Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük kanser yapmaz

Sıcak çay kanser yapıyor! Çayı ve kahveyi 70 dereceden sıcak içmek kanser riskini 8 kat artırıyor. (British Medical Journal) Bu habere bizim karadenizliler kolları ile gülmüşlerdir. (yoksa başka bir organ mıydı) Hatta sigara ve alkolden daha çok risk var mış... Akşamları bahçede rakı ve sigarayı zaten birlikte içiyordum, yanında sıcak çay da içmezsem ne olayım. (ne olayım? Düşünmem lazım, kanser olmayacağım kesin) Çıldırmış olmalılar... Kesin cep telefonlarını çok kullanıyor ve yaydığı radyasyondan etkileniyorlar. "Eceli gelen kene, köpeğin üzerine işermiş" (böyle miydi) Yakında bütün doktorlar ve sözde bilim adamları vatandaşla aynı haklara sahip olduklarını ve aynı havayı soluduklarını kanıtlamak için gönüllü kanser olacaklar. İnsanlar anladı, siz anlayamadınız bir türlü. Tamam elimizi, gözümüzü, kolumuzu attığımız, değdiğimiz, içtiğimiz, yediğimiz, kullandığımız her şey kanser yapıyor. Artık lütfen nelerin kanser yapmadığını açıklayın da bilelim... (dizlerimin üzerine çöktüm yalvarma pozisyonu aldım ve yalvarıyorum)

Merhaba e-günlüğüm; soruyorum o bilim adamlarına: Bu araştırmayı da siz yapmadınız mı? AB ülkeleri arasında en çok sigara içilen ülke Yunanistan... (AB ülkesi olmadığımız için bizi sollamışlar.) Ardından, Bulgaristan ve Letonya geliyor. (tabi AB ülkelerinde ki gençler genelde esrar içtikleri için istatistiklere girmiyor) Yunanistan'da kanser vakası yok gibidir. Sizin teorinize göre Çok sigara içilen yerde çok kanser olması gerekmiyor mu? (şimdi ona da bir araştırma ile yanıt bulursunuz) "Hayır sıradan vatandaş, bu işleri siz bilmezsiniz, sigara içmeden içmeye fark vardır." (bana söylüyor)

Akşam üzeri oğlum, yeni kız arkadaşı ile geldi ve Joker'i bıraktı. Sonra kız arkadaşını evine bırakmak üzere ayrıldılar. (ne kibar çocuk, babasına çekmiş) Onlar gittikten sonra, bahçe hazırlıklarımı tamamladım ve rakımı içmeye başladım. Ben bahçede rakımı içerken gençler gelmeye başladı. Onlarında bir kısmı kafayı yemiş. (mevsimle alakalı herhalde) Anladım. İnsanlar için doğal olan aksiyonları yapmayanlar, yapamayanlar (bilim adamları gibi) Çıldırıyorlar. Adolesans dönemi (rönesans gibi bir şey) onların karar, davranış, düşünce gibi fonksiyonlarını etkiliyor. Öncelikle saygıdan yoksun ve "ben bilirim" edasına giriyorlar. Biraz konuşayım dedim ama dinleme fonksiyonları da zayıflamış. Akıllar beyinden çıkmış malum yere inmiş. Ben haberleri izlerken onlar hem kendi içlerinde dedikodu yaptılar, hem de batasıca "batak" larını oynadılar. Sürekli bir çekişme ve sürtüşme gözlemledim bu sefer. Birbirlerinden kopmalar başlamış. Arkadaş gurupları değişiyor, ayrılanlar, yeni katılanlar oluyor. (bizde de olurdu) Pek sıradışı değil ama içlerinde guruba zararlı olacak şahıslarda var. Boşuna dememişler askerlik yapmayan adam, adam sayılmaz diye. (Sn Başbakan'ın çocukları yapmış mıydı?) Önlerinde, akıl sağlığına kavuşmaları için 3-5 seneleri daha var. Ondan sonra olgunlaşma süreci başlayacak ve hayat boyu devam edcek. (cep telefonu frekanslarından kurtulabilirlerse) Onlara bunu ara sıra "En geç olgunlaşan hayvan, insandır" sözü ile hatırlatıyorum...

Sabah işe gelirken güzel bir hava var dı. Gökyüzü masmavi bir elbise giymiş ve makyajını yapıp, güneş ile dolaşmaya çıkmışlar. Ben de onları rahatsız etmeden iş yerine geldim. Sonra aralarına rüzgar katıldı. (anlayışsız, saygısız, ne olacak) Ben de servislere çıktım. Döndüğümde cumartesi trafiğinden çıldırmıştım. Aniden bir araştırma yaptım ve açıklıyorum: Yoğun trafik, insanda meydana getirdiği "stresyonal amino transandantal" sebebi ile kanser riskini, farelere göre 20 kat artırıyor. Çözümü: 24 saat bakterilere karşı etkili deodorant kullanmak... (çıldırdığım kanıtlandı)

Akşam yemek saatime kadar nefes almadan trafik ile boğuştum. (nefes almadan?) En sonunda iş yerine geldim ve Linda ile yemeğimizi yedik. Daha sonra Linda'yı yatılı misafirliğe gönderdim. Bu gece, çocukluğunun beraber geçtiği, ona iyi bakan bir arkadaşında kalacak. Hem ben uzun süredir yıkayamıyordum. Belki bu gece yatmadan önce taranıp yıkanır...

Değerli e-günlüğüm; güzel bir hava, güzel bir gün idi. Ama, berbat trafik bütün güzelliği bozmaya yetiyordu. Artık gidiyorum, gidiyorsun... Pazartesi yazışmak üzere. Hoşçakal


Biliyor musun: Texas'da bir otelin ikinci katından mandalara ateş etmek yasak mış... (herhalde diğer katlardan edilebiliyor.)
Çirkin söz: "Bana kadın düşmanı olarak hitap etmeniz, beni derinden yaralıyor. Değilim, ben bir canavarım. Ben Sam'in oğluyum. Küçük yaramaz bir çocuğum." David Berkowitz (seri katil)
Güzel söz: "Gençler yaşlıların aptal olduklarını sanırlar, ama yaşlılar gençlerin aptal olduklarını bilirler..." Anonim

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..