Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ağustos '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük "açılım'ı" kapatıyor ve hüsran'a uğradı...

Dün açıla açıla bir hal olduk. Bugün açığı kapatalım. Strateji midir nedir bilinmez. Birkaç gündür Bağdat Caddesinde uzaylı yaratıklar var. Nereden mi anladım? Bir garip giyinmişler. Hava çok sıcak ama üzerlerinde simsiyah elbiseler var. Elbiseler yerlere sürünüyor ve ayakları bile görünmüyor. "Mutlaka bir şeyden gizleniyorlar" diye düşündüm. Gözlerine baktım, görünmüyordu. Hiçbir şey görünmüyor, "insan" olduklarına dair en küçük bir belirtiye rastlamadım. Ayşe Arman zannettim ama değil. O'nu yürüyüşünden tanırım. Bunların bize benzer tarafları: Sadece ağır adımlarla yürüyorlar ve ara sıra baş kısımları oynuyor... Gelen geçen benimle aynı fikirde olacak ki dönüp dönüp bakıyordu. Önce yalnız olduklarını düşündüm ama, değillermiş. Yaklaşık beş metre önlerinden giden ve insan'ın erkek cinsine benzeyen birilerini takip ettiklerini keşfettim. (İşte yüzyılın keşfi) Sonra servislerime geç kalmamak için yoluma devam ettim...

Merhaba e-günlüğüm; Cadde'nin belli kesimlerine üçer beşer, serpildiklerini gördüm ama neme lazım, bulaşmak istemedim. Herhalde uzaydan bir araştırma için dünyamıza geldiler ve işlerini yapıyorlar. Hoş gelmişler. Onlara sevgi ve selamlarımı yolluyorum. Ben de yakında onların gezegen'lerine gidip şortla ve atletle dolaşıp araştırma yapmayı düşünüyorum. Eminim onlar da bu semtte gördükleri ilgi ve sevgiyi bana gösterirler...

İnternette "dünya'nın en garip hayvanları" adı altında bir foto galeri buldum ve heyecanla baktım. Yirmi dokuz hayvan resmi vardı. Hüsrana uğradım, içim sızladı. Benim resmim yoktu...

Dün akşam yine ablam çağırdı o'na gittim. Bana kiraz ağacı almış, vermeyi unutmuş, o'nu verdi. Şimdilik saksıda ve iş yerinin önüne koydum. Bir süre sonra bahçeye transfer ederim.

Ablam'dan kiraz ağacını alıp, geldikten sonra eve gittim ve Amerikan salatası siparişim için hazırlık yaptık. (patates, bezelye, havuç, turşu doğrama ve haşlama işleri) Sonra Boss'un yemeğini verip çıkardım. Ardından bahçe keyfi... Akşamları bahçede iki saat oturup, kafa dinlemek, gün'ün bütün yorgunluğunu, negatif elektriğini alıyor. Bir ara kız arkadaşımla sohbet ettik. Beslenme düzenine başlayalı iki hafta oldu (07/09/09 da olacak) ama yedi kilo vermiş. Ben anlamam. Sonuca bakarım. "Belim inceldi", eteklerim bol geliyor", "ay yüzüm incecik oldu" safsatalarına ve masallarına bakmadan sonuca ulaşmaya çalışırım ve ulaşırım... Amaç belli, hedef belli, uygulanması gerekenler belli, süre belli, daha ne olsun!!!

Sabah iş yerine bunaltıcı bir hava'nın içinden geçerek ama, bunalmadan geldik. Bilgisayarımı açıp güne yelken açtık. Bir ara haberlere baktım. Gün geçmiyor ki bir araştırma sonucu, bir buluş, bir keşif yapılmasın... Bu bilim adamları yemiyor, içmiyor, araştırma yapıyor. İyi de kardeşim bu insan yeni bir yaratık değil ki. Daha önceleri neredeydiniz, Edison'u, Einstein'ı mı seyrediyordunuz?
İtalyan bilim adamları, "isteklerin yerine getirilmesi için sağ kulağa konuşulmasının" gerektiğini ortaya koydu. (ntvmsnbc) Anlaşıldı, yakında sol kulak bir işe yaramıyor deyip, estetikle almaya kalkarlar. Biz Türklerin isteklerimizi, söylemeye bile gerek kalmadan, dayakla, şiddetle elde ettiğimizi, bu yöntemi bin yıllar önce keşfettiğimizi öğrenememişler... Bir sürü yöntem var. Yazayımda öğrensinler bari. Korkutacaksın, para teklif edeceksin, zayıf tarafını yakalayıp tehdit edeceksin, şantaj yapacaksın, çocuğu varsa kaçırıp rehin alacaksın... Sağ kulak ney miş? Kodumu otutturacaksın...

Bu fikirlerimle yetinmeyip araştırmanın doğru olup olmadığını test etmek için yollara düştüm. Yolda gördüğüm güzel bayanların sağ kulağına, "bu gece gel de birlikte olalım", "akşam seni bekliyorum mutlaka gel", "akşam bana uğramanı ve güzel bir masaj yapmanı istiyorum" gibi şeyler söyledim. Akşam saatlerce bekledim, bir tanesi bile gelmedi. Bununla da kalmayıp, hafta da bir damacana su tüketen abonelerimin sağ kulağına eğilerek, "bundan sonra hafta da on damacana su tüketmenizi istiyorum" dedim ama, "sen manyak mısın?", "yok daha neler, aptal herif" gibi çok sert tepkilerle karşılaştım. Kısaca; araştırmalarıma göre bu araştırma geçersiz...

Bir halk deyimi vardır. "işler ayna, çal çal oyna" diye. Şu sıralar "işler nasıl?" diye soranlara bu deyim ile cevap vermenin tam sırası. Tatile gitmeyenler de bu ay gitti, ortalıklarda kimseler kalmadı. Pazarlama yapacağım ama kimse yok. Korkarım bu insanlar ramazan ay'ında da gelmeyecek...

Öğlen yemeğimi erken yedim bu sefer. Hep, servislerden geç kalırdım, şimdi de servissizlikten erken yiyorum. Öğleden sonra aboneleri ziyaret ederek zaman geçirdim. Hani "boş oturuyor" demesinler, "dostlar alışverişte görsün" misali. İş yerinde de bol bol broşürlere adres etiketledik. Böyle zamanlarda eksikleri tamamlamak en iyisi...

Değerli e-günlüğüm; Amerika'nın aradan 64 sene geçmesine rağmen Hiroşima ve Nagazaki'ye attığı atom bombaları için özür dilememesine ne diyorsun?
- *qxyovsrtq&+ manı mına muna optorikondorsinyumdanzirafuğ... Hmmm anladım. Hislerini çok güzel ifade ettin. Daha güzel ifade edilemezdi...

E-günlüğümün değerli fikrini alıp, akşam yemeğimi de huzur ve rehavet içersinde yedikten sonra ağır ağır tatlımı yedim ve kalkıp, aheste aheste çayımı sigaramı içtim. Artık yavaş yavaş gidebilirsin e-günlüğüm. Acele etme sakın, yollar bomboş, sallana sallana git, sağlıcakla kal. Tüm arkadaşlara selam söyle... Yarın yazışırız. Hoşçakal.

Biliyor musun: Sıçan, deve'den daha uzun bir süre susuz kalabilirmiş...
Çirkin söz: "Bana oy veren, vermeyen herkese eşit uzaklıkta duracağım" Meclis Başkanı seçilen Sn. Mehmet Ali Şahin'in ilk konuşmasında söylediği söz... (Ne gerek var dı bu söze, o makamın görevi zaten o değil mi?)
Güzel söz: "Başkası düştümü "çürük tahtaya basmasaydı" deriz. Kendimiz düşünce, tahtanın çürük olmasından şikayet ederiz..." Konfüçyus

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..