Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Nisan '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük kolay geçiniyor, doğayı gözlemliyor...

Hane halklarının yarısı, ay sonunu getirmekte zorlanıyor. Hane halklarının yüzde 20'si, aylık geliriyle ihtiyaçları karşılamanın çok zor, yüzde 32'si ise zor olduğunu belirtti. Sadece yüzde 1.2'si çok kolay geçiniyor. (ntvmsnbc) Demek ben %1, 2'ye giriyorum. İş te bu herkesin reddettiği "ne iş olsa yaparım" mantığından ileri geliyor. Yüksek olkul ve benzeri okulları bitirenler, "o kadar sene boşuna mı okudum" diyerek, ille de okudukları branş da iş yapmak istiyorlar ve bu konuda ısrar ediyorlar. Oysa sistem bunu, kişilerin beyninde bir savunma mekanizması oluşturmak için yapıyor. Yani kişiler iş ve meslek sahibi olsun diye değil. İşsiz kalanlar gerçek sebebin sistemden ve eğitim şekillerinden kaynaklandığını akıllarına bile getiremiyorlar. Krizlerden, işverenlerden, gelişmekte olan ülke politikalarından, siyasetten, yeterli branş olmadığından ve en kötüsü kendi yetersizliğinden kaynaklandığını düşünüyor...

Merhaba e-günlüğüm; Havalar güzellleşti, cadde cıvıl cıvıl, bütün kadınlar karnı burnunda geziyor, söz de, yürüyüş yapıyor, hava alıyor, sağlıklı bir işsiz, şey pardon sağlıklı bir bebek dünya'ya getirmek istiyorlar. Hepsinin iyi niyetli ve içgüdüsel davrandığından hiç kuşkum yok ama, bu durum yirmi sene sonra işsizliğin daha da artacağına işaret ediyor... Bizim ülkemizde bu kadar çok insana iş yok. Hatta az insana bile iş yok. Biz üreten bir ülke değiliz, az gelişmiş, yarı sömürge bir ülkeyiz... Yazıktır o bebelere, binlerce dolar harcayacaksınız diploma sahibi oluncaya kadar ve sonuç, kocaman bir sıfır olacak. Üstelik doğa'ya vereceği zarar da cabası... Hadi bir tane doğurmışsun, o ne öyle, kucakta bir tane, pusette bir tane, yol da bir tane. Koloni mi oluşturuyorsunuz, aşiret mi kuruyorsunuz? Başka ülke de yeşıyorlar her halde. Yoksa bu ülke hakkında az çok bilgileri olur bu kadar çocuk yapmaya kalkmazlar dı...

"Bizi ilgilendirmiyor" diyeceğim ama aslında çok ilgilendiriyor. Hepimizi ilgilendiriyor. Neyse ben bir tane yapıp bütün enerjimi o'nun "insan" olması için harcıyorum. Hatta arkadaşları için bile uğraşıyorum.

Cumartesi akşamı yine rakı soframı kurmadan Boss ile bir süre oynadım. Biraz hamlaşmış bütün kış oynamamaktan. Ben de fazla zorlamadan, fazla yormadan oynuyorum. Oynarken aslında ben zorlanıyorum. Geçen seneye göre ağırlığı nerede ise iki kat artmış. Oyun oynadıktan sonra, bahçede ki hortumla bir güzel su tuttum üzerine. Çok hoşuna gitti.

Pazar günü sabah kahvaltısında sucuk ekmek var dı. Bizim kasap çok ısrar etti. "Abi bu sucuğu biz yapıyoruz, al bir tadına bak" dedi. Yoksa sucukla aram pek iyi değildir. Ama çok güzel yapılmış. "Tadı damağımda kaldı" desem yeridir. Sonra, Boss ve Linda'ya pazar keyfi yaptırdım. İşler bittikten sonra yine pazar yürüyüşü, istasyon büfe de çay molası ve eve dönüş... Hava çok güzel olduğundan canım eve girmek istemedi. Bahçe de çay içip, manikür yaptım. Güneş ışığında manikür güzel oluyor.

Doğa'yı gözlemlemeye devam ettim. Ekonomik, politik, siyasi, geçimsel, ilişkisel, sorunsal, yani "ik" "sel" "sal" problemler yüzünden, kimse pek farkında değil ama doğa'da mükemmel değişiklikler oluyor mevsim geçişlerinde. Bir kaçı: Ağaçların büyük bir bölümü (ceviz, çınar, akasya) gonca ver di, yaprak açtı, leylaklar açtı, hanımeller açmak üzere yaprak saldılar, boy verdiler, karıncalar çıkmaya başladı, (bahçe de bir kaç koloni var ki, her birinin nüfusu İstanbul nüfusu kadar vardır) pireler, sinekler çoğalma derdinde ve çoğalıyorlar, etrafta sülük yavruları var (onlarında doğurma zamanı imiş), solucanlar görünmeye başladı, kargalar, mertılar, serçe ve güvercinler yuvalarını yapıyorlar ve bir birleri ile kıyasıya mücadele ediyorlar, papatya cinsi çiçekler bir bir açıyor, bizim hüsamettin (örümcek irisi) banyo da yerini aldı, (yakında yumurtlar ve yavruları olur) "hanta" virüsünden bi haber farelerimiz ara ara çıkmaya başladı... Daha bu kadar değil, geçmişteki gözlemlerime göre, danaburnu, kertenkele, bok böcekleri ve adını bilmediğim milyonlarca böcek var sırada... Bu sene, karıncaları eğitip (eğitmek=virüs enjekte etmek) insanların üzerine salayım diyorum. Her biri bir insan ısırsa ortada insan kalmaz. Böylece doğa, gerçek sahipleri ile baş başa kalır... Yalnız bir sorun var. Karıncalar (ekvator ve güney Amerika karıncaları hariç) çok iyi niyetli ve çalışkan canlılar. Kimseye zararları dokunmaz, kimsenin üzerine çıkıp ısırmazlar. Onların işleri başlarından aşkın. Ben en iyisi mi virüs'ü, kara sinekleri eğitip, (Isıran cinsini. "At sineği" denen) onlara enjekte edeyim. Onlar insanlara daha yakın canlılar... Hem eğitmek de çok kolay. Kanatlarını koparıyorsunuz, avcunuzun içine koyuyorsunuz, bir yere gitmiyor, hemen size alışıyor...

Sabah Linda ile koşa koşa işe geldik. Meğer iş yerinin orada bir sürü köpek var mış, onları kovalamak için koşuyormuş. Bana güveniyor şıllık. Yoksa koskoca köpekleri nasıl kovalayacak? Neyse kovaladık birlikte köpekleri ve iş kıçı (yoksa başı mıydı?) yaptık. Hemen çayımı demledim ve içeyim dedim ama ne mümkün. Hafta başı olması dolayısı ile telefonlar durmadı bir türlü.

Öğle yemeğimi yedim mi yemedim mi hatırlamıyorum. Hava yeterince sıcak ve bol bol terlemeye başladım. Bir ara gömleği bile çıkardım ama, baktım ki kadınlar çığlık çığlığa üzerime atlıyorlar, hemen geri giydim. Kolay değil iş yapıyoruz, geçinmeye çalışıyoruz burada. Çılgınlarla uğraşamam. Her şeyin yeri zamanı var. Mesai saatlerinde olmaz.

Bir çırpıda akşamı ettik. "ah" "of" "aman" "yandım" diye inleyerek akşam yemeğimi ve ardından çukulatalı tatlımı yedim. Şimdi parmak jimnastiği yaparak ve çay içerek dinleniyorum. Yarın yine yazışacağız e-günlüğüm. Benden kurtulamazsın. Hoşçakal...

Biliyor musun: Nevada, Eureka kentinde bıyıklı erkeklerin, kadınları öpmeleri yasak... (demek ki gerisi serbest)
Çirkin söz: ''Kadın erkek, bir birini ikmal eder diyorlar; Halbuki, çoğunlukla biri diğerini noksanlaştırır..." Cenap Şehabettin
Güzel söz: "Bilenin susması, bilmeden söylenen söz kadar çirkindir..." Hz Ali

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..