Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Haziran '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük'de beş yaş sendromu

Artık bilim adamları insana benzeyen robot yapmak için uğraşmayacaklar. Yazıktır dünya kadar paralar harcıyorlar. Robot yapmak yerine ellerinde ki mevcut insanları robotlaştırmanın daha kolay ve masrafsız olduğunu sonunda keşfettiler. (blog'larımı okumuşlardır) Tabi ki çocuklardan başlayacaklar robot üretimine... Yedi yaşı denediler olmadı, şimdi beş yaşında eğitmeye başlama kakarı aldılar. Bu kararrı alırken daha önce ki nesillerde kendi eğittikleri toplumların lider kopyalarını ikna ettiler. (hiç zor olmadı)

Yedi yaşında okula başlayanlar bu dünyaya ne verdi ki (çok sinirlenmiş halim) okuma yaşını beşe çektik. En önemli buluşlar ve icatlar eğitimin en zayıf olduğu zamanlar da yapılmadı mı? En büyük mimari eserler (şimdi bile çözülemiyor) eğitimin olmadığı, öğretinin olduğu zamanlar da gerçekleştirilmedi mi? Ne diyeceğiz artık, çocukluğunu yaşayamayan insan yavrusuna? "çocuk" diyemeyiz. Bu konuda da bir düzenleme yapıp genel isimlerini "çobot" koyalım. (robot adayı çocuk) Yetmez! Tez elden suni beslenme yöntemleri bulup bu "çobot" ları doğar doğmaz anneden alıp eğitime mi katsak acep?...

Merhaba e-günlüğüm; Anaokulu da zorunlu oluyor. Milli Eğitim Bakanlığı, önümüzdeki eğitim yılından itibaren 32 pilot ilde uygulanacak, okul öncesi eğitim çağına gelen çocukların zorunlu eğitime alınması projesini hızlandırdı. Böylece çocukların okula başlama yaşı beşe çekilecek miş... (ntvmsnbc)
Sistemler tarafından eğitilen robotlar söz dinlemekten başka ne yapıyorlar ki? Yaratıcılıkları, özgüvenleri, içgüdüleri, duyguları elinden alınmış bir insan, robot olmaz da ne olur? Olur tabi. Doğal olarak, İnsan denen canlı, ne kadar fazla sistemin eğitimine tabi tutulur ve doğal özellikleri köreltilirse doğaya ve kendi nesline o kadar zararlı olur. Ya bu çocuklar bir gün, dünyaya neden geldiklerini sorgular ve doğanın bize verdiği nimetlerden doyasıya faydalanmak için geç kaldıklarının farkına varırlarsa. (güneş, deniz, bitkiler, hayvanlar, ormanlar, çiçekler ve çocuklar) Bu geç kalmışlık onlarda komplekse dönüşür ve bunu suç işleyerek giderme yoluna giderlerse. (başka seçenek yok) Bir de bu farkına varanlar güçlü, etkili ve yetkili bir mevkidelerse. (Bush ve diğerleri gibi) Neler olabileceğini düşünmek bile istemiyorum... Bütün savaşlar eğitimli insanlar tarafından çıkarılmadı mı, hayvanların nesli eğitimli insanlar tarafından tükenmedi mi? Dünyanın sonunu getirecek nesilleri şimdiden büyütmeye başlıyoruz galiba... Vatana, millete ve hatta dünyaya hayırlı olsun...

Yeniden merhaba roboblogger; ("bir robot tarafından yazılmış blog" demek) Yedi eksi beş eşittir iki. Hmmm demek ki krizlerin yansıması iki sene geç olacak. Ticaretin hareketlenmesi için yeni bir tüketici topluluğu geliyor. Çocuk doğurmanın ve yetiştirmenin maliyeti iki kat artıyor. Güzel taktikler bunlar. Benim de önerim var: Yeni üniversiteler açalım ve ömür boyu okumak isteyenleri oraya kaydedip askerlikten muaf tutalım...

Dün akşam, oğlum, kız arkadaşım ve oğlumun arkadaşları ile bahçede oturduk. Sonra çeneleri düştü ve hepsini haşlayıp (azarlama anlamında, tava da haşlamadım) içeri yolladım. Kafam şişti muhabbetlerinden. Onlar yetmiyormuş gibi bir de Boss ve Joker'in sesleri, içerden Linda'nın havlamaları veee bana geldiler... Kalabalık geldiler. Bu kadar ses olunca doğa ile bütünleşemiyorum. Ağaçların hışırtıları, kuşların, kedilerin, böceklerin seslerini duyamıyorum.

Normal uyku saatim geldiğinde yattım ve sabah kalkıp işe geldim. (tabi Linda ile)
Haberlere baktım. Dolgu sezonu açılmış. Muğla Güllük'te büyük inşaat şirketlerinden birisi kıyıya hafriyat döktü ve denize dolgu yaptı. Dolgu yapılan alan 3 dönüm. İşin komik tarafı bu dolgu yapılırken kimsenin görmemesi. Körebe oynamak gibi. Birisi bağırıyor "kapatın gözlerinizi ve kulaklarınızı üç gün açmayın, size sürprizim var" diyor ve sahili kamyonlarla moloz taşınıp dolduruyor. Hangisinin, kimin, neyin "moloz" olduğuna karar vermek çok zor.

Hafriyat bittikten sonra sabah servislerine çıktım ve öğlene doğru iş yerine gelip yemeğimi yedim. biraz ilerimizde çalışmaları süren inşaat'a gelen araçlar (dev gibi canavarlar) sokakların sahibi olduklarından iki sokağı kapatmışlar ve iş yerine gidip gelirken, sağ kulağımı, sol elimle başımın üzerinden geçirerek tutuyorum. Medeniyet canavarının daha çok dişi var...

Bu havalara "sıcak" diyorlar. Desinler. Ben onlara ağustos, eylül aylarında "bu hava ne" diye sorarım... Zaten yapımızda var her mevsim şikayet etmeden duramayız. Tıpkı ilişkilerimiz ve yaşantımız gibi. Bir şekilde bir yerlerden mutsuzluk çıkarmamız lazım...

Biz iyiyiz değil mi e-günlüğüm, mutlu, huzurlu ve sağlıklıyız... (emme basma tulumba gibi başını salladı.)
Öğleden sonra, hatta akşam saatlerinde tembelliğin rafa kaldırılmış hali olan gençler evden çıktılar ve caddeye indiler. Adamlar tıpkı kirpi gibi. Arada ki tek fark: Kirpi kış uykusuna yatıyor, bunlar yaz uykusuna. Hele bir karne alsınlar bakalım ne olacak?

Değerli e-günlük; Sakin geçen bir günün ardından akşamı ettik ve yemeğimizi yedik. Şimdi gitme zamanı ve gidiyoruz. Yani ayrılıyoruz. Sen evine ben işime. Yarın yazışmak üzere. Hoşçakal

Biliyor musun: Florida'da at hırsızlığının cezası idammış...
Çirkin söz: ''3 dönüm alanda izinsiz dolgu yapıldığını tespit ettik..." Güllük Belediye Başkanı Aytunç Kayrakçı (dolgu yapılırken tespit edilememiş)
Güzel söz: "Aradığını bilmeyen, bulduğunda anlayamaz..." Konfüçyus

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..