Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E- günlükle gelen hafta sonu.

Merhaba e-günlüğüm;
Yine erkenciyim diye şaşırdın değil mi:) Bu gün içime doğuyor, çok monoton ve sıkıcı bir gün olacak...

Hava bulutlu ve ılık. Böyle olunca insanlar "boğucu ve sıkıcı bir hava var" derler.
Yeryüzünün her yerinden çığlıklar yükseliyor, duyuyor musun günlük cüğüm?
Biz duymuyoruz da onun için sana sordum. Eğer duysa idik böyle olmaz dı. Her şey daha kabuledilebilir olur du diye düşünüyorum.

Kızılderili'lerin notların da aklım da kalan (hiç çıkmayan) küçük bir paragraf var. Beyazların tren yolu ve yerleşim kurmak için ağaçları kestiği kayaları parçaladığı, hayvanları öldürdüğü dönem de bir reis şöyle diyor: "Beyaz adam ağaçları kesiyor, ağaç ağlıyor, bağırıyor, canım yandı diye feryat ediyor, ama beyaz adam duymuyor.

Kayaları parçalıyorlar, kayalar çığlık atıyor, beyaz adam duymuyor..." Evet beyaz adam gerçekten duymuyor, beyaz adam doğuştan sağır... Beyaz adam bütün suçların elebaşısı. Artık beyaz adam barış elçilerine tecavüz edip öldürüyor. Bu olay yukarıda ki reis'in dönemin de olsa idi savaş sebebi sayılır dı herhalde. Sadece utanıyorum, başım önüm de yürüyorum. Olay çok trajik olsa da beklenmedik bir olay değil. Her sene böyle olaylar turistik yerler de fazlası ile olmakta. Neden? Çünkü bu toplumun yönetenleri de tecavüzcü. Bir gün geçmiyor ki vatandaşa tecavüz edilmesin... Bu gibi olaylar yaşandığın da sadece utanıyorum. Şimdi demeç veren çok olur. Ben susuyorum...

Bir anımı hatırladım. Yıllar önce singapur'a gitmiştim. Öyle ya yurt dışına çıkınca mutlaka o ülkenin kadınları ile yatmak gerek. (böyle düşünür her erkek.) Ve beni de zorladılar. Ben gittiğim ülkelerin yasalarını, alt yapısını, sağlık, eğitim gibi hizmetlerine meraklıyımdır. Varsa hayvanat bahçesi, müze, tarihi eser falan dolaşırım. Yok olmaz, ille hatun bulacağız. Beni ikna edemediler ve gittiler. (bu defasın da üç arkadaşımla gitmiştik. Genel de hep yalnız veya eşimle, çocuğumla giderim) Akşam döndüklerin de pek eğlenmiş gibi değiller di. Benim lisan özürüm vardır. Arkadaşlarımdan birinin ingilizcesi çok iyidir. Bu yüzden onu sürmüşler ön safhalara. Bir sohbet, bir sohbet deymeyin gitsin. Yer sorunu hallolmuş, saat sorunu tamam. Sıra gelmiş nereden geliyorsunuz, nerelisiniz faslına. Bizim delikanlı göğsünü kabartarak "Türkiyeden geliyoruz, Türk'üz" diye yapıştırmış. Üç kız hiç sorgusuz sualsiz arkalarına bakmadan gitmişler... Ben dururmuyum? Hemen bu olayın gerçekliğini araştırdım.

İşe konsolosluktan başladım. Ticaret yapıyordum ve tercuman eksiğim olduğunu, yardım edip etmeyeceklerini sordum. Hemen yanıma bir tercuman verdiler. Tercüman da aynı bizim delikanlıların kafasında idi:) Aklı fikri hep aynı şeylerde idi.Hemen koonuya girdim ve "burada bir park varmış ve güzel kızlar varmış" dedim. Tercüman tecrübeli. "oradan iş çıkmaz abi ben seni başka yerlere götürürüm" dedi. Ben de ona "dün arkadaşlar gitmiş güzel vakit geçirmişler" dedim. Ve yüzüme bakarak soğuk bir ses tonu ile "yalan söylemişler abi" dedi. Evet konuya girmiş ve sonuca yaklaşmıştım. "neden yalan söylesinler, bir güzel eğlenmişler" dedim.

Cebinden iki kağıt çıkar dı. "Bak abi bu (kağıdın birini göstererek) buradaki esnafa borcu olup ödemeyen Türklerin listesi" dedi ve bana uzattı. Ne yazık ki çoğunu tanıyordum... Sonra diğer kağıdı uzatarak "bu da bu ülke de suç işleyen ve aranan Türklerin listesi" dedi. Derin bir oh çektim. İkinci kağıt da tanıdığım yoktu ama liste de önemli mevkide ki kişilerin isimleri varmış. (tercüman söyledi) Sonuç: O parkta ki hayat kadınları daha önce başlarına gelenler yüzünden türk erkekleri ile birlikte olmamaya karar vermişler... Neden acaba?

Ben Singapur 'un ünlü Akvaryum'unu, Dragon şehrini, Hayvanat bahçesini, ünlü caddelerini ve barlarını, restoranlarını gezdim. Çok güzel di... Alt yapısı, sağlık sistemi, binaları, vergi sistemi çok güzel di. Kişi başına düşen gelir otuzsekiz bin dolar dı...

Sevgili günlüğüm; Dün gece bela geliyorum dedi...:) Boss'u gezdirirken belime bir el sarıldı ve "bu akşam seninle konuşmam gerek, lütfen, çok kısa sürecek" dedi Ben de "peki sen beni yolun başında bekle ben on dakika sonra geleceğim" dedim. Gittiğim de bir sigara yakmış bekliyor du. Biraz yürüdük ve konuştuk. Daha doğrusu pazarlık yaptık. Hafta da bir gün görüşeceğiz ve beni rahatsız etmeyecek. Ben "iki hafta da bir gün görüşelim, ihtiyar bir adamım" dedim, kabul ettiremedim. "Düşmanını yakının da tut" ve "sevilmemiş kadının intikamı büyük olur" sözlerinden yola çıkarak teklifini kabul ettim. Evet değerli günlüğüm. Artık belalı ile haftada bir gün görüşeceğiz ve sadece sohbet edeceğiz... (onun yalancısıyım:) Burada benim bir sorunum var. Arkadaşıma söyleme yanlısıyım ancak, söyleyince olay çıkıyor. Söylemezsem ben rahatsız olurum.

Ne yapacağım bilmiyorum. En iyisi sen git güzel bir dille anlat. "Bu adamın amacı beladan uzak durmak, ortalığı sakinleştirmek" de. "Bir arızalı ile karşı karşıya, olayın polisiye magazinlik olmasını istemiyor" de. Gelişmeler yine yazılabildiğince yazılacak sevgili günlük.
Sevgili günlüğüm; ev de, mutfak da, buzdolabı ile duvar arasın da bir boşluk var dı, oraya dolap yapmak üzere kolları sıvamıştım ya, bu pazar bitirebildim en nihayet. Ev de ki nikelajlı boruları da kullanarak harika bir raflı dolap yaptım. Seni bilmem ama ben çok beğendim. Eşini hiç bir yerde bulamazsın:)
Ayrıca e-günlüğüm; her pazar olduğu gibi bu pazar da arabama yakıt almaya gittim. (hep aynı istasyona giderim.)

Gittiğim zaman arabamı yıkıyorlar ben de çalışanlarla sohbet ediyorum. Geçen hafta bir arkadaşları kaza yapmış ve yaralanmış. Tabi bütün çalışanlar doğal olarak hastaneye kan vermeye gitmişler. Gittiği gibi hepsi kan veremeden geri dönmüş. Hiçbirinin kanını almamışlar. Sebep: kanda ki kurşun oranı çok yüksek... Cadde de iki saat yürüyüş yapanların kanında ki kurşun oranı ne seviye de acaba? Öğrendiğim iyi oldu.

E-günlüğüme yazabilecek başka neler oldu? Ah bir de çıplak ayakla toprak da yürüdüm çok iyi geldi:) Akşam bahçe de bu sefer bira içtim. Bakayım bira içince bahçe nasıl görünüyor diye merak ettim:)
Evet gün tahmin ettiğim gibi geçiyor. Monoton ve sıkıcı. Oysa pazar günü dağıtmak için bir sürü enerji depolamıştım. (gerçi bir kısmını ben harcadım)
Bu gün de bu kadar e-günlüğüm. Sana mutlu ve sağlıklı günler diliyorum... Öpüldün.
Biliyor musun? Ortalama bir pire, kendi yüksekliğinin yüz elli katı yüksekliğe zıplayabiliyor. Bu oranı tutturabilmek için bir insanın otuz metre zıplaması gerekli imiş....
Güzel söz: "İş görmek istiyorsanız az, laf etmek istiyorsanız çok kalabalık ekip kurunuz..." MANCUR OLSON

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..