Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük ölümlere dokundu?

Eskiden, (bundan yüzlerce yıl önce ben küçükken) ölümlerin geneli doğal ölümlerdi. Birisi sorardı "baban neden öldü" (veya annen, teyzen, dayın, halan vs.) doğal ölüm sebepleri sayılırdı veya yaş'dan dolayı kalp krizi gibi sebepler sayılırdı. Bir de aşk uğruna "ince hastalık"'dan (verem) ölenler vardı. Kan davaları var dı vs vs. Önümüzdeki nesil bu konuda çok çeşitlilik gösteriyor. "hiç yoluna gitti niyazi" misali, teknolojik gelişmelerin ve çağdaşlaşmanın, ilerleyen tıbbın, çarpık gelişmelerin ve bozuk işleyen sistemlerin yarattığı bazan traji komik ölümler, gündeme ve sohbetlere oturacak...

Merhaba e-günlüğüm; haberlerde görüyorsundur. "İki otomobilin çarpışması sonucu, araçlardan birinin içinde sıkışan 5 kişi hayatını kaybetti." "altı er mayın patlaması sonucu şehit oldu", "bina çötü beş kişi yaşamını yitirdi.", "belediyenin açtığı çukura düşen çocuk öldü", "binadan düşen kiremit, yoldan geçen bir adamın yaşamını yitirmesine sebep oldu", "aids'den, kene ısırması sonucu, kartal geribi, domuz gribi sonucu öldü", "hastane yatarken yangın çıktı öldü", "havai fişek fabrikası yangınında öldü", "trafikte yol verme tartışması ölümle bitti", "öldü dediler ama yaşıyor du, kurtarılamadı", "parçalanmış cesedi çöp konteynırında bulundu", "sürat yapan araç bir yaya'ya çarparak ölümüne neden oldu", "cinnet geçirdi ve bütün ailesini katletti", "kredi kartı borcu yüzünden intihar etti", "başka kadınla yakaladığı kocasının bilmem neresini kopardı" Bu liste böyle saçma ölümler listesi olarak uzuyor. Bir de "faili meçhul ölümler" var ki daha da beter... Şimdi bu ölümlerin hiç biri doğal olmadığı halde bize sunulan yaşam içersinde doğal mış gibi gösterilmeye çalışılıyor ve bir de üstüne üstlük suçlular aranıyor. Konuşan yetkilinin sayısı belli değil. Suçlular ortalarda ama kimse görmüyor. Suçlular kürsülerde ama gören yok. Suçlular en üstlerde saygın kimliklere bürünmüş ama kimse görmüyor. "hayat devam ediyor" diye sıkıştırmışlar beynimize. En yakınlar "hiç yoluna" gidince devam eden hayat ne işe yarar bilinmez ama devam ettiği doğrudur. Kimin için devam ettiği ise soru işaretidir... Şimdi bu ölenlerin yakınları soranlara ileride nasıl cevap verecek? "Babamın kafasına dördüncü kattan "devlet'in sistemi" düştü, ondan öldü..." mü diyecekler? Ben bilmem...

Akçakoca'da sıkı bir tartışma var ama tartışmanın diğer tarafı olan bitenden habersiz. Viladimir Ilyich Ulyanov Lenin abi'nin ruhunu çağırdım röpörtaj yapmak için. "Lenin abi bu konuda ne diyorsun" dedim. "Benim kitaplarımı bile okumamış kişiler, beni düne kadar tanımayanlar, heykelimi çıkarsa ne olur çıkarmasa ne olur" dedi. "Ama siz önemli bir şahsiyetsiniz, kitaplarınız gelişmiş ülkelerde üniversitelerde okutuluyor, belki heykelinizi teşhir ederlerse daha çok kişi sizi merak eder ve öğretilerinizi okur" dedim. Düşündü, düşündü ve şöyle dedi. "aşağı, kasımpaşa" Bende hemen ruh'u geri gönderip söyleşiyi kestim. Çok sinirlenmişti. Ruhlar sinirlenince ne yapacakları belli olmaz... Ölmüş adamların büstü, mezarı, itibar iadesi için tartışma yaratan bir ülke'den ve yönetenlerinden ne "hayır" beklenir ki? (ben "evet" bile beklemiyorum, bekleyenler için yazdım)

Valide oldukça iyi. Sağlığı eskisi gibi. Fırsattan istifade, bu tartışmalara son noktayı koymak için Akçakoca'da ki evine gitti. Umarım tartışmaya bir son vermelerini sağlar ve sorunu çözer.

Beşiktaş şampiyon olmuş. Valla kendisini tanımam, görmüşlüğüm yok, ne yalan söyleyeyim bir kere içki içmiş değiliz ama, konserine gitmeyi veya cd'sini alıp dinlemeyi çok isterim.

Değerli e-günlüğüm. Cumartesi akşamı yalnız başıma cadde'ye indim ve kutlama katliamlarına şahit oldum. Parçalanan lüks arabalar, kovalamacalar, köşe başı kavgalar, havada uçuşan taşlar sopalar, polis otoları, gözaltına alınanlar, joplar... Harika bir kutlama katliamı olduğunu söyleyebilirim... Zavallılar, "ne için" "ne" yaptıklarının bile bilincinde değiller sanıyorum... Baktım ki hava bulanık, arada ben de kaynayıp "tok yoluna gitti niyazi" olmamak için eve döndüm.

Bahçede rakı içerek kutlama yaptım. Yok sporla alakalı değil. Kutlanacak şey o kadar çok ki bitmiyor. Bir sigara yaktım ve "dünya sigarasız günü"'nü kutladım. Hatta gece boyunca on sigara yakıp, her seferinde değişik küfürler ederek kutladım. Bu uğurda mücadele edenleri kutlamak için "dünya arabasızlık günü" veya "dünya kimyasalsızlık günü" nü bekliyorum. Şimdilik onlara kutlamalarda pabucumu atmakla yetiniyorum. Güzel bir kutlama oldu. Bol bol sigara ve puro içtim. (pipo yoktu) Bütün bahçeyi ve mahalleyi duman altında bıraktım. Herkes yavaş yavaş ölecek. Çünkü bu ülkede herkes suçlu.

Hani suçları cinayet olsa Arabistan'da ki gibi kafasını kesip çarmıha gereceğim ama cinayet suçlusu yok. Çok doğal bu gibi cezalar ve yasal uygulamalar. (yasal olduğu için katliam veya cinayet olmuyor) Doğal olduğunu nereden anlıyoruz? Hiç bir Müslüman ülke olayı kınamıyor. Buradan ne anlıyoruz? Katli vaciptir...
Geçenler de bizim ev de üç örümcek kavga ediyordu, birisi çok güçlü olduğu için diğer ikisini öldürdü. Ben ne yaptım? O güçlü olan örümceğin kafasını koparıp çarmıha gerdim ve bütün örümcek alemine teşhir ettim. Ders olsun inbelere bir daha yapmasınlar. Ne lan bu! her gün cinayet, cinayet...

Pazar sabahı kalkıp kahvaltımı yaptım, önce Boss, sonra Linda kızımı çıkarıp, yürüyüşe çıktım. Yürürken bazı tanıdık mekanlara uğradım. Uğramaz olaydım. Psikolog muyum ben yahu. Hepsi bir dertli bir derti ki sorma. (tamam sormuyorum) Dinlemekten takat, akıl vermekten akıl kalmadı. Bu yüzden şu anda takatsiz ve akılsız olarak yazıyorum.

Akşam üzeri saat 16:30 da Linda'nın yemeği çişi vs derken biraz uzanıp dinlendim. 19:30 Boss'un yemeğini verip görevlerimi yerine getirdim. Sonra Oğlum ve Joker geldi. Masamı kurmuş votka'mı içiyordum. Bir süre sonra hava soğudu ve rüzgar çıktı. Boss yerine ben içeriye.

Bu sabah kahvaltımı yapıp iş yerine gelirken Linda yine kedileri kovalamaya çalıştı ve beni de zoraki çekiştirerek koşturup durdu. Ben "enerjiğim" derim ama bunlar benden de enerjik. Demek ki bu iş içecekle alakalı değil. (yeni buluşum)

Hafta başı olmasına rağmen işler çok sakindi. Pazar günü hiç arayan olmamış. Bu gün de nerede ise öğlene kadar telefonlar çalmadı. (ara sıra telefonlar mı bozuk diye kontrol edip durdum...) Öğlene doğru bir hareket olur gibi oldu ama tam hızımı alamadan yine kesildi. Gazetelerin köşelerin de yazan (başka yerlerinde yazamayan) meslektaşlarımın bunda büyük parmağı var. Hatta parmaktanda öte organları var. (yarından sonra yazacağım, okusunlar)

Bir baktım, (gözümle) göz açıp kapayıncaya kadar akşam oldu ve bir daha baktım, yemeği falan yemişim. Linda'da yemiş, oğlum gelmiş, e-günlüğüm de "hadi gitmiyor" muyuz diye bana bakıyor. "Yok" dedim "daha yazacaklarım var" Son kez baktım yazacak şey kalmamış ve ayrılık vakti gelip çatmış. "Hadi gideyim bari" diye söylendim. İyi haftalar diliyorum. Yarın yine yazışırız. Hoşçakal

Biliyor musun: Sanayileşmiş ülkeler de insanlar günde 6-7 kilo katkı maddesi yiyor muş... (duyan kim?)

Çirkin söz: "Kadınları güzel yapan tanrı, sevimli yapan şeytandır..." Victor Hugo

Güzel söz: Bizi güçlü yapan yediklerimiz değil, hazmettiklerimizdir!
Bizi zengin yapan kazandıklarımız değil, muhafaza ettiklerimizdir!
Bizi bilgili yapan okuduklarımız değil, kafamıza yerleştirdiklerimizdir!
Francis Bacon

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..