korkuma hak yemekten imtina ediyorum. (Benden sonra belediyeye girenler hemen araba aldılar, benim ehliyetim vardı. Lakin işçi kadrosundan gelen maaşımla yetindiğimden, araba alma olanağım hiç olmadı.) Hep halk taraflı gazeteci bilindiğimden, halkın hakkını da korumaya özen gösteriyordum. Belki birazda bu yüzden seviliyordum. Tâ ki DYP bitene kadar…

Sonra 2000’li yılların başında ne olduysa bir şeyler oldu. Halk DYP’yi sandığa gömdü. Dolayısıyla DYP’ye bağımlıların pek çoğu saf değiştirdi. Yönetimde bulunanların her biri bir yana dağılıverdi. Çoğu siyasette yok olmama adına yeni gücün etrafında toplandı. Ortada DYP’li bilinen bir tek ben kaldım. Oysa hiçbir partiye kaydım kuydum yok, siyasetle basın müşavirliğim dışında bir bağlantım yok. Basın müşaviri oluşumda partiye yakınlığımdan değil, gazeteciliğimdeki mesleki tecrübemden dolayı. (Şevket Demirel, tecrübeye önem veren biriydi.) Lakin halk gazetecilik yaptığım yılları unutuveriyor. Beni son bildiğiyle tanıyor, geçmişimi hiç akla getirmiyor. 

DYP’lilerin basın müşaviriydin, dolayısıyla onların içlerini en iyi sen bilirdin” tantanası başlatıldı. (Başka bir partili belediyeye başkan olunca, haliyle basın müşavirliği de bende yok. Şiddete varan baskılarla gazeteciliğimi de yaptırmıyorlar. Ortada günah keçisi olarak kalakaldım.)

Aman Allah’ım siyasi işlerin ceremesi pek çokmuş, o da bana ödetiliyormuş. Bunu çok iyi anladım. Yeni yönetim eski yönetimle ilgili ne öğrenmek istiyorsa, ondan hıncını nasıl almak istiyorsa bütün bunları benim üzerimden yapmak istiyordu. Hani eşeğini dövemeyen semerini dövermiş ya, o misal.

Benim basın müşavirliğini yaptığım siyasiler saklandı, bir şekil ne yaptılarsa aklandı. Kabak benim başıma patladı. Yeni yönetim halka hitaben yaptığı konuşmalarında bir şekil gaz veriyordu. Hatta âlenen halkı fişekliyordu. “Basın müşavirine sormak lazım bunların çevirdiği dolapları en iyi o biliyordur” diye, halkın içindekilerden yeni yönetime biat etmiş olanlar evime kadar gelip "Başkanların yolsuzluk belgeleri sendeymiş ver" diyerek kapıma dayanıyorlardı. (Haram yemekten sakınan bana, gazeteci olduğum bilinirken belge mi teslim edilir?) Gelde bunu biat etmişlere anlat. Gözleri dönmüş oluyor, o anlarda ailelerini bile düşünmüyorlar.

Kendi şehrimde, kendi evimde yaşayamaz oldum. Evimi kapatıp seyyah oldum. İzimi kaybettirmek için senelerce diyar diyar gezdim durdum. İnanın ben bu kadar siyaset bağımlısı, takıntılısı insanlar görmedim. Bazı günler geldi haftalarca sokağa çıkamadım. Yiyecek içecek temininde zorlandım. Partili başkana biat etmiş adamlar ellerine geçirseler linç edeceklerdi beni… Ne iftiralar attılar bir bilseniz, bu iftiralar sonucu 40 yıllık çalışmam neticesiyle edindiğim, tek mal varlığım olan evimi bile siyasi baskılarla elimden aldılar.

Diyecek çok şeyim var, ama ceremesini ödemeye gücüm yetmez oldu. Bir nebze burada serzenişte bulunmam, tamamen halk gücünün hafife alınmamasını bir kez de ben, kendi yaşadıklarımdan örnekleme yapmak istedim. Burası dünya, burası bu kadar işte…

Ayfer AYTAÇ

Ayferaytac.com

 

 

 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..