Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Temmuz '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük neyi boykot edeceğini iyi bilir...

Şimdi sıra Çin mallarında. Hep birden boykot ediyormuşuz... Çok gülüyorum bu haberlere. Birincisi Çinden ithalat yapanların büyük bir kısmı Bakan, Milletvekili akraba ve çocukları. İkincisi Çin dünyanın fason imalatçısıdır ve mallarının büyük bir bölümünde "Madein Chine" yazmaz dünyanın önde gelen mallarının çoğu Çin'de üretilir ama üzerinde örneğin: "Made in USA, Made in UK" yazar. Kim veriyor bu aklı bilmem ki. Konuşma yaptığı megafon, yazı yazdığı bilgisayar, üzerinde ki giysisinin ipliğinin boyası, ayakkabısı, kullandığı arabanın parçalarının büyük bir kısmı Çin malı... Çin yıllar önce insanların para karşısında "insani vasıflarının" ikinci, üçüncü plana atıldığını keşfetti. Malın kalitesine değil, fiyatına bakar olduğumuz günden beri "alın size ucuz mal" diyor. Bütün gelşmiş ülkeleri ve o ülkelerin markalarını ülkesine çekti. İstediğimiz ucuzlukta malı üretiyor ve bize itiraz hakkı bile tanımıyor. Yazarken gülmekten alamıyorum kendimi. Daha aklıma neler geliyor da yazamıyorum...

Boykot mu yapmak istiyorsunuz? Sağlıksız ve dayanıksız malları boykot edin. Bizi aldatan, bize kötü ürün satan "bizden olan" firmaları boykot edin. Boykot mu yapmak istiyorsunuz? Hükümetin çarpık politikalarını boykot edin. Bir okuyucu Çin'de ki olayları yorumlamış:. "Çinlileri bu vahşice saldırılarından dolayı kınıyorum" diye... Olayın Çinlilerle ne alakası var kardeşim. Olay Çin hükümetinin politikası ile alakalı.... Güneş değil, bilgisizlik geçmiş başımıza...

Merhaba e-günlüğüm; insanları ne güzel yönetiyorlar değil mi? Bir haberle ülkeler, halklar bir birine düşman olabiliyor. Bırakalım Çin'i, Almanya'yı, Fransa'yı boykot etmeyi, kendimize bakalım. Ülkemizde boykot edilecek o kadar çok şey var ki onları boykot edelim. Örnek mi? Eğitim sistemimiz, sağlık sistemimiz, yaşam koşullarımız, adalet sistemimiz, tüketim mallarına bir sene de %50, 85 civarı zam geldiği halde "enflasyon tek haneli" diyen beyinleri boykot edelim. "Global ekonomik kriz" çığlıkları atıp halkın sırtından, halkın parasından para kazanan ve anormal karlar eden finans sektörlerinin üzerimizde ki baskısı ve yaptırımını boykot edelim. Daha sayayım mı? Hiç işin yok mu birisi söyledi diye düşünmeden Çin mallarını boykot ediyorsun? (zaten edemezsin, kendini aldatırsın) Adama demezler mi "fare dağa küsmüş, (veya tavşan) dağın haberi olmamış" diye...
Senelerdir tek başıma sağlıksız gıda maddeleri üreten yaklaşık on iki firmayı boykot ediyorum. Kimin umrunda? En çok onlar satıyor. Nasıl mı? Reklamlarla, uydurma haberlerle...

En güzel örneği: Bir kaç akşamdır içtiğim ev de yapılmış şarap... Senelerdir bize o uyduruk içkileri şarap diye satmışlar. Meğer şarap ne güzel miş haberimiz yok muş... Üstelik de reklamlarla, gazete haberleri ile (kalbe yararlı, sağlığa yararlı vs. vs.) uzman önerileri ile sattılar. Nah alırım bundan sonra. Boykot ettiğim firmaların sayısı, şarap firmaları ile katlanacak...

Evet e-günlüğüm; anlaşıldığı üzere dün gece, gerçek şarap içmeye devam ettim. Rengi bile bir başka. Hatta bir de klinik ("klinik" dediğim yer bahçe) deney yaptım. Üç adet çay bardağına yarıya kadar ev şarabı koyup üzerlerine saf meyve suyu kattım. Birine kayısı suyu, birine şeftali suyu, birine de portakal suyu ilave ettim. Aslında bütün meyvelerde alkol olduğu için alkole alkol katmak gibi bir şey oldu. Fena olmadı, "güzel oldu" bile denebilir.
Şarabımı yudumlarken oğlumla sohbet ettik. Yeni işi ile ilgili havadisleri oluşmuş, onları anlattı. Hevesli ve heyecanlı görünüyor. Aman hevesli olsun, boş gezmesinde ne yaparsa yapsın. (bazı yüz kızartıcı işler hariç) Zaten işi rahat. Sabah 11:00 de gidip akşam 19:00 da geliyor.

Akşam yatmadan bir de Linda'yı ilaçladım. Ne ilaçlaması, oturduğu yerin çevresine tedbir olarak biraz pire tozu serptim. "ilaçlama" denince dikenlerim tüy tüy oluyor. Mevsimden dolayı ilaçlama şirketlerinin arabalarını çok sık görüyorum zaten. Üzerlerinde çok enteresan sloganlar var ama hiç biri "haşerelerle birlikte sizleri de ilaçlayıp yok etmeye çalışıyoruz!" sloganını kullanmıyor. Bu gün bir tane gördüm çok ilginçti. "haşereleri son nokta bilimsel yöntemlerle yok ediyoruz." Bilim'in "yok etmek" için de çalıştığı iyice kanıtlandı demek. Bu "bilimsel" teriminin girmediği yer kalmadı zaten.

Yolda seyyar sauna'm ile gidiyorum. Önümde bir kamyon, onun önünde bir martı yavrusu ama, irce bir yavru. Herkes onun yavru olduğunu anlamaz, normal martı zanneder ve uçup gideceğini düşünür. Kamyon şöförünü korna ile uyardım ama dinlemedi. Martının üzerinden geçti. Martı şanslıymış, kamyonun tekerlekleri değil sadece kendisi üzerinden geçti. İçgüdüsel olarak martı büzülüp yere yapıştı. Hemen dörtlüleri yakıp yolu durdurdum. Karşıdan gelen arabayıda durdurdum. Birisi arkadan korna çaldı o'na martıyı göstererek "biraz bekleyeceksiniz" dedim. Etraftakiler anlayışlı çıktı ve martıyı caddenin ortasından alıp bir apartmanın bahçesine attım ve trafiği açtım. Bu sene şansım martılardan açıldı nedense. Bu kaçıncı oldu ya. Bir sürü martıyı (mantı'yı yazıyordum) hayata döndürdük...

Öğlenden sonra siparişlerim geldi. Tam domatesler , karpuzlar için gerekli olan güneş ışınlarının altında kamyon boşalttık. Eh tabi biz de karpuz, domates gibi olgunlaştık güneşin altında. Zaten güneşin altında kamyon boşalttıkça herkes "aaa nerede yandın, ne güzel yanmışsın" diye soruyor. (sanki nerede yandığım çok önemliymiş gibi...) Burada "nerede yandın" sorusu statü oluşturmak için gerekli bir soru. Nerede yandığınız gelir düzeyinizi, sosyal yapınızı ve statünüzü belirleyecek... "dükkanın önünde yandım anam, kamyon boşaltırken, yerleri süpürürken..." Hadi değerlendir bakalım... (morardın mı?)

Akşam üzeri martı olayı yaşamadan yemeğimi yedim. (bu aralar tatlı yok) Patates yemeği. Genelde bizim yemekler tuz, margarin, kıyma, et fakiridir. Yani sadece yemektir...

Tamam bu kadar yeter gündemi belirledik artık ayrılalım e-günlüğüm. Yarın yine haftanın son gününde yazışacağız. Hoşçakal...

Biliyor musun: Mide asitimiz bir jileti eritebilecek güçteimiş... (hep söylerim ama kimse inanmaz)
Çirkin söz: ''Bütün kadınlar sönmektense, yana yana tükenmeyi tercih ederler..." Montherland
Güzel söz: "Bazı insanlar koca evreni bilirler de kendilerini bilmezler..." La Fontaine

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..