Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Aralık '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük arkadaşından azar işitti, papa'ya cevap verdi, şarap dokundu:))

Bu blogların okunabilmesi çok kötü. Hiç başıma gelmeyen şeyler geliyor. Dün yazdığım günlüğü okuyan çoook eski bir arkadaşım aradı. "ulan ben senin ne mal olduğunu bilmiyor muyum" diye çıkışmaya başladı bana telefonda. (biraz fazla samimiyiz kendisi ile) "sayısını bile hatırlamadığın binlerce kadını toplayıp sormak lazım senin arızanı" diye devam etti. (halbu ki hatırlıyorum, bin üç yüz yetmiş dokuz) "ben arızasız olduğumu söylemedim ki" diye mırıldandım. Sadece arızamın onarılmaz olduğunu ve değişik bir kullanım tarzı gerektiğini söyledim. Gülmeye başladı. Akşam görüşüp bu konuyu masaya yatıracak mışız. (Masaya mı yatıracağız?)

Merhaba e-günlüğüm; Şu intiba olayı çok kötü. Beni gençlik yıllarımdan (gerçi halen gencim) tanıyan biri için bir türlü değişemiyorum. Anne mantığı gibi. (anne için çocuğu elli yaşında bile çocuktur ya) Oysa çok değişim oldu, çok gelişme oldu hayatımda. O beni eski günlerde ki gibi hatırlamaya devam ediyor. Belki de öyle hatırlamak istiyor. (yine kızacak) Her gün değişiyorum ben. Teknolojiden bile hızlı değişip, gelişiyorum! Her gün yeni bir şeyler öğreniyorum. En önemli öğretmenlerim; çocuklar, doğa, hayvanlar, ve bilimsel içerikli kitaplar...

Değiştir... Habere bak! Suudi Arabistan’da, 58 yaşında bir adamla evlendirilen 8 yaşındaki kız boşanamıyor. Annesinin kızı adına yaptığı başvuruyu reddeden hakim, kızın reşit olduktan sonra dava açabileceğini karara bağladı. Böööğg, iğrenç. Daha önce de benzeri bir olay Yemen'de olmuştu. Nedir bu küçük kız merakı anlamak olası değil. Kesin bu adamlar cinsel açıdan çok beceriksiz ve çok tecrübesiz. Hatta iktidar kısımlarından özürlü bile olabilirler. Zayıflıkları ortaya çıkmasın diye de, olgun kadınlar yerine hiç bir şeyden haberi olmayan, tecrübesiz kızlarla evlenmeyi tercih ediyorlar galiba. (bir varsayım)

Sen halen bana "arızalı" de. Ne arızalılar var dünya da ve ülkemizde... "ben bir meleğim" diyeceğim ama melekler dişi bilinir...

Papa konuş muş: Papa 16. Benediktus, "eşcinselliğin dünya için yağmur ormanlarının kaybolması kadar büyük bir tehdit" olduğunu söyledi. (ntvmsnbc) Bu açıklamadan yağmur ormanlarının haberi var mı? Sana ne milletin cinsel tercihinden? Dünya da dikkat çekilmesi gereken başka konu kalmadı mı? Cinsel yaşamın da bir sorun mu var? (binlerce var) Freud'laştırma beni şimdi... "Bana çocukluğunu anlat, sana derdini ve geleceğini söyleyeyim" derdim ama, geleceğin de kalmamış ki

Değerli e-günlüğüm; ne güzel çattım ama değil mi? Bizim din adamlarına biri böyle çatmaya kalksa ne olur acaba. Haberin yorum kısmında da yazan yazana... Bir birlerinden farklı olsalar yanmayacağım. Sadece dinleri değişik o kadar...

Şimdi sana bir şey söyleyeceğim, ezberin bozulmayacak. Hatta hiç şaşırmayacaksın. Suda eriyen çay olmaz. Olsa olsa ne olduğu belli olmayan çay aromalı ve renklendirilmiş tozdur... (alıp içen var mı acaba?) Çay dediğin yaprak yaprak olur. Sıcak suyu basarsın üzerine ve durduğu yerde (çaydanlığın üzerine koymadan) demlersin ve yine sıcak su ilave ederek içersin. Sapı ve çöpü mutlaka olur. (ipi olmaz, ipsizin tekidir.)

Akşam eve gidince görevlerimi tamamlayıp Boss'u saldım ve 3 derece de keyif yaptım. Yakıcı bir güneş vardı ama hava serindi. Bu gece 0 derece de keyif yapacağım. Çok sıkı giyiniyorum. Bir atlet, tişört ve eşofman. Ha bir de kafama bere takıyorum. (dikkat et doğaya meydan okunmaz.) "Bana bir şey olmaz diyeceğim" ama dün gece içtiğim şarap dokundu. Kırmızı şarap içtim belki ondandır. Şarap üreticisi arkadaşım var dı. "kırmızı şarap olmaz, siyah üzümün bile suyu beyazdır" derdi. Kırmızı şarapların rengini koyulaştırmak için bir takım işlemlerden geçermiş. Belki de benim doğal vücudum (o ne demek?) o işlemleri anlamış ve tepki göstermiştir. Bir bardak şarap içtim ve devamını getiremedim. Yok yok kafayı bulmadım, içim bir tuhaf oldu ve bir ses "yeter bu şarabı içme" dedi. İşte bütün rahatsızlık bu. Ben de içmedim.

Dünden siparişlerimiz var dı öğlene doğru kamyon geldi ve onu boşalttık. Kamyonu boşaltırken, kar yağıyordu. Ter içinde kaldım. Nasıl terledim anlatayım mı? Peki anlatıyorum.

Bir dağı ve eteğini düşün. Kar yağıyor ve tepesine kar tanelerinin düşüşünü görüyorsun. Her kar tanesi bir süre sonra eriyerek, dağın eteğine süzülüyor ve küçük küçük akarsular oluşturuyor. Süzülen damlalar daha sonra buharlaşarak, yamaçta hafif bir sis oluşturuyor. O dağın tepesi benim dazlak kafam ve ter içinde kalmışım. Her düşen kar tanesi eriyerek kafamdan aşağıya doğru yüzüme, gözlerime süzülüyor. Bıyıklarımda ve dudaklarımın arasında biriken damlalar, vücut ısıma karşı koyamayarak bir süre sonra buharlaşıp havaya karışıyor. İşte doğa ile uyum diye buna derim... (ne manyak adamsın be, yine aşkın kabarmış senin.)

Değerli e-günlüğüm; her zaman olduğu gibi yine erkenden iş yerine geldim ve günün planını yaptım. Bu aralar beynim tıka basa dolu ve zorlanıyorum. Hatta bazan bu yüzden beynimin içinden uyarılıyorum. Zonk, zonk diye vurarak uyarıyor beni. Ama düşündüklerim hayati öneme sahip şeyler. Ne erteleyebilirim, ne de vazgeçebilirim. Bu yüzden eleme yapıyorum. Hayati öneme sahip olmayan düşünceleri eliyor veya erteliyorum. Bir de not alma tekniği uyguluyorum. İdare edip gidiyoruz işte.

Biraz önce yemeğimi yedim ve ardından bir güzel kustum. Çünkü yemekte kus kus vardı. (ay ne komik) Yemekten sonra bildiğim marka beyaz şarabı almak için markete gittim, bir de ne göreyim, kalmamış. Elemanlara sordum, belki depoda vardır diye. "abi o şarap bu aralar çok satııyor" dedi. Vay canına kim alıyor acaba? Neyse evde ki mahzenimde iki üç şişe daha olacak, onlarla idare ederim. Zaten boş çıkmamak için bir şişe rakı aldım. (indirime girmiş)

Fazla uzatmayalım. (uzattık bile) Zilin sesini duydun, veda zamanı. Yarın yine yazışmak üzere. Hoşçakal e-günlüğüm...

Biliyor musun: Pelikanlar balıkları üstten gördüğünde hemen o bölgeyi tespit edip suyu balıkla birlikte ağzına çeker ve sonra suyu tekrar dışarı püskürtüp, balığı yermiş... (o ağız yapısı bende de olsa ben de balığı öyle yakalarım)
Çirkin söz: “İktidara mensup kişiler, getirilen eleştirilere hiç aldırmıyor, sorumluluk duygusu içinde davranmıyorlar. Utanma duygusu da yok. Kafalarına kurşun mu sıkalım? Bu nedenle muhalefet eden arkadaşlarımıza haksızlık yapmayalım"
Kamer Genç (TBMM de basın toplantısın da gazetecilerin bir sorusuna verdiği yanıt. Daha sonra her zaman olduğu gibi "yanlış anlaşıldı" demiş...)
Güzel söz: "Hayatımızda işlediğimiz hataların çoğu; düşünmemiz gereken yer de hissetmekten, hissetmemiz gereken yer de düşünmekten ileri gelmektedir..." Jhon COLBINS
 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..