Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük'den ekonomiye katkı...

Yine ekonomiye katkıda bulunmak, krizden bir an önce çıkmak, firmaların üretimini aksatmamak için alışveriş yaptım bu gün. Dediğim gibi htiyaç olduğundan değil, ekonomiye katkı olsun... Liste şöyle: soğan, sarımsak, limon, votka, rakı, bira çeşitleri (bu gece gençler gelecek ya) bir kaç çikolata çeşidi, cornflakes, süt, kabak, havuç, kokulu prezervatif...

Merhaba e-günlüğüm; Bir tanesi hariç diğer alışveriş maddeleri normal değil mi? Sen şimdi merak etmişsindir "bu adam prezervatif'i neden aldı" diye. Hem de üstüne üstlük kokulu... Kullanmam tabi. Kullananlara da "dereye çizme ile girmeye benzer" diye öğüt veririm. Eee ne demişler: "iş bilenin kılıç kuşananın..." (kimler demiş bilinmez) Ben prezervatif'i, Doğu'da ki olaylar da, küçücük çocuğu dipçikle döven özel harekat polisi'nin kafasına geçirmek için aldım... Kendisi kesinlikle hastalıklı ve insanlarla, özellikle de çocuklarla iletişime geçerken prezervatif kullanmalı diye düşündüm... Kokulu almamın sebebi: İletişimde güzel kokunun öneminden kaynaklanıyor. Çocuğu dövdükten sonra yer de yatarken gelip kolunu bacağını çekiştirerek kontrol eden görevli arkadaşa da başka bir şey aldım ama yazmayacağım, eline vereceğim... Kendileri kabanlarla tribünler de otururken, çocuklar kutlamalara tişörtlerle katılıp donarken, bunu organize edenlere ne hediye almaya karar verdim ama, sürpriz!! Aldığım hediye kesinlikle onların (şenlikleri organize eden beyinlerin ve seyreden devlet büyüklerimizin) 24 saat titremelerini sağlayacak. Titreyecek ve ateşlenecekler... Hepsinin adreslerine gönderilmek üzere "hanta" virüsü taşıyan fare'ler ve "kkka" virüsü taşıyan bir sürü kene aldım. Hepsinin evlerine konuk olacaklar ve onları tir tir titretecekler... Kalan sağlar bizimdir...

Evet e-günlüğüm; bağlantılı bir haberle devam edelim. Uluslararası bir bilimadamları ekibi, sığırların gen haritasının ilk taslağını çizdi. Science dergisinde yayımlanan çalışmada, sığır genlerinin yüzde 80 oranında insanlarla aynı olduğu belirtildi. (ntvmsnbc) Lanet olsun! Demek bunca sene kendimizi "insan" olarak bir b..k sanmamız boşunaymış... Patates'in genlerinin bizden daha karmaşık olması bu kadar moraliizi bozmamıştı ama bu araştırma beni bunalıma sürükledi. Bunca zamandır, "sığır" diye bağırdığım kişiler, hatta "sığır oğlu sığır" dediklerim bizimle %80 benzer genlere mi sahip mişler... Bir kez daha lanet olsun! lanet olsun! (iki kez oldu) Yani ben onlara iltifat etmiş, sığırlara hakaret etmiş mi oluyorum? İşte hayat böyle bir şey. Ne demişler (kimler?) "öğrenmenin yaşı yoktur" Çok doğru. Öğrendim. Artık kimseye içinde "sığır" bulunan söz sarfetmeyeceğim. Yeni ve hiç duyulmadık, insana özgü hitap şekilleri üreteceğim. Şu nasıl? "yazıklar olsun sana bir sığır kadar bile olamadın..." veya "annen kesinlikle babanı bir sığırla aldatmış, sen bu yüzden bu kadar zekisin" gibi...Sarfedilecek sözleri bulduktan sonra iş kolay. Kime söyleneceği ve ne zaman sarfedileceği konusunda zorluk yaşayacağımı sanmıyorum...

Gelelim dün akşamdan bu yana neler olduğuna... Çok büyük bir değişiklik yok. Bahçe de rakımı içtim, oğlum geldi, (ben de kaldı) boss ile sohbet ettim, fare arkadaşlarımdan "hanta" virüsü ile ilgili bilgi aldım. Hepsi tahmin etiğim gibi. Bunlara kendi aralarında "kriz saldırıları" diyorlar mış. Ülkeler de durum kötüye gittiğinde, bizleri (yani insanları) ürkütmek, korkutmak istediklerinde, onları kullanıp, geçici olarak "virüs" enjekte ediliyor muş. Yani, bu virüsleri, insanlardan emanet alıyorlar mış. Bu yüzden insanlara bulaştırıyorlar mış. "Emanete hıyanet olmasın" diye...Ancak bazan bu "geçici" sandıkları virüsler hatalı enjekte ve etkileşim sonucu, ölümlü olaylara sebep olabiliyor muş... Aslında çok uzun anlattı ama ben buraya özet olarak bu kadar yazdım. Olay "derin devlet" "gelgenekon" meselelerine benziyor. Bilmediğimiz çok şeyler varmış...

Sabah, her şeyi unutmuş bir vaziyette, beynimi resetleyip, kalktım. Bu ülke ve gelişen olaylarla baş edebilmek, aklımı yitirmemek, rasyonel ve objektif kalabilmek, günün getirdikleri karşısında mantığımı ve duygularımı kullanabilmek için, yenilenmiş ve taze olmalıydım.

Sabah kahvaltısının ardından, Linda ile iş yerine geldik. Bu sefer bir farklılık yaptım ve ev ile iş yeri arasında ki mesafeyi doğal matematiksel sistemlerle (adım olarak) hesapladım. Adım olarak tam yüz adım. Adımları küçük atarsam yüz üç, büyük atarsam, doksan yedi adım... Fakat ne enteresan. Sanki bilerek yapılmış gibi. Tam yüz adım... Var bunda bir matematiksel keramet... Hemen tez vakitte bilim adamlarına gidip durumu anlatayım... Onlar mutlaka çözerler.

Öğlen olmadan dünkü siparişlerimiz geldi. Oğlum nasıl olduysa erken kalkmış ve kamyon geldiğinde o'da iş yerine gelmişti. Sağolsun yardım etti ve çok çabuk ve terlemeden kamyonu boşalttık. Peşinden ben hemen sabah servislerine çıktım. Dün kapalı olan kurumsal aboneler de bu güne kaldığından yeterince terledim ve geç de olsa öğle yemeğimi yiyebildim...

Öğleden sonra hareketlilik biraz azaldı (alışveriş yaptım ama en başta yazmıştım) ve bilimsel araştırmalar yaptım. Çok önemli araştırmalar. Bir kaç senedir bunların üzerinde çalışmalarımı sürdürüyorum. "kargalar neden bağırır, köpekler bizim dükkanın önünde ki suyu neden içerler, kediler neden ötemez, doğduktan sonra alıştırılsak, orta parmaklarımızın üzerinde yürüyebilir miyiz, kilot giymediğimiz zaman organizma ve metabolizmamızda ne gibi değişiklikler oluyor" gibi... Bu araştırma sonuçları insanlığın yaşamını değiştirecek...

Linda ile birlikte akşam yemeğimizi yedik. Yemekte dün pazardan aldığım çiriş var dı. Şimdi çayımı koydum, sigaramı yaktım ve seni gönderip, rahat rahat keyif yapacağım. (rahatsız keyif olur mu?) Yarın yine benimlesin e-günlüğüm. Hoşçakal

Biliyor musun: Vikingler, Kristof Kolomb'dan çok daha önce, yaklaşık 1000 yılında Amerika'yı keşfetmişler ve burada Vinland adında bir yerleşim kurmuşlar... (demek Amerikalıların topraklarıda "hırsızlık" malı)

Çirkin söz: ''Kadın; saçı uzun, aklı kısa bir varlıktır..." Schopenhauer

Güzel söz: "Giysilerini kendilerinin en önemli yanı sayanlar, genellikle giysilerinden daha değerli olamazlar..." William Hazlitt

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..