Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Nisan '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlüğün abonesi ve günlük

Abonelerimden biri (aynı zamanda arkadaşım) geçen hafta kalp krizi geçirmiş (bilimsel olarak çok zor) ve kalbine hemen stent takmışlar. Damarları aşırı biçimde tıkanmış... Otuz beş yaşında, sigara kullanmaz, nadiren içki içer, sürekli doktor kontrolünde yaşar, tahlillerini hiç aksatmaz. Ama beslenmesi çok kötü. Aslında bunların hiçbiri kalp krizi geçirmesi için sebep değil.. Sebep, düzenli olarak sigara ve içki içmemesi, seks yapmaması.

Merhaba e-günlüğüm; arkadaşımın kalp krizi geçirmesinin birincil sebebi de beni tanıması... Aramızda on beş yaş fark olmasına rağmen, enerji farkını kendine yediremedi ve kıskançlıktan kalp krizi geçirdi. ( Daha önce bir kaç arkadaşımın daha başına gelmişti) Benim tıbbi konularda tarla masterı yaptığımı ve birçok tarlanın profösörü olduğumu bildiği için sürekli beslenme konusunda sorular sorardı. Nasıl böyle dinç olabiliyor muşum, nasıl besleniyor muşum, enerjim tükenmiyor muymuş, vs. vs. Anlattıklarımın hiçbirini uygulamaz (herkes gibi) ama sorardı. Doktorlara inanır, onlar ne söylerse yapardı. Onu da söylemiştim. "Doktorları dinlersen, sağlığın günden güne bozulur ve sayende o doktorlar, ev, araba, villa, han, hamam sahibi olurlar ve seni kör topal yaşatırlar" demiştim. Gerçekten öyle oluyor. Her seferinde o'na beslenme ve egzersiz taktikleri verdim ama dinlemedi. Ben ona "Az beslen, düzenli yürüyüş yap, düzenli olarak sigara ve içki iç ve en önemlisi düzenli seks yap, seks yapamıyorsan vücuttaki toksitleri atmak için her gün sirkeli su iç " dediğim zaman hep güler geçerdi. Bak ben gülüyor muyum? Kalbime giden dokuz damarın (sekizi yedek) hepsi açık. Sen nasıl harcadın ve tıkadın o dokuz damarı be adam! Bugün gördü beni ve utanmadan yine beslenme ile ilgili sorular sordu. Utanmaz adam ne olacak. (Bu yazıyı okursa belki utanır" diyeceğim ama okuma düşmanı kendisi.)

Evet e-günlüğüm; insanoğlu bir garip yaratık. Çok şeyden etkileniyor ve doğruyu bir türlü bulamıyor. Doğru söylediğini sandığı kişilerin bile doğruyu söyleyemeyeceklerini anlayamıyor. (Tekerleme gibi oldu)

Dün akşam harika bir hava eşliğinde rakımı içtim ve Boss ile ilgilendim. Ben içeri girdikten sonra yağmur yağmaya başladı ve tekrar dışarı çıktım. Çimen ve toprak kokusunu sıcağı sıcağına ciğerlerime çektim. Biraz fazla çekmiş olacağım ki, oksijen zehirlenmesinden başım dönmeye başladı. Normal... Sonra tekrar içeri girdim. Tam tv'de haberleri izleyecekken mutfağın su borusu patladı ve kısa sürede, becerikli bir ev erkeği olarak onu tamir ettim. (Kendimi övmeyi de ihmal etmiyorum hani) Sonra haberlerin kalan kısmını izledim, zaten "gelgenekon" dışında bildik haberler var. Adam karısını öldürmüş, kadın, kendisini aldatan eşinin orta parmağını kesmiş, ( "orta parmak" benzetmesi anlaşıldı her halde) hasımlar yol kesmiş, arabayı taramış dört kişi ölmüş, adamın biri küçük kıza tecavüz etmiş, yoldan geçerken kafasına uçak düşmüş, araba ile inşaat çukuruna uçmuş vs vs. Ardından, spor, sansür ve uyku...

Sabah Linda ile evden çıktığımızda toprak ve çimenler halen kokularını salmaya devam ediyorlardı. Geceden edindiğim tecrübe ile derin nefes almadan içime çektim o doğanın bize sunduğu bereketli ve güzel kokuyu... İş yerine geldik ve ilk iş olarak çayımı demledim. Tam çay içecekken bir şahıs geldi ve abone oldu. Hem iş yerine hem de evine sipariş verdi. Daha önce benim karşıma açılan markadan su almış ve bütün aile zehirlenmiş. (Ucuz suyun yahnisi yenmez...) Aklı başına gelmiş ve artık bizim suyu almak istiyor. Bu işler böyle işte...

Bilindiği üzere dünden siparişlerimiz vardı ve öğlene doğru geldi. (Yine öğle yemeğimi iki saat gecikmeli yiyebildim.) Hava açık ve güneşli olduğu halde bol bol terleyemedim çünkü kamyonu dört kişi boşalttık. Yoldan oğlumun iki arkadaşı geçiyordu, onlarda yardım ettiler. İşte fazla adamla çalışmanın zararları. Egzersizlerim aksıyor. Şimdi bu açığı tamamlamak için akşam evde spor yapmam lazım. Ya da sansürlü süreyi uzatmam lazım. Neyse artık eve gidince karar veririm...

Yeni eleman söylemeden birşey yapmıyor. Çözdük, biz de sürekli söylüyoruz. Kalk, otur, temzilik yap (hatta detaylarına kadar) yemek ye, su iç, çay al, arabayı boşalt, arabayı doldur... Linda yine bizden iyi tanımış elemanı. Ben de havlamadı diye sevinmiştim. "Tamam, bu sefer elemanı bulduk" Meğer Linda havlamamakla "Bu eleman havlamaya bile değmez" demek istemiş... Neyse o'ndan dört gün sonra biz de anladık.

Valide hazretleri oldukça iyi. Sağlığı yerine geldi. " Beni götürün ben yalnız yaşamak istiyorum" diye tutturuyor. Ben de 17 yaşımda böyle düşünüyor ve "Ben yalnız yaşamak istiyorum" diye tutturuyordum. Demek artık annem bana benzemeye başladı. Bugünden yarın için su siparişi verdi. O'na diyorum "Bizim su doğal, elini yüzünü yıka, başını yıka cildine iyi gelir, hatta çiçekleri bile bu su ile sulayın, hayvanlara bu sudan verin" ama, kandıramıyorum. Dediklerimi bir yapsa günde bir damacana su alırlar. Sağolsun her gittiğimde 50 lira veriyor ve üstü kalsın diyor. En iyi abonem annem. Keşke her abonem onun gibi olsa. İki sene de rahata kavuşurum...

Hareketli bir günün arasında bir de alışveriş yaptım yine. Akşama gençler, geçen hafta yaptığım özel kızartmalardan istediler. Onları kırmak olası değil tabi. Kendimce onların istediklerine ilave alışveriş bile yaptım. Yine parmaklarından olacaklar zavallılar...

E-günlüğüm; hava aydınlık bir vaziyette ama, benim için akşam oldu ve yemeğimi yedim. Öyle, saatleri bir ileri, bir geri almaları beni etkilemiyor. Yarın yine yazışmak üzere. Hoşçakal

Biliyor musun: Nevada yasalarına göre, karayoluna deve ile çıkmak yasak mış...
Çirkin söz: " Kadını yedir, içir, giydir, mücevher ve başka güzel şeylerle süsle fakat, o'na akıl danışma..." Pançatantra
Güzel söz: " Kuşlar ayaklarından, insanlar dillerinden yakalanırlar..." Thomas Fuller

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..