Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ekim '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük anlamıyor, çok cahil...

Yine işler ters gidiyor...

Türkiye’de yıllardır çözülemeyen aile içi şiddetin bitmesi amacıyla, Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı, polisin doğrudan sorumlu olması, şiddet göreni kaydedip, sığınma evine teslim etmesi kararının altına imza attılar. (ntvmsnbc.com) Maddeler şöyle:

Tüm polis merkezlerine gelen aile içi şiddet vakaları ‘aile içi şiddet form’larıyla kayıt altına alınacak ve standart bir veri tabanı; böylece mağdura hizmet veren kurum ve kuruluşları izleme ve bilgi toplama sistemi oluşturulmasını,

Polis merkezlerinde mağdurlara yasal haklarını, şiddet anında yapabileceklerini, sığınma ve acil durumlarda başvurulacak kurumları anlatan broşürler dağıtılmasını,

Şiddet mağdurlarının can güvenliğinin sağlanabilmesi ve farklı bölgelerde yaşayan kadınların da hizmetten etkin bir şekilde yararlanması için, sığınma evleri arasında 7 gün 24 saat iletişim ve bilgi ağı oluşturulmasını,

Mağdurlar, işlemi yapıldıktan sonra, kendileri için hazırlanan bilgi ve belgelerle polis tarafından İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü'ne teslim edilmesini, mağdurlara gereken tüm sosyal desteğin verilmesini,

Alo 183 Sosyal Hizmet Danışma Hattı’na gelen tüm ihbarların doğrudan polise bildirilmesini,

Protokolün uygulamasının 4 ayda bir değerlendirilmesini, sorunların ilgili bakanlıklara iletilmesini, sorunların çözümüne ilişkin eylem planlarının da hayata geçirilmesini, öngörüyor...

Merhaba e-günlüğüm; Proje güzel gibi görünüyor ama ben mi göremedim, yoksa yanlış mı yorumladım bilemiyorum.

ŞİDDET UYGULAYAN KİŞİ İÇİN TEK BİR MADDE TEK BİR YAPTIRIM YOK!

Nasıl bir zihniyet, nasıl bir proje, nasıl bir hayata geçiriliş? Anlayamadım. Çok aptalım her halde. Bu proje kadını değil, kadına şiddet uygulayanı korumaktan öteye gitmez... Bildiğim kadarı ile emniyet kimseyi korumakla görevli değildir. Suçluları yakalamak ve iç huzuru sağlamakla görevlidir. Yani görevi suçluları değil, suçsuzları korumaktır... Her ne kadar ülkemizde bu hiç bir zaman gerçekleşmemiş olsa da emniyetin birincil görevi bu dur... Kadını niye evinden alıp koruyorsunuz? Kadına şiddet uygulayanı atarsın hapse, kadın ev de gül gibi sakin, huzurlu, şiddetten uzak bir hayat sürer ve böylece korunmuş olur...

Çok basit, çok basit, çok basit. Sol kulağınızı sağ elinizle tutmaya gerek yok. İşte bu akıl yoksunluğu, kendi içimizde açılım yapmaya, ne kadar ihtiyacımız olduğunu gösteriyor.

Bir seçenek daha var: Evlenirken iki tarafın ne kadar kör ve saf vaziyette olduğunu herkes bilir. İmza atarken şiddet gören taraf (kadın veya erkek) için bir madde konur ve koruma sağlanır. Örneğin "şiddet gören taraf, ayrılma, ayrı yaşama ve tüm geçiminin şiddet uygulayan taraf tarafından karşılanmasını isteme hakkına sahiptir" maddesi ile ortalık daha güvenli hale getirilebilir. Evlenme arzusu ile çoşan kişiler bu maddeyi, bir birlerini çok severek evlendiklerini sandıkları için hiç düşünmeden imzalarlar... Çok basit, çok basit, çok basit. Yormayın polis'i, uğraştırmayın emniyet güçlerini. Zaten suç oranları her gün artıyor, işleri başlarından aşkın. Bırakın onlar gençlerimizi, çocuklarımızı korusunlar... Eşkiya ile, (onlarda suçsuz) çetelerle, katillerle, canilerle mücadele etsinler, trafiği düzenlesinler... (yine hayal görmeye başladım.)

Yok e-günlüğüm; bu konular beni aşıyor, ben cahil, sıradan bir vatandaşım, ne yapsam bir türlü kafam basmıyor... Akşamları bahçede oturup rakımı içmeye, köpeklerimle sohbet etmeye devam edeyim. Her şeye karışmak iyi değil bu ülke'de...

Akşamları ailece evdeyiz bekleriz. Havalar ılık gidiyor ve rahat rahat bahçede oturuyoruz. Gerçi havalar soğusa da ben oturmaya devam etmek zorundayım. Boss bütün gün sesini çıkarmadan beni bekliyor ve o'nu serbest bırakıp kurtlarını, pirelerini dökmesini sağlamam gerek.

Oğlumla uzun uzun sohbet ettik dün gece. Okul da Tango dans dersine seçilmiş, okul basket takımına seçilmiş, heyecanlı heyecanlı onları anlattı. 29 Ekim de tango yapacaklar mış, onun için her gün dans hocası eşliğinde tango çalışıyorlar. İyice öğrenip bana da öğretmesini istedim. "Tango bilmediğim için çok hatun kaçırmıştım zamanında, bari bundan sonra kaçırmayayım" dedim, çok güldü. Okul da bazı dersler de "domuz gribi" muhabbeti açılmış ve oğlum benim o'na anlattıklarımı anlatmış. Böbürlene böbürlene anlattı. Ben de o'na anlatmamasını, bizim bilgilerimizin şimdiki toplum ve insanlar tarafından kabul görmediğini, sadece kendisine saklaması gerektiğini söyledim. Sonra, neden bu hastalıklara, hayvan ismi koyduklarını şaka yollu anlattım. "Bitki ismi koyarlarsa ve o bitki hastalığa iyi gelirse rezil olacaklarını bildikleri için" dedim... Yine gülüşmeler başladı ve devam ettim. Şimdi dese ki "limon gribi" Limon yiyen iyileşecek ve grip fiyasko ile sonuçlanacak... Son olarak da virüslerin tamamını öldüren, vücutta yaşamasını engelleyen zehirleri anlattım. Yine sıkı sıkı kimseye anlatmaması gerektiğini tembihledim. Çünkü bilim adamları insanların bu gıdalar yüzünden sağlıklı kalmasını kabul edemiyorlar. Böyle giderse "tıp bilimi" diye bir şey kalmayacağını, ilaç satışlarının "0" lara düşeceğini ve ilaç firmalarının batacağını düşünüyorlar. Bu yüzden utanmadan, en son, çiğ sarımsağın zararlı olduğunu açıkladılar... Sussssssss

Yatma vakti geldiğinde herkes yataklarında idi. Ben biraz daha oturup öyle yattım.

Sabah Bütün aile yine kahvaltı masasında idi. Herkes sıra ile bitiriyor ve elini yüzünü yıkayıp çıkıyor. Tam bir askeri sistemle işliyor her şey. Rahatsız olan yok. Huzur ve düzen var. Kimse kimseye çarpmıyor, engel olmuyor, her şey saat gibi işliyor.

İşyerine geldiğimde Elmar daha gelmemişti. Bisikleti arızalı olduğu için geç kalıyor. Gelir gelmez hemen temizliği yapıyor ve her şeyi hazır ediyor.

Öğlene doğru siparişlerimiz geldi ve kamyonu boşalttık. Bu sefer Elmar olduğu için daha rahat ve çabuk bitti işimiz...

Akşam yemeğimi yedim, oğlum geldi, biraz onunla sohbet ettik ve annesine gitti. Hafta sonu annesinde kalacak. Arkadaşımın kızı da gelip babasına gitti. O'da babasında kalacak. Tüh ev de hafta sonu sessizlik olcak...

Gidelim e-günlüğüm. İşimize bakalım. Zaten çok uzatmışız haberimiz yok. Haydi hoşçakal.

Biliyor musun: Tango, ilk çıktığı yıllarda Arjantin pavyon ve genelevlerinden dünya'ya yayılmış ve "önsevişme" olarak nitelendirimiş...

Çirkin söz:
"Hiç biri suçtan aranmıyor du..." İçişleri Bakanı Bekir Atalay (dağdan inen 34 kişi için yaptığı açıklamadan...) (Bütün ülkelerin suçluları gelsin. Nasılsa biz de hiç bir suçtan aranmıyorlar...)

Güzel söz:
"Bazı insanlar dünya'ya büyük işler görmek için gelmişler. Bazıları da küçük işler görürler..." Dostoyevski

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..