Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Haziran '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük Büyükada da

Sevgili e-günlüğüm; Merhaba.
Bu sefer değişiklik olsun, Pazar gününden başlayayım. Pazar sabahı Kalktım ve bütün işlerimi bitirdikten sonra canım büyük ada'ya gitmek istedi. Yıllar oldu büyük ada'ya gitmeyeli... Ortaokul çağların da kız arkadaşlarımızı öpmek, mıncıklamak, elini tutmak için götürürdük. (o zaman bu eylemler bize zevk veriyor du) Nasılsa bir yere kaçamazlar dı etraf deniz çevrili idi. Her şeyi kabul edeceklerdi diye düşünürdük. Çocuk aklı işte. (gerçi öyle olur du)
Büyükada'ya vardığım da bütün anılarım gözümün önüne geldi. Onca sene ada'ya geldim şu Yörük Ali tesislerine hiç gitmedim, bir de oraya gideyim dedim ve atladım ücretsiz Yörük Ali teknesine... Kısa bir yolculuktan sonra geldim Yörük Ali tesislerine.

Birde ne göreyim? Aman Allahım! Milliyet Blog Yazarlarının toplantısı varmış. Durur muyum hemen girdim içlerine ve "bilin bakalım ben kimim?" dedim. Hep bir ağızdan bağırdılar, "KOCAADAM" diye. Tabi çok gururlandım ama Sema hanım "geleceğinizi bildirmediğiniz için sizi aramıza alamayız" dedi. O an bittiğim an oldu ve gözyaşlarına boğuldum. Durumun farkına varan Beenmaya bana kefil oldu ve aralarına katıldım... Tam ortalık sakinleşmişti ki Benim attığım her adımdan haberi olan Ruksan geldi ve ardı arkası kesilmeyen soruları ile beni perişan etti. Daha sonra Zeki bey bana sahip çıktı ve yanına aldı. Hem kendisi, hem de değerli hanımı ile güzel sohbetler ettik.

Gurubun animatörlüğünü üstlenen Neşe, Sema ve Çingene kıyafetine bürünmüş bayan, (adını hatırlayamadım yaşlılıktan) herkesi coşturmayı başardılar. Baktım ki herkes hayatından memnun ve mesut, eh dedim bana gerek yok. Artık kalkıp gideyim ve kızlarım ile ilgileneyim. Bu insanlar çok mutlu ve sağlıklı. Üstelik şirin ve sevimliler... Hepsine sevgi, saygı ve şükranlarımı iletiyorum. Sayelerin de çok güzel bir hafta sonu geçirdim...

Evet sevgili e-günlüğüm; Cumartesi akşamı periyodik işlerimin ardından evde oturdum. Belalıdan halen haber yok. Yoksa her cumartesi gibi bu cumartesi de buluşacaktık. Olmadı. Merak etmeye başladım ama yapacak bir şey yok. Birbirimizi aramama, mesaj atmama kararı almıştık, bu yüzden o yolu da kullanamıyorum. Hayırlısı diyor ve yoluma devam ediyorum. Bu hafta da görünmezse diğer hayranlarımı devreye sokacak ve onlara şans tanıyacağım. Hıh kendisi bilir, benim gibisini mumla arasa bulamaz. Ben eşi bulunmaz bir Türk kumaşıyım. (hint kumaşları artık bulunuyor) Küstüm...
Değerli günlüğüm; Şimdi işyerindeyim ve sabahtan beri pazartesi hareketliliğini, hatta alevini söndürmeye çalışıyorum. koştura koştura bir hal oldum. Minicik aralar da yazıyor yazıyor yazıyorum.

Servislerimi yaptım, bir kaç alacak vardı, onları tahsil ettim, linda ile yemeğimizi yedik, aldım çayımı yaktım sigaramı, geçtim bilgiayarın karşısına seni yazıyorum e-günlüğüm.
Birazdan akşam servisleri başlayacak e-günlüğüm. Bu yüzden fazla traş yapmadan bitirmem gerekiyor ve sana iyi akşamlar diliyorum. Yarın tekrar yazışmak üzere. Hoşçakal.
Yukarıda ismini hatırlayamadığım, yazmadığım insanları da çok sevdim haberleri olsun. (bir sefer de otuz kişi ile tanıştırılınca böyle oluyor... Bir de yaşlılık var, iyice rezil olduk...)

Biliyor musun? Sağ elini kullanan insanlar sol elini kullananlara göre dokuz yıl daha fazla yaşıyorlarmış... (kıymetini bilelim:)
Güzel söz: "Mutluluk, o kadar çok parçadan oluşur ki, içlerinden daima bir kaçı eksiktir." BOSNET

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..