Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Kasım '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlüğün insani yönü ve kanserli mahkum...

Bu konu da yazmayacaktım ama son gelişmeler ve inatlaşmalar içimi yaktı, Kalan minicik insani duygularımı incitti. "Biz ne yapıyoruz, neye inanıyor, kime hizmet ediyoruz?" dedim kendi kendime...

Bir deyim vardır, eskiler çok kullanır. "B.k yemenin arapçası" diye. Şimdi bu deyimi kullanmanın tam zamanı...
İnsan hayatı söz konusu olduğunda konuşurken mangal da kül bırakmıyoruz. İş uygulamaya geldiğinde bu sefer bahaneler konusunda mangal da kül bırakmıyoruz. Yani her konu da çok iyiyiz. İyi de mangal da kül olmazsa o mangal ısısını muhafaza edemez ki...

Merhaba e-günlüğüm; İdam cezasının bizim ülkemizde kaldırılmış olduğu söylenir. Artık devlet olarak ölüm cezasına karşı duruyoruz. Çok insani, çok medenice bir duruş İnsanın ceza çekme hakkı ile yaşama hakkını birbirinden ayırıyoruz. Buraya kadar her şey çok güzel görünüyor. Sonra ne oluyor? İnsanlar polis kurşunu, polis dayağı ile ölmeye başlıyor. İşkence de ölüyor, yanlışlıkla nezarette düşüp ölüyor, nasıl buluyorsa bir ip veya kravat bulup kendini asıyor, vs. vs. Bu devlet eli kullanılmadan uygulanan bir infaz yasası gibi...

Güler Zere adlı vatandaş şimdi bu değişik (hastalığından başka suçlu görünmüyor gibi) infazla karşı karşıya. İdam etmiyoruz ama sonuç olarak yine öldürüyoruz. Ortada bir sürü öldürmeye tam teşebbüsten suçlu var ama görünürde bir şey yok... Yöntem değişikliği gibi bir şey. Yani b, k yemenin arapçası...

İnsan eğer insan ise olanlara üzülüyor. Her canlı için zamansız ve yersiz ölüm üzüntü yaratıyor. Şehit askerlerimize de üzülüyoruz, görev de vurulan polislerimize de, sel felaketinde, deprem felaketinde ölen vatandaşlarımıza da, trafik kazalarında ölenlere de, yanlış tedavi sonucu ölenlere de, domuz gribi adı altında yapay virüslerden ölenlere de üzülmemek elde değil. Kısaca zamansız ve yersiz ölümler üzüyor. Kimi? İnsani vasıflara ve değerlere sahip olan canlıları. İnsanları... Üzüyor çünkü, cinayet gibi ölümler bunlar. Bir çoğu sistemlerin yanlış işleyişinden kaynaklandığı gibi, doğanın yanlış kullanımından da kaynaklanıyor. Yanlışlar bir birini kovalıyor. Sistem yanlış işleyince eğitim de, sağlık da, düşünce yapısı da yanlış işlemeye başlıyor. Kimse yersiz ve zamansız ölmesin.

İzmir´in ilk kadın futbol takımı Elit Spor´un kalesini koruyan 19 yaşındaki Ayşenur Yanık geçen ağustos ayında, 137 promil alkollü olarak direksiyona geçip aşırı hız yapan sürücünün otomobili altında yaşamını yitir miş ti. Var mı üzülmeyen? Behice Üçok, Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Engin Çeber, Muhsin Yazıcıoğlu, Eşref Bitlis, Gaffar Okan gibi değerler de bu ülke de yersiz ve zamansız ölümlerin kurbanı oldular. Var mı üzülmeyen?

Bırakın şu kızcağızı. Son günlerini bir idam mahkumunun "son dileği" olarak yerine getirin. Adli tıp kurumu 4 ay da bir yazı gönderememiş, O onu demiş, bu bunu demiş, o ona iletmemiş, o'nun haberi yok muş bla bla bla vs vs vs. Bırakın şu kızı, verin Güler Zere'yi ailesinin yanına...

Değerli e-günlüğüm; Dün gece eve gittikten sonra hemen kendimi dışarı attım. Çünkü sınavlar başladı. Gençlere sessiz ve dikkatleri dağılmayacak bir ortam sunmaya çalıştım. Dün kü sınavı iyi geçmiş. Ben bahçe de günlük grip aşımı olurken onlar ders çalıştılar. Boss ile epeydir samimi olmuyordum. Aramız çok resmi idi. Biraz onunla ilgilendim. Tüylerini taradım, yine derisinin bazı yerleri yara olmuş, oralara pansuman yaptım ve sevip, öpüp, kokladım. Şaşırdı tabi. "Durup dururken bu adama ne oldu" demiştir. "Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü" misali bir durum.
Gençlerin ders çalışmaları bittikten sonra biraz sohbet edip yattık. Sabah ailevari bir kahvaltının ardından herkes evi terketti.

Biz Linda ile işe geldik. Bir süre sonra Elmar geldi ve ortalığı süpürüp paspas yaptı.

Sabah servisleri, öğle yemeği derken, işler ara verdi. (sakin öğle saatleri.) Motor'un ön tekerleğinin cıvataları gevşemiş ve Elmar onunla ilgilendi. Eldivenleri geçirdi eline ve uzun süre tamir bakım yaptı.

Bir kurumsal abonem daha iş yerini kapatmak üzere. Üstelik hatırı sayılır bir kurumsal dı. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık. Tükürecek tek yer kaldı ama yazmayacağım.

Akşam üzeri herkes yemeğini yedikten sonra işler aniden hareketlendi. Sabah akşam çalışıyoruz, öğlenleri boş boş oturuyoruz. (boş oturmuyoruz aslında bir sürü ş yapıyoruz. Motor tamiri, araba tamiri, broşür dağıtma, cam silme, yerleri süpürme, iş yerini düzenleme, alışveriş, köpek gezdirme, bahçe işleri, sebil temizleme vs vs.)

Gidiyorum e-günlüğüm. Sana iyi yolculuklar diliyorum. Umarım trafik tıkalı değildir. Bazan toplu ulaşım araçlarını kullandığın için geç kalıyormuşsun. Yarın yine görüşür, sarılır, öpüşür, yazışırız. Hoşçakal

Biliyor musun: İnsanın da köpeğin de ağzındaki bakteri oranı aynı imiş... (yani köpeğinizi öpmenin sakıncası yok, bir arkadaşınızı öpmekten farksız...)
Çirkin söz: ''Aşıda yan etkiye rastlanmadı" Sağlık bakanlığının 15 bin kişiye uyguladıktan sonra yaptığı açıklama. (96 yıllarında çay için de o dönemin sağlık bakanı "bakın ben içiyorum bir şey yok" demişti. Şimdi Karadeniz'in bazı illerinde her beş kişiden biri kanser... Ne mantık yarabbim. )
Güzel söz: "Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma.
Aşk diyarında dil zaten hükmünü yitirir. Aşk dilsiz olur..." Tebrizli Şems'in yaşam kuralı. Madde 6.

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..