Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Aralık '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük de "kocaadam" salçası, mahalle baskısı:)

Mahalle baskısı mı? Mahalle baskısını bilmem ama mahalle üzerinde benim kurduğum baskı doğrudur. Ne baskısı kardeşim. Siz yetişkin değil misiniz? Baskıyı yapanı başınızdan atamıyor musunuz? Onu mahallenin ve mahallelinin eğitimine tabi tutamıyor musunuz? Her tartışmanın arkasına baktığımda mutlaka, bir şeyler bulur, görürüm. Çünkü amaç öne çıkarılan bir konu ile, başka konuları göz ardı etmektir. Bütün Türkiye mahalle baskısını konuşurken kimse okulların önlerinde ve değişik mekanlarda çocuklarımıza uygulanan, siyasi baskılardan, uyuşturucu tacirlerinin baskılarından söz etmiyor. Her mahallede her zaman, tarihler boyunca belli bir kesim tarafından, diğer kesime baskı uygulanmıştır. Bunlar yetişkin insanların kişisel olarak bile başa çıkabilecekleri güncel sorunlar. (Bende yaşıyorum) Bertaraf etmek kolay olmasa da, eninde sonunda başa çıkabiliyoruz. Çünkü nihayetinde bir mahallede herkesin bir zaman birbirine işi düşüyor. Bana küpe taktığım için "kafir" diyenler, şimdi karşılaştığımızda "abi bir emrin isteğin var mı" diye soruyorlar. (bir gün yardımlarına koşmuştum) Beşeri ilişki gerçekleşinceye kadar insanın içgüdüsel, kullanma ve kontrol etme mekanizması çalışır. Beşeri (karşılıklı yardımlaşma, dertleşme, dayanışma) ilişki gerçekleştiğinde, bu içgüdüsel yaklaşım, kendini gizleme, karşısındaki ile geçinme yoluna gider. Böylece baskı da ortadan yavaş yavaş kalkar.

Merhaba e-günlüğüm; Yine sabrını zorlamışlar anlaşılan... Haklısın. Devlet baskısı, polis baskısı, asker baskısı, bürokratik baskıları geçtik. Her yerde gerçekleştirilebilen çocuklarımız üzerinde ki baskılar çok daha önemli. Kendimden biliyorum. 14-16 yaş aralığında ki bütün çocuklar, siyaset, politika, sağ, sol meselelerini derinlemesine bilmedikleri hal de aşırı sağcı ve solcu davranışlar sergiliyorlar. Savunmasız halleri ve temiz kalpleri ile uyuşturucu tacirleri ile uğraş veriyorlar. (Çoğu bu baskıların altında yenik düşüyor.) Muhabbet tellalları okulların önün de tuzağına düşürecek genç kızlar arıyor. Okul yönetimi ve aile baskılarına zincirleme bağlı olan bu baskıları "mahalle baskısı" var diye göz ardı etmemeliyiz... Bütün baskılarla yaşamımız boyu baş etmedik mi? (evlilik, çocuk, erkeklik, kızlık, aile, toplusal, öğretmen, patron) Hatta komik bir baskı örneği evlenip ilk çocuğa sahip olduğunuzda gerçekleşir. Etraftan başlarlar "bu şimdi bir de kardeş ister, yalnız büyümesin yavrucak..." Bütün bunlarla göğüs göğüse savaştık, başettik de, mahalle baskısı ile mi baş edemiyoruz? Bana göre esas mücadele edilmesi gereken en tehlikeli baskı, gençlerimiz üzerinde ki baskılardır diye düşünüyorum... Gençliklerinde uğradıkları baskılar, gelecekte uğrayacakları baskılara yenik düşmelerini sağlayabilir... (başta yanlış uygulanan eğitim baskısı) Üstelik mahalle baskısı olmalı diye düşünüyorum ancak, şöyle olmalı: Yerlere tükürenleri, izmarit, pislik atanları, binalar da üst katlardan bahçeye, sokağa çöp atanları, küfürlü konuşanları, eşine çocuklarına kötü davrananları, mahalle baskısına tabi tutup hatta teşhir etmeliyiz diye düşünüyorum...

Değerli e-günlüğüm; Brrrr, dün gece hava bir önceki geceden daha soğuktu. (belki de bana öyle geldi) Saat 21:00 e kadar oturdum bahçede ve şarap şişesi yarıya geldiğinde içeri girdim. (Aslında cnbc-e kanalında izlediğim bir yabancı dizi var onun için girdim.) Şişenin geri kalanınıda dizi bitmeden hallettim ve biraz zaman geçtikten sonra, sıcak nane limon içip yattım. (iyi geliyor)

Sabah köpek gibi (bir tanım şekli daha) işe geldim. İş yerine gelince havlayarak çayımı demledim ve cihazları açtım. Maillerim, facebook, derken mesai ile birlikte koşuşturmaca başladı. Bu koşuşturmanın arasında bir de son anda söylenen (ev ve iş yeri eksikleri) siparişleri almaya çalıştım. Çay bitmiş ve bittikten sonra haberim oluyor. Ben günde 20 kupa çay içiyorum. Benim gibi adama bu yapılır mı. Krizim bir tutarsa dağıtırım ortalığı. Ev ve iş yerinde en az bir kilo çay kaldığında ve üç paket kahvaltılı ile dört litre süt kaldığında haber verilecek. Yoksa atletimi fırlatırım...

Ekonomik kriz kendini göstermeye başladı. Nereden mi anladım? Baksana e-günlüğüm, "cinsel sağlık hattı"nı arayanların sayısında %30 artış varmış. Üstelik %82 sini erkekler, %18 ini kadınlar oluşturuyormuş. Yazıktır o erkeklere. Bir küresel krize yenik düştü erkeklikleri.... Zaten Anayasa Mahkemesinde son günlerde ki tartışmalar, asılsız ve birbirini yalanlayan açıklamalar, tutarsızlıklar bu yüzden. Kriz erkekleri ve onların erkekliklerini etkiliyor. Erkekliği (erk) olumsuz etkilenen erkekler doğru karar verme yetisini ve tutarlılıklarını kaybederler... Şekil1 a'da görüldüğü gibi. Böyle giderse daha ne tutarsızlıklar göreceğiz...

Bunca yağmur, kar yağdı ama barajların doluluk seviyesi (terkos ve ömerli hariç) bir türlü değişmiyor. Bu yağışlar her halde barajların dışına gidyor. Şöyle barajları biraz daha öteye çekseler de dolsa olmaz mı sanki? En iyisi seyyar baraj inşa etmek. En çok yağış nerede ise, barajı hemen oraya çekeceksin. Böylece susuzluk sorunu ortadan kalkar. (ne buluş ama!)

Değerli e-günlüğüm; Yanıyorum, yanıyor. İçim yanıyor... Dayamışım mercimek çorbasına karabiberi, sıkmışım limonu, peşinden de "kocaadam" salçası (salça, dövülmüş sarımsak, karabiber, az kırmızı biber, az kekik, beyaz peynir) sürmüşüm ekmeğin üzerine, yemişim bir güzel, bu yüzden içim yanıyor...
Yani, anlaşıldığı üzere, akşam yemeği yenmiş, veda zamanı gelmiş. "hava karardı farları yaktık" demiyorum, hava yağmurlu olduğu için farlar bütün gün açık... Evet e-günlüğüm; sana iyi yolculuklar diliyorum. Yarın yazışırız nasılsa. Hoşçakal.


Biliyor musun: Sigara küllerini saksıya silkelersek, çiçeğin yapraklarında ki kurt böcek vs. yokolur muş... (sigara içmeyenler çiçek yetiştirmesin, yksa yaprakları kurtlu böcekli olur)

Çirkin söz: “Kadın peşinde koşmanın zararı yoktur. Zararı veren onları yakalamaktır..." Jack Davies
Güzel söz: "Paran olmadığında problem, yemektir. Paran olduğunda seks. Her ikisine de sahipken, sağlık. Eğer her şey tamamsa o zaman da ölümden korkarsın..." J. P. DONLEAVY

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..