Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mart '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük hafta sonu düşündü...

Yalnızlığın çok güzel tarafı var. Düşünmek, düşündüklerini süzgeçten geçirmek, kendinle, acımasızca, korkmadan yüzleşmek, geçmişe gidip, acı, tatlı olayları, iyileri, kötüleri anımsamak, bu güne gelip, amaçları belirlemek, yaşamı değerlendirmek, bütün bunları bir birinden ayırt etmek ve karar vermek... En güzeli de hafızayı tazelemek ve beynin işleyişini canlı tutmak. Olumsuzluklardan ve istenmeyen şeylerden kaçmak, bir işe yaramıyor. Zamanla beyin ve işleyişi oksitleniyor. Pas sökücü de fayda etmiyor. Ne yapsanız onaramıyorsunuz. Beyne giden damarların büyük bir kısmı "hizmet dışı" kalıyor. Karar mekanizması "servis dışı" kalıyor. Her olumsuzlukta beyin uyarı veriyor ama, o uyarıyı, "düşünmekten kaçış programı" iptal ediyor...

Merhaba e-günlüğüm; Boşuna dememiş amca: "Düşünüyorum, öyleyse varım" diye... Düşünmek içinde olabildiğince soyutlanmak gerek üzerinize gelen, etrafınızı saran olgulardan. Saniye de bir milyon işlem yapan gözleri kapatmak gerek, yine aynı şekilde işlem yapan kulakları tıkamak gerek beynimizle iletişim kurmak için... Nasıl ki spor yaparak kaslarımıza ulaşabiliyor, onları geliştirebiliyorsak. Beyne ulaşmak için de gayret sarfedip geliştirmek gerek.

Bazı hafta sonları yalnız kaldığım oluyor ve böyle yapıyorum çoğu zaman. Kendimi yenilenmiş buluyorum ertesi sabah. Bu hafta sonu da, böyle bir fırsat yakaladım ve komple bakım yaptım beynime ve ulaşabildiğim bütün organlarıma. Düşünerek...
Ağaçlarla, toprakla, hayvanlarla, hatta hava boşluğu ile konuşmakta işe yarıyor çoğu zaman. Önemli olan beynimize baskı yapıp, onu değişik bir biçimde ("anti içgüdüsel" diyorum ben buna) düşünmeye zorlayan çevresel, sözde teknolojik, biyolojik, sistematik, otomatik, siyasetik, politik, medyatik, mahallik (anlaşıldı mı acaba?) faktörlerden soyutlanmak. Bu kadar. Başka söyleyeceğim bir şey yok Hakim bey!

Pazar sabahı kahvaltımı yaptıktan sonra, harika bir gün ile karşılaştım. (Belki Cumartesi akşamı beynimi yenileme seansından bana öyle gelmiş olabilir) Serin fakat güneşli bir sabah, evin kapısından çıkınca bana gülümsedi. Köpeklerimi çıkardım, bahçede çayımı, sigaramı içtim ve klasik pazar yürüyüşüme çıktım. Gereken saatte eve döndüm. (Linda'nın ihtiyaç ve yemek saati.) Sonra biraz uzandım, kalktım, manikür, pedikür, traş, banyo derken bir baktım hava kararmış. Boss ile birlikte bahçede vakit geçirip yattım..

Bu sabah, hafta başı sendromu falan dinlemeden Linda ile koşarak iş yerine geldik. Güne zıpkın gibi başladım ama ortada vuracak balık yoktu... (İngiliz esprisi oldu, çok soğuk) Erkenden başlayan servisler öğlene kadar sürdü. Öğlen aniden frene bastık ve yemeğimi yedim.

Ben servislere gidip, su siparişlerini dağıtırken, dünya'dan 140 ülkenin katıldığı "su forumu" başladı. Türkiye'den de 12 bin katılımcı ile 30 bin kişi foruma katılmış olacak. Köylerde "su başı" dediğimiz muhabbetlerin biraz kalabalık olarak tertip edilmesine benziyor. Sn. Gül'de "hepimiz çevreci olmak zoryndayız." demiş. Birisinin çıkıp bu ahkam kesenlere çevreciliği anlatması gerek...
Çokluktan ne doğarsa o doğacak. Her kafadan bir ses çıkacak, ağzı olan, olmayan konuşacak, raporlar tutulacak. İşin en ilginç tarafı, böyle bir organizasyonun sonunda hiç bir bağlayıcılığı olmayan kararlar alınacak. Eeee niye topalndınız o zaman? Bunca gürültü neden? Onca trafiği neden kapattınız? Külahıma anlatın. Küresel ısınma ve doğal kaynakların bilinçli kullanılması görüşülecek miş... Kim bilir kaç uçak geldi sizi getirmek için. Kanalizasyonlara bir hafta ekstradan 30 bin dışkı akacak. Yiyiyp içip, ...... gideceksiniz. Tonlarca su tüketeceksiniz. Siz önce diğer doğal kaynakları düzgün kullanın da (petrol, gaz, madenler, toprak vs. vs.) sonra suyu konuşur, tartışırsınız... Neyse sinirlenmeden keseyim... Havadaki oksijeni ne zaman satacaklar merak ediyorum.

Değerli e-günlüğüm; bu gün hava güzel sayılır. Bir bulutlu, bir güneşli olarak idare ediyoruz. Trafik harika. Sanki yollar bana tahsis edilmiş gibi. Linda ile tam zamanında, tam yerinde yemeğimizi yedik ve ben sigaramı yakıp çayımı koydum. Rahatça çay içmem için önce seni göndermem lazım. Bu yüzden diyorum ki; "yarın, yine, yeniden, sular, seller gibi yazışmak üzere, hoşçakal"


Biliyor musun: Kenya'da bir ailenin gelirinin üçte biri rüşvete gidiyor... (bu bana pek yabancı gelmedi ama...)
Çirkin söz: "Kadın, süslü ve büyülü bir hiledir..." Raif Necdet Kestelli
Güzel söz: "Başkalarını hep bağışla, kendini hiç bağışlama..." Syrus

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..