Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mart '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük organ nakline bir fıkra ile karşı:)

Biz canlılar geri dönüşümlüyüz. Asla yok olmayız. Dünya döndükçe, evren var oldukça, gökyüzünde ki yıldızlar parladıkça yaşamımız sürecek. Ölüm denen olay bir yenilenme sürecinden başka bir şey değil. Toprakla bütünleştikten bir zaman sonra geriye kalanlar, yenilenen organ ve kemiklerimizin eski parçalarından başka bir şey değil. Yeni bir organizma, yeni bir yapılanma, yenilenmiş bir vücut ile hayat devam ediyor. Hayır başka boyuta geçmiyoruz. Başka boyuttan bizi gelip alıyorlar. Bizim "işe yaramaz, öldü, yaşamıyor" diye terkettiğimiz bedenler henüz tespit edemediğimiz, bilmediğimiz başka medeniyetler tarafından yenilenip, aynı kişinin bedeninde başka bir dünya da tüm fonksiyonları ile hayata devam ediyor... (haber sağlam kaynaktan)

Merhaba e-günlüğüm; Bu film senaryosu gibi yazıyı neden yazdığını biliyorum. (yakında araklayıp film yaparlar) Bu aralar tüm medya kanallarında, yine organ bağışı kampanyaları başladı ve sen bu olayı henüz kabullenemiyorsun. Üstelik yukarıda yazdıkların doğru ise (kimse bilemez ve kanıtlayamaz) sapasağlam gitmek lazım bu dünyadan...

Aklıma kötü şeyler gelmiyor değil. Diyelim bir kişi organlarını bağışladı ve ağır bir kaza ile hastaneye yatırıldı. Az da olsa kurtulma ümidi var ve doktor "organ bağışı" yaptığını öğreniyor. Oldu ya, doktorun çok sevdiği birinin de (oğlu, kızı, eşi, sevgilisi, vs.) kalp, böbrek, gibi bir organa ihtiyacı var. Bu durumda duygular ağır bastığından hastaneye gelen kişiyi hayata döndürmeyi samimi olarak düşünmesi pek akla yatmıyor. Çünkü organ bekleyen yakını ölürse kendini suçlaması daha muhtemel. Bir diğer konu tıbbın, teknolojinin ilaçlarla ve hava kirliliği ile bozduğu organları neden sağlam olan fakat ölen kişi veya kişilerden karşılıyor? Öldükten sonra o organların bir işe yaramayacağını kim biliyor? Üstelik doğru ellerde, doğru kişilere gideceği de bilinmiyor. Bir organ mafyasının elinde organlarımız Pakistan'da bir tezgahta satışa çıkarılmış olabilir. Üzerinde barkod yok ki "bu ölen kişinin organı değil, başka organ nakletmişsiniz" diyesin. Yok arkadaş, herkes organlarına iyi baksın, bu dünya'dan sonra lazım olabilir. Bağışlayan bağışlasın, benim ihtiyacım olursa bana da kimse vermesin... Öbür tarafta görüştüğümüzde organlarının yarısı olmayanlara çok gülerim. "son pişmanlık fayda etmez, sana kim dedi ulan organ bağışla, bak rezil oldun ortalıkta" gibi sözler sarfedebilirim...

Tabi organ nakledilen kişi için, aynı şeyler geçerli olmayabilir.. Bütün sorun organları bağışlamakta...

Temel trafik kazası geçirir, her tarafı kırıklar içinde ve en vahimi de penisinin üzerinden teker geçmiş olması...

Ama şansına hastanede kendisine nakledilebilecek uygun bir organ var, operasyonu yapacak olan ise yeni uzman bir doktor.

Doktor, Temel ve Fadime'ye sorar, her ikisi de "aman doktor derhal nakli yapın" derler. Doktor nakli yapar, bir süre sonra da Temel'i taburcu eder.

Aradan 1 yıl kadar geçer, Temel'den bir haber gelmemektedir, genç doktor acaba organ naklini başarıyla gerçekleştirebildim mi? diye merak içindedir. Kalkar Temel'in köyüne gider, evini bulur, evde Temel yok, Fadime var.
Doktor utana sikila Fadime'ye sorar, "Temel'in faaliyet durumu nasil?" diye. Fadime kukreyip "Allah belani versin doktor! 1 senedir tik yok, naklin basarisiz." der. Doktor moral bozuklugu icinde geri donerken kahvenin onunde Temel ile karsilasir.

Temel doktorun ellerine sarilip oper, "velinimetim, kurtaricim, hayatimi ve erkekligimi sana borcluyum" der. Doktor, "ne yani alet calisiyor mu?" der.
Temel, "ohoo tıkır tıkır, boş günüm yok" der. "Yalan söyleme ulan" der doktor, Fadime nin yanından geliyorum,

1 senedir tık yokmus?

Temel, "ne yani doktor, elin penisi ile kendi avradimizi mi düzecektik..."

Dün akşam hava çok soğudu. Gerçi benim için farketmiyor. Ben yine bahçede sefamı sürdüm. Votkalı kokteyl içmeye devam. evvelki gece ayıklanmış balıklar var dı bahçede. dün gece pirzola veya bonfile falan atılmıştır diye baktım ama yoktu... Harika bir gece güneşi var dı. (dolunay) İçimde med-cezir oluşturdu. Zaten Boss'da çekimden etkilenmiş olacak ki, bahçede koşturdu durdu. Hiç yoktan kendi kendine deparlar attı.

Sabah vücudumun ağrısı ile kalktım. (ağrıdı mı her yeri ağrıyor) Dünün acısı yeni çıkıyordu. Linda ile iş yerine geldik ve hemen belime kuşak taktım. Soğuk soğuk bir hareket yaparsam fena olmayayım diye. Sabah işe geldikten sonra hava açıktı. Güneş bile var dı fakat soğuk idi. Güne hareketli başladık ve servislere çıktım. Öğlen iş yerine topallayarak döndüm. Belimi koruyayım derken dizimi burktum. Öğleden sonra kafamı arabanın arka kapısına çarptım. (dolunay'ın çekimi çarptı)Nazar var nazar... Salarım elektriğimi fazla kalmaz üzerimde. Kimin gözü varsa üzerimde o kişi göz nezlesi olur. Böyle zamanlarda "nazar etme ne olur, iyi beslen senin de olur." derim...

Öğleden sonra, dün evi polis zoru ile haciz olan kişi geldi. Bu işler biraz sanki danışıklı gibi. Uzun boylu, gösterişli, iyi giyimli ve bakımlı bir hatun kişi... Taşınalı iki sene olmuştu ve tek başına kalıyordu. (valla ben bir kötülüğünü görmedim) Altında ki araba haciz yapılan malların yirmi katı falan. (internetten baktım, 65 bin euro imiş) Hiç anlamam bu haciz maciz işlerinden. Paramı verir malımı alırım, param yoksa almam. Çok basit bir formül...

Akşam üzeri güneş gitti soğukluğu kaldı. Hareketli başlayan günü sakin bir şekilde bitireceğiz galiba. Yemeğimizi yedik, şimdi git sen de yemeğini ye e-günlüğüm. Yarın yazışmak üzere...

Biliyor musun: Missisipi yasalarına göre, doğal olmayan cinsel ilişkinin cezası on yıla kadar hapis miş... (doğal olmayan? Kime göre?)

Çirkin söz: "Yarar getirecek olsa Pamuk'u öldürürdüm..." Muhammed Yüce (Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından)

Güzel söz: "Etraflıca çalış, doğru bir şekilde araştır, dikkatlice düşün, düşündüklerini gözden geçir, ciddi ve samimi bir şekilde uygula..." Konfiçyus

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..