Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

e-günlük hali ve sahte insanlardan ölenler...

Bazan salaklığım üzerimde oluyor, bazan aptallığım. Bazan ters oluyorum, (aslında her zaman) bazan düz. Bazan içime kapanıyor, iç organlarımın yarattığı sanat şaheseri müzikal'i dinliyorum. Bazan derinlere dalıyor, oskar'lı filmlere taş çıkartan beynimdeki filmi izliyorum. (bu yüzden hiç sinemaya gidemem) Bazan bir arı misali bal alıyorum bütün çiçeklerden, bazan da bir çiçek gibi duruyor ve arıların bal almasını (dişilerin) bekliyorum. Bazan kendi yazdıklarımı okuyup o gün ki ruh halimi anlıyorum çok net ve açık bir biçimde... Bazan bir dere olup gürül gürül akıyorum yatağımdan taşarcasına, bazan bir göl olup sessiz ve sakince bekliyorum... Bazan isyan edesim geliyor bir şeylerin gelmişine geçmişine, bazan kabulleniyorum hiç olmadık bir biçimde.

Merhaba e-günlüğüm; Bu gün hangisi veya hangileri üzerinde acaba? Aman boş ver yazıların ele veriyor nasılsa ben anlarım...

Sahte rakı ölümlerinin ardından, sahte insanların yarattığı ölümler durmak bilmiyor. Haberlere bir göz gezdirdim, içim burkuldu...

İstanbul Küçükçekmece'de evli olduğu belirtilen bir kişi, tartıştığı sevgilisini tabancayla vurarak öldürdü.

İstanbul'da 19 yaşındaki üniversite öğrencisi, yol verme tartışmasında tabancayla vurularak öldürüldü.

Eskişehir’de yolda içki içme nedeniyle iki grup arasında çıkan kavgada 1 kişi öldü, 2 kişi de yaralandı.

Orta Afrika Cumhuriyeti'nin başkenti Bangui yakınlarındaki bir canlı hayvan pazarında, bir sığır yüzünden çıkan kavgada 22 kişi yaşamını yitirdi. (pardon bu haber bize ait değilmiş ama, işin içinde sığır olduğu için bizim haberlere çok benziyor..)

Değerli e-günlüğüm; bu sahte rakı neyse de sahte insanların sebep olduğu ölüm haberlerini geçelim lütfen. kendimi 17.yy'da yaşıyor sanıyorum.

Cumartesi gecesi bahçede öz hakiki rakımı içerken kapıya dayanan güzellerle sohbet ettim. Beni çok özlemişler ve artık onlara yüz vermemi istiyorlarmış. Ayrı ayrı zamanlarda dayandılar kapıma ama, konuları aynı idi. Neden ısrar ettiklerini anlıyorum. Zira onlara yaşamsal konumumun şimdilik müsait olmadığını, eğer fırsatım olsaydı onlara sadece yüz vermekle kalmayacağımı güzel bir dille anlattım...

Pazar günü yine cadde'de uzun bir yürüyüşe çıktım. Kapıma dayananların ızdırabını iyice anladım. Ortada elle tutulur erkek kalmamış. (ayak ile tutulanıda görmedim) Savaşamı gidiyor bu erkekler nerelerdeler? Her taraf kadın, hatun, hanımefendi, bayan, kısaca dişi kaynıyor. Sokak köpekleri bile dişi... Erkeklerin soyumu mu tükeniyor nedir?

Ardından dükkana gelip bir türlü okumak isteyip okuyamadığım Blog yazarlarımızın yazdıklarını okudum. Sonra oğlum aradı ve "baba bana yemek ısmarlasana" dedi. Ben de "dükkandayım gel de ısmarlayayım" dedim. Geldi ve onu istasyon büfeye götürdüm. Hem yemek yedi (ben dışarıda yemem) hem de sohbet ettik. Yine kız arkadaşı ile tartışmışlar. (Zaten çok uzun sürmüştü ilişkileri. Nerede ise bir haftayı geçecek.) Ona gerçekleri anlatarak teselli ettim. Her halde bu hafta, bir gün başka bir kızla gelip benimle tanıştırır...

"Cadde" demişken aklıma geldi. Şu bebeklerinizi "gezdirmek, hava aldırmak" adı altında cadde'ye indirmeyin. Dakika da yüz araba geçiyor. (saydım) Bebeklerinizin güzelim, ciğerlerini ağır metallerle ve bol miktarda gaz ile dolduruyorsunuz. İleride sigara içerse kızarsınız ama, daha şimdiden sizler o bebelere günde iki paket sigara içirmiş gibi oluyorsunuz. Tamam anlıyorum, çocuk doğurdunuz, doğurgansınız, hatta sezeryanla doğurduğunuz için vücudunuz da çok güzel. Bunu cümle aleme gösterip, mümkün olduğunca tanıdıkla karşılaşıp lak lak yapmak için yapıyorsunuz. Anlıyorum ama o bebelere yazık değil mi? Sahilede götürmeyin. Daha havadar görünsede, orada dakika da yüz elli araba geçiyor. Annelik sadece doğurup reklam yapmak mı? Hadi bakayım, başka kapıya, kendinize başka iş arayın. Nasılsa çocuğa dadısı bakacak, annesi değil... Çocuklar sezeryan ile doğduğu için çok gazı olacak, sık sık hastalanacak, siz de ileri de sezeryenle çocuk doğurduğunuz için kadın hastalıkları ve bilimum kanser çeşitleri ile uğraşacaksınız. Ama, yine de yazık onlara...

Pazar akşamı, bahçede rakımı yudumlarken, global ekonomik kriz değil, global adam krizi olduğunu düşündüm. Yoksa bu bayanlar neden benimle arkadaşlık yapmak istesinler. Ben sadrazamın sol tarafımıyım? Hep yokluktan oluyor bunlar. Pasta bulamayınca ekmek yemeye razı oluyorlar...

BULDUM! Yazarken aklıma geldi. Onların aradıkları erkekler kulübelerinde, şey pardon, evlerinde zincirli. Dışarı çıkamıyorlar. O yüzden ortada erkek göremedim. Hepsini sahiplenmişler... Pastadan pay kapamayanlarda benim gibi yaşlı başlı adamlara asılıyorlar...

Hayret bir parti başkanı istifa etmiş. Koltuğuna yeterince tutkal sürmemişler ki poposu tam yapışmamış. Bu parti başkanları istifa edince ne kadar üzülüyorum anlatamam.. Bu yüzden üzüntümü anlatamayacağım.

Sabah Boss'u çıkarıp, Linda'yı alıp işe geldim. Hafta başı olması dolayısı ile erken saatte siparişler başladı ve öğleden sonraya kadar hiç durmadı. Perişan oldum. İki kamyon boşaltmış kadar oldum. Vücudumda terlemekten, ne nikotin kaldı ne alkol... Kanım, saatte yüz km süratle ile akıyor damarlarımdan, perişan oldum ama, yerimde duramıyorum... Üstelik yemeğimide çok geç yedim, Linda'yı da çok geç çıkardım. Yine de yerimde duramıyorum. "Fıkır fıkır kaynıyor içim" deyimi böyle hayata geçiyor demek ki...

Akşam yemeğimi yedim. Şimdi çayımı koydum ve sigaramı yaktım. Gün içersinde uçup giden zehirli maddeleri yerine koymam lazım. Ama, ama ne çok yazmışım yine. Klavyem düşmüş. Hızımı alamamışım. Yeteeeeeer. Hadi güle güle, haşçakal, adios, bye, tschüss, au revoir, , Auf Wiedersehen Yarın yine yazışmak üzere...

Biliyor musun: Panama kanalın'nın inşaatında çalışan işçilerin %82'si sıtma geçirmiş... (sivriseneklerdendir)
Çirkin söz: "Kedi ağzı şapırdayanın, kadın kesesi şıkırdayanın yüzüne bakar ve dizine çıkar..." Refik Halit Karay
Güzel söz: "Gerçek, gecikmeyi sevmez..." Seneca

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..