Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük alışkanlık yapmaz...

"Alışkanlık yapmaz" Bu söz çok hoşuma gidiyor. Küçükken "bir kere ile bir şey olmaz" derdik o'na benziyor. Yaş ilerledikçe anladık ki bir kere ile çok şey oluyor muş... Bazı doktorlar yazdıkları ilaçlar için söylüyor bu sözü. Genel de tıp dünyası çok kullanıyor bu terimi... Onlara bakarsanız "morfin" de alışkanlık yapmıyor... Bir zamanlar aspirin alışkanlığımız vardı. Baş ağrısına, mide ağrısına, romatizma, siyatik ağrısına, hatta kocakarı dırdırına bile iyi geldiği söyleniyor du. Sonra antibiyotiklere alıştık. Herkes birbirine tavsiye eder, peynir ekmek gibi satılır oldu... Ağrı kesiciler de aynı dönemde antibiyootiklerle yarıştı...

Yıllar önce, Almanya'da öğrendiğim bir deyiş vardır, hafızamdan hiç silinmemişti. "İnsan alışkanlık hayvanıdır..." Burger'lere, kola'lara, suni dondurma'lara, içki, sigara'ya katkılı içecek ve yiyeceklere alışmadık mı? (artık, doğal içecek ve yiyecekler garip ve tatsız geliyor insanlara) Mutsuz olmaya, fast food ilişkilere, sevgisizliğe, yalnızlığa alışmadık mı? Daha iki gün önce piyasaya sürülen (lafın gelişi) cep telefonları için, "Cep telefonları olmadan yaşayamayacağımızı" söylüyoruz. Sağlıksız olmaya bile alıştık. Sağlıklı birini görünce şaşkınlığımızı gideremiyoruz... Saçma sapan ölümlere, cinayetlere, tecavüz haberlerine alışmadık mı? Anti demokratik yasalara, hiç bir şey bilmeyen iktidarlara alışmadık mı? Alışırız e-günlüğüm, alışırız. "Alışmak sevmekten daha zor geliyor" diye şarkı bile söyleseler, alışırız. Sentetik, suni ve katkılı olan her şey (sadece yiyecekler değil, davranışlarımızı da, sevgi saygı anlayışımızı da kast ediyorum) alışkanlık riski taşır... Biz alışkanlık hayvanıyız... Ticaret yaparken de para kazanmak alışkanlık yapar ve para için, insanları dolandırmaya, sağlığı ile oynamaya, yalan söylemeye bile alışırız. Tembelliğe bile alıştık. Biz her şeye alışırız... Alışmaya bile... Unutur ve alışırız...

Merhaba e-günlüğüm; Antidepresan kullanımı % 85 artmış... Sadece antidepresan kullanımı mı? Enerji içecekleri, uyuşturucu hap kullanımı, uyuşturucu kullanımı, suç oranları, enerji içeceği-hap-alkol üçlüsü kullanımı? Şiddet eğilimi artmadı mı? Suçlu: Bilinçsiz ve hekim tavsiyesi olmadan kullanım... Avrupa'da aspirin bile reçete ile satılırken bizim eczanelerden isteyen istediği kadar "antidepresan" adı altında uyuşturucu hap alıyor. Sokak hapçılarının sattığı haplardan daha ucuz ve daha etkili. Hem de yasal... Halk arasında ismi "mutluluk hapı" olmuş. Eskiden aspirinleri tavsiye ettiğimiz gibi, şimdi herkes bir birine "mutluluk hapı" tavsiye edip huzur garanti ediyor... Sohbetlerde bile "bak şekerim ben ne kadar rahatım, çok mutlu ve huzurluyum, sen de bundan günde iki kez al, sen de unut bütün dertlerini gitsin..." gibi fikir alışverişleri yapılıyor... Her şeyi unutup, her şeyden uzaklaşmak, beyin fonksiyonlarının durma seviyesine gelmesi, ayakta uyumak nasıl bir mutluluksa??? Uzmanlar "alışkanlık yapmaz" diyor. Alın alın.

"Mutsuz toplum, mutsuz insanlar olduk. Bu yüzden antidepresan kullanımı artıyor" diyenlere Değerli psikiyatri uzamanlarından bazılarının söylediği çok güzel bir söz var. "mutsuzluk bir hastalık değildir, ilaçla tedavi edilmez..." Çok doğru! Ama, pisikolojik sorunların başlangıç sebebi "mutsuzluk" değil de nedir? Her şey mutsuzlukla başlamaz mı? Sürekli sorun yaratıp, bir süre sonra yarattığımız sorunların içinde boğulduğumuzun farkına bile varmıyoruz...

Alışamadığımız bir kaç şey var: Spor yapmak, sağlıklı kalmak, çalışmak, az yiyecek tüketerek sağlıklı beslenmek ve bol bol seks yapmak... Bunlara alışamıyoruz bir türlü. Alışırsak mutlu, huzurlu ve sağlıklı olmaktan korkuyoruz...

Dün akşam eve gidip, her zaman ki gibi Boss'un yemeğini verdim ve antidepresanımı alıp bahçeye kuruldum... Bu antidepresan uyuşturan, unutturan değil, harekete geçirip, daha fazla düşündüren cinsinden. Doktor dedi: Amacına uygun kullanırsam alışkanlık yapmazmış. (bir kereden bir şey olmaz diye 30 sene önce başlamıştım) Her gece iki, üç kadeh içiyorum. Kesinlikle alışkanlık yapmıyor.

Oğlum, aradı. Yani benim, "hormonlu deve" dün deniz sahilinde spor yaparken ayak serçe parmağını kırmış... Geçmiş olsun. Yeni bir anı'sı oldu. İşin garip tarafı farkına bile varmayıp, bütün gün öyle dolaşmış. Babası kılıklı işte. Acı'ya biraz faza dayanıklı. Akşam üzeri ablam (çok evhamlıdır) oğlumu alıp hastaneye götürmüş. Akçakoca petrol ve doğalgaz bulunan, gelişmekte olan, turistik ve fındık bahçeleri ile ünlü bir sahil kasabası. Hastane de bir adet doktor var mış ve röntgen çekmişler. (iyi, röntgen cihazı var mış.) Gerisini oğlum telefonda kahkahalara atarak anlattı. "babaaa koskıca hastane de bir doktor var, o da çok ihtiyar, ölmek üzere" gülmeleri kesilince anlatmaya devam etti. "hastanede parmağımı saracaklar, iki saat alçı aradılar bulamadılar. Hastane de kırıklar için alçılı bez kalmamış" devam ediyor anlatmaya. Ben de "bir koşu gidip nalbur'dan alayım" dedim. Pis pis bana baktılar... "Eeee sonra" diye sordum, "parmak ne oldu?" oğlum halen gülüyor. "hiiiç, sadece sarıp yolladılar, ben zaten yarın geleceğim, orada alçıya aldırırım" dedi ve gülerek telefonu kapattık. Çok basit ve trajikomik bir olay. Açılalım arkadaşlar. Kendimize açılalım, sağlık sorunlarına açılalım... Dikkat boğulmayalım...

Açılalım dedim aklıma geldi yine. "Açılım" için atılacak ilk adımlar konusunu okudum ama bir adım bile göremedim. "kürt açılımı" adı altında öne sürülen çuval tahmin ettiğim gibi bom boş... Sanıyorum, Obama'nın masallarından sonra, bize ait bir "Milli Masal" olarak tarihe geçecek...

Sabah Linda ile işe gelirken, Linda'nın biraz hareketlendiğini gözledim. Yavaş yavaş kendine geliyor. Tatil sendromunu atlatır gibi oldu. Kedilere havlamaya başladı.
Sabah yine boş boş oturduk. Öğlene doğru kurumsal servislerimi yaptım ve iş yerine gelip öğlen yemeğimi yedim. Ardından kamyon geldi ve o'nu boşalttık. Sonra, yine piyasa yaptım. Girip çıkmadığım yer kalmadı. Ortalarda fıldır fıldır dolaşıyorum. Kimsecikler yok...

Akşam yemeğinde sucuklu nohut ve prenses tatlısı var dı. Bir de ekmek arası domates peynir, yaprak sarma yaptım, manda yoğurdu ile hepsini götürdüm. Sana bir şey kalmadı e-günlüğüm. Şimdi sen evine, ben işime. Yarın yine yazışırız. Alışkanlık yapmaz nasılsa...

Biliyor musun: Spermler antidepresan özelliği taşıyor muş... New York state universitesi araştırması. (araştırmayı nasıl yaptılar acaba?) O zaman şişeliyelim ve piyasaya sürelim:))
Çirkin söz: ''Kesinlikle evlen! Karın iyi ise mutlu, kötü ise filozof olursun..." Sokrates (kötüyse boşarsın olur biter, artık filozofluk işe yaramıyor:)
Güzel söz: "Aklın güzelliği dil ile, dilin güzelliği söz ile, kişinin güzelliği yüz ile, yüzün güzelliği göz ile belli olur..." Yusuf Has Hacip

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..