Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlüğün protestosu bitti...

Susssss sessiz ol. Başbakanımız ABD'ye gitmişken "yazayım" dedim. Yoksa her gün yazanlara çok kızıyor... Kendisi Obama'ya ülkemizi güzel karıştırıp, karıştırmadığı hakkında rapor vermeye gitti. Bence on üzerinden on almayı haketti. Hiç bir etnik sorunu olmayan bir ülke bu kadar karıştırılır...

Bu arada iklim zirvesi bu gün başlıyor ve başlıklar şöyle: Dünya'nın kaderini belirleyen zirve... Kimse heveslenmesin bu zirve dünya'nın kaderini falan belirlemeyecek. İnsanoğlunun ne kadar zeka özürlü olduğunun bir belirtisi olarak tarihe geçecek... İnsanoğlu dünya'yı ne hale getirdiğini ve çözüm adı altında daha beter nasıl yapılacağını görüşecek...

Bütün bunlar olurken bir araştırma yapılmış İyi ki yapılmış. Bu araştırmaya çok ihtiyacımız var dı. İklim zirvesine katılanları da içeren bu araştırma için de "Dünya'nın kaderini belirleyecekleri, belirleyen araştırma" diyebiliriz...

Montreal Üniversitesi'ndeki araştırmacılar porno üzerine bir araştırma yapmak için kolları sıvadı. Ama karşılaştırma yapmak için porno izlememiş tek bir erkek bulamayınca araştırmaları sekteye uğradı... (ntvmsnbc.com) Araştırma Kanada'da yapılmış. Gelin bakayım siz buraya. Gelin, bir de yolu, elektriği, suyu olmayan köylere gidin yapın araştırmanızı, bakalım izlemişler mi? Uzaylılar! Her çeşit insanı kendi yarattığınız şehirlerde arıyorsunuz...

Merhaba e-günlüğüm; domuz gribi salgınından mıdır nedir, yoksa üzerimde ki halsizlikten midir anlayamadım ama İmralı'da hapis yatmak istiyor canım. Hani şu, binlerce askerimizi katlettirdiği için ödüllendirilen suçlu var ya. O'nun yerin de olmak istedim nedense.

Düşünsene e-günlüğüm; özel bir oda, hiç bir sorumluluk yok, özel hizmetkarlar, özel korumalar, sakin bir ortam, yiyor, içiyor, mıçıyor ve uyuyorsun. Tv, internet gibi bütün lüksler mevcut... Elektrik, su, doğalgaz, telefon, internet faturaları ödemek yok. Apartman gideri, kapıcı parası gelmez, ev de yemek bekleyen yok, çocukların okul masrafları gibi masraflarda yok. Kitap okumak, kitap yazmak, spor yapmak ve sağlıklı kalmak için harika bir ortam... İnsan orada filozof bile olur... Nasılsa porno film de izliyordur. (ben demiyorum araştırmalar diyor)

Ya adam böyle mi cezalandırılır be aklı evveller. Gönderin yanıma, şirkete ortak edeyim, günde on iki saat mesai, haftanın üç günü kamyon boşaltsın, omzunda 20 kilo yükle (bazan kırk kilo) asansörsüz binalara çıksın, tatil yok, gezme yok, gece hayatı yok, sosyal hayat yok, tv yok, radyo yok, hastalanmak yok. Bankalarda, kamu dairelerinde kuyruklarda beklesin, trafikte ayağına koluna kramp girsin. Akşam üzeri pestili çıksın ve kendini yatağa nasıl attığını bilemeyip, daha dinlenmeye fırsat bulamadan, ertesi gün 7:30 da tekrar kalkıp işe başlasın. Ceza adı altında adama kral hayatı yaşatıyorsunuz. Birileri de çıkıp "şartlar çok kötü, en kısa zamanda iyileştirilmeli" diye maval okuyor. Tam 99 maval okuyucusu. Onları da gönderin yanıma...

Bu arada biz "domuz gribi", "açılım", "kapanım", "kürt sorunu", "aşılar", "futbol takımları", "Türkiye güzeli'nin yalanları", "imralı" gibi konularla kafa yorarken, devleti emanet ettiğimiz komutanlarımız, mit mensuplarımız, özgürlük bekçilerimiz gazetecilerimiz "tek tek toplanmaya" (sayın Cumhurbaşkanımızın izinsiz protesto yapanlar için kullandığı deyimi ile) devam ediyor... Yakında Ordumuzun başına imamlar, hocalar falan gelecek herhalde. Diyanet işleri başkanımız da Genel Kurmay Başkanı olur... AB standartları böyle bir şey demek ki... Eskiden askerlere, subaylara, generallere falan özenirdik ama, onlar "out" oldu. Şimdi teröristlere özenmek, onların yerinde olmak "in" oldu. Teröristlerin itibarı, ordu mensuplarının üzerine çıktı...

Ne diyor Sayın Başbakanımız: "Biz artık yatarak para kazanma dönemini bıraktık" Haklı! Biz artık "varımızı yoğumuzu, madenlerimizi, fabrikalarımızı, topraklarımızı, hatta insani değerlerimizi satarak" para kazanıyoruz.

Protesto edip bir kaç gün yazmayayım derken bir de baktım ki, geyik gribi olmuşum. Bu geyik gribini kimse bilmez, geyik muhabbeti gibi bir şey. Bademcikler de takılıp kalıyor, sonra ayakta kırk derece ateşle geçiriyorsun.

Bademciklerimi çok seviyorum. Yine iltahaplanmışlar. Doktorlar faranjit diyor, biz anjin diyoruz. (eski terim) Tıpkı havaalanlarında ki gümrük kontrol büroları gibi bu bademcikler. Vücuda girmeye çalışan, yabancı veya yasaklanmış bir virüs, mikrop, bakteriye rastladığı zaman içeri sokmuyor. (gerçi gümrükten her türlü yasak madde giriyor ama neyse, başka benzetecek şey bulamadım) Anında bağşıklık sistemi ile irtibata geçip zararlı maddeyi tespit edip tutuyor ve etrafını mukoza ile sarıp, kuvvetli bir ateş yapıyor. Zararlı madde üç gün içersinde mideye inip yanıyor. Külleri de en kısa zaman da dışarı atılıyor... Sonra bütün vücut yenilenmiş bir şekilde hayata başlıyorsun... Yeniden doğmuş gibi. Kısaca korkacak bir şey yok. Doktorların dediği gibi havale tehlikesi falan yok. Vücudun doğal bir savunması olan (aynı zamanda saldırısı) ateşi düşürmeye de gerek yok. Önemli olan o an da doğru beslenme ve doğru tedbirler almak. Asla ilaç alıp vücudun işine karışmayacak, virüsleri güçlendirmeyeceksin. Bol bol soğan, sarımsak yiyecek, limonata, ayran içeceksin... Anladın sen onu e-günlüğüm. 11 mucize...

Yeni bir buluş daha yaptım. (gerçi daha bir hafta oldu ama olsun açıklamak lazım) Domuz gribi aşısı olmaya gerek olmadığını yazmıştım. Ancak alınması gereken önlemler, çok kişiye zor geldi. Düşündüm, taşındım, denedim ve buldum.

Domuz gribi olan kişiyi bulup, içeceğiniz sıcak bir içeceğin içine öksürmesini, hapşırmasını sağlıyorsunuz. Kişi sıcak içeceğe doğru (örneğin:çay veya ıhlamur) öksürüp, hapşırıyor. Bu yolla virüs sıcak içeceğin içine karışıp ölüyor ama, varlığını koruyor. (ceset olarak) Sonra sıcak içecek soğumadan bir an önce içilip mideye yollanıyor. Ölü fakat varlığı mevcut virüs, bağışıklık sistemimiz tarafından test edilip tanınıyor ve onaylanıyor. Bütün bilgileri kaydediliyor. Böylece artık, kişi için domuz gribi tehlikesi ortadan kalkmış oluyor. Afiyet olsun... (aşılar da aynı mantıkla yapılmıyor mu?) Bilgiler için teşekküre gerek yok e-günlüğüm. İnsanlığa armağanım olsun. Ben kendimde denedim, henüz bir şey olmadı. Daha önce de polen allerjisi olan bir arkadaşıma bir çayın içine polen atıp içirmiştim, hiç bir allerji belirtisi göstermemişti. Bu buluşu da o araştırmadan esinlenerek yaptım zaten...

Yazmayalı uzun zaman oldu. Neler yaptım hatırlamıyorum. Genelde rakı içmeyince böyle oluyor. Sanki yaşamıyormuşum gibi hissediyorum kendimi...

Hafta başı sebebi ile sabah erkenden başlayan hareketlilik, haberleri ve ülke de olanları umursamadan devam etti.

Öğlen yemeğimin ardından yine hareket, yine hareket....

Tamam çok uzun oldu e-günlüğüm, artık sen git. Yoksa tek tek toplarlar hepimizi. Yarın yine yazışmaya devam. Böyle aralıklı yazınca maaş az geliyor, geçinemiyoruz. Hoşçakal.

Gönderilme tarihi: 07/12/2009

Saati: 17:12

Biliyor musun: İnsan atmosfer'e 1850’den beri her yıl daha fazla karbon gazı kat mış. 1850’de bir milyon hava molekülünde 280 karbon gazı mölekülü bulunuyor muş, bugun ise 380 molekül bulunuyor muş. Yılık artış %0, 5 sürekli artan karbon salımı miktarı 2005’te 8 milyar tona ulaş mış... (atmosfer'de ki miktar 1850'den bu yana %36 artmış)

Çirkin söz: ''Kusura bakmayın biz sizi şu an istihdam edemeyiz. Burayı provoke etmeyin" İstanbul'da bir grup Tekel işçisi, Başbakan Erdoğan'ı protesto etti. Erdoğan, işçilerin işe dönme talepleri karşısında sarfettiği cümle. (artık teröristlere istihdam salanacak herhalde)

Güzel söz: "Her insan öfkelenir, bu kolaydır. Fakat, tam adabında, tam ölçüsünde, tam zamanında, tam yerinde ve tam usulünde öfkelenmek, ne herkesin kudretindedir, ne de kolaydır..." Aristo

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..