Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük gençlerin endişelerini anlıyor...

Hiç bir zaman oğlumun ve arkadaşlarının "beni anlamadığı" üzerine bir yorum geliştirmedim. Hep ben onları anlama yoluna gittim. İletişimin yolu, onların beni anlaması değil, benim onları anlamamdan geçiyor du. Çünkü ben de bir zamanlar onların yaşında oldum ve onlar gibi düşünüyordum. Günümüz de eğitmenler aynı hataya düştükleri için, bir türlü eğitim sistemimiz gelişmiyor... Genel olarak yetişkinler, çocukların onları anlamadığından şikayet ediyor. (aslında çözümsüzlük yumağı oluşturmuş, büyük bir çoğunluk anlamaya çalışmak yerine anlaşılmamaktan, sözedip duruyor...) Peki yetişkin dediğimiz kişiler çocukları ne kadar anlıyor? Bakalım: İşte bir çocuğun yetişkin dediğimiz kişilere yaptığı bir konuşmadan kısa bir alıntı...

· Ozon katmanındaki deliği nasıl onaracağınızı bilmiyorsunuz.
· Su akımı öldüğünde Somon balığını nasıl geri getireceğinizi bilmiyorsunuz.
· Şimdi soyu tükenmiş olan hayvanları nasıl geri getireceğinizi bilmiyorsunuz.
· Şimdi yerlerinde koca çöllerin olduğu ormanları nasıl geri getireceğinizi bilmiyorsunuz.

Madem nasıl onaracağınızı bilmiyorsunuz, o halde lütfen bozmaktan vazgeçin!

Burada hükümetlerinizin temsilcileri olabilirsiniz, iş adamları, organizasyoncular, gazeteciler ya da politikacılar; fakat gerçekte siz annelersiniz ve babalarsınız, teyzelersiniz, amcalarsınız ve hepiniz birilerinin çocuklarısınız.

Ben hala bir çocuğum ama biliyorum ki hepimiz ailenin bir parçasıyız, 5 milyar gücünde daha geniş bakacak olursak 30 milyon tür gücünde ve hepimiz aynı havayı paylaşıyoruz, aynı suyu ve toprakları. Sınırlar ve hükümetler bunu asla değiştiremez.

Ben hala bir çocuğum ama burada aynı şeyin içinde olduğumuzu biliyorum ve tek bir dünya gibi tek bir amaca doğru ilerlememiz gerekir.

Kızgın olsam da kör değilim, korku içinde olsam da dünyaya nasıl hissettiğimi söylemekten korkmuyorum.

Benim ülkemde çok fazla israf var. Satın alıyoruz ve atıyoruz, satın al ve at gitsin ve kuzey ülkeleri henüz yoksul olanlarla paylaşmıyor. İhtiyacımızdan fazlasına sahip olmamıza rağmen, zenginliğimizin bir miktarını kaybetmekten korkuyoruz.

Paylaşmaktan korkuyoruz…

Merhaba e-günlüğüm; Yıl: 1992. Yer: Birleşmiş Milletler Dünya Zirvesi, Rio de Janerio. O tarihte 12 yaşında olan Kanadalı Severn Suzuki üç arkadaşıyla birlikte para toplayıp toplantıya geliyor ve alıyor mikrofunu eline. Suzuki yaptığı bu konuşma ile "dünyayı beş dakikalığına susturan çocuk" olarak tarihe geçiyor...

Sonuç: Yetişkinler, çok önemli mevkilere sahip olsalar, çok iyi eğitim alsalar bile çocukları anlamıyorlar, etraflarında olup bitenden haberleri yok... Konuşmanın ardından yaklaşık 18 sene geçmiş. Hiç bir şey iyiye gitmediği gibi daha da kötüleşmiş. Eğer yetişkinler çocukların geleceğini düşünse, onları anlayabilseydi, dünya bu halde olmazdı....

Ben de soruyorum: Madem bir b.k'a yaramıyorsunuz neden oralarda oturuyor, bu toplantıları yapıyorsunuz?

Değerli e-günlüğüm; Hamileler için farklı bir domuz gribi aşısı yapılacak mış. Demek oluyor ki, grip virüsü hamilelere, çocuklara ve kadınlara değişik biçimlerde geliyor muş. Virüsler bile ayrımcı oldu artık... Alçak virüsler...

Hükümet beyin travması geçiriyor. Yakında yoğun bakıma alınacak, şimdiden acil şifalar diliyorum... Fatih Sultan Mehmet ve Boğaziçi köprülerinin yoğun kullanıldığı sabah ve akşam saatlerinde araçlardan alınan geçiş ücretlerinin daha pahalı, gün ortasında daha ucuz olması düşünülüyor muş. Formül, ulaştırma bakanının onayına sunulmuş... Vah zavallılar vah. Yine sağ kulağklarını sol elleri ile tutuyorlar...

Bana ne, hangi elleri ile tutarlarsa tutsunlar. Biz kendimize bakalım. İnsanlar, akıl edip (edemezler) bir hafta arabalarını kullanmasa, hükümet "lütfen arabalarınızı kullanın, köprü bedava" diye yalvarmazsa ne olayım. ("dinazor olayım" diyeceğim ama zaten öyleyim)

Cumartesi gecesi bahçede otururken düşündüm de devlet benden hiç köprü geçş parası almıyor. Hiç köprüden araba ile geçmediğim için olabilir mi acaba? Neyse düşünecek daha önemli şeyler var. Oğlum Akçakoca'ya babaanne'sinin yanına gitmişti onunla telefonlaştık. Annem çok iyiymiş. Oğlum "baba, babaannem, İsmet İnönü gibi olmuş, işine geleni duyuyor, işine gelmeyeni duymuyor" dedi. Gülmekten kırıldım. Bu deyim babaannesinin İsmet İnönü'lü yıllarda ki anılarını anlatırken kullandığı bir deyimdir. Gerçi anısı bile vardır. Orada hava çok güzel ve çok temiz miş. Helva isteğimi tekrarlayıp telefonu kapattık.

Pazar sabahı hava sert rüzgarlı ve hafif yağmurlu idi. Kendimizi ev hapsine kapattık ve bütün gün ev de oturduk. Akşam Elmar ve Oğlum geldi. Hep birlikte akşam yemeği yedik. Oğlum, Akçakoca'dan ev yapımı tarhana ve köy peyniri getirmiş. Helva almayı unutmuş. Olsun yine de bir şeyler getirmiş. Sağolsun.

Pazar akşamı hava yine sert ve rüzgarlı idi. Ancak hava soğuk diye bahçeye çıkmama lüksüm yok. Boss'un yemeğini verip o'nu salmam gerek. Hava eksi kırk bile olsa köpeklerimi çıkarmalıyım. Ellerim üşüyünce Boss'un karnını tutuyorum, fırına sokmuş gibi, ellerim hemen ısınıyor.

Bu sabah Linda ile birlikte yine tam vaktinde iş yerini açtık. Elmar gelmemişti. Sabah servisleri hafta başı oladuğu için erken başladı. Biraz gecikmeli olarak öğle yemeğimi yedim ve Elmar halen ortada yok. Mesaj attım ama cevap yazmadı.

Öğleden sonra hafta başı hareketliliği devam etti. Akşam yemeğimi zamanında yedim. Tatlı olarak yoğurt tatlısı var dı.

Yine abonelerim fire verdi. Ben abone yapıyorum ama insanlar taşınıyor, iş yerleri kapanıyor, yine olduğum yer de sayıyorum. Daha hızlı pazarlama yapmak lazım her halde.

Şimdi seni gönderip hemen broşür dağıtayım e-günlüğüm. Yarın yazışmak üzere. Hoşçakal.

Biliyor musun: İklim değişikliğinden 900 milyon çocuk etkilenecek ve 250 bin çocuğun ölümüne neden olacak mış...

Çirkin söz: ''Sevgilim doğruyu söylediğine yemin ederse ona inanırım. Yalan söylediğini bildiğim halde..." Shakespeare

Güzel söz:Bizi ahlaksız insanların kusurlarından daha çok, iyi birinin kusurları hayrete düşürür..." Fielding

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..