Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük şiddet'e karşı...

Az kaldı. Bir de şu evlilik müessesesini kaldırsalar tam özgürlük olacak. Ne o öyle, her şey zorlama ile, ite kaka, dürte dürte yapılıyor. Her kafadan bir ses çıkıyor, evleninceye kadar çiftlerin yarı ömrü gidiyor... Evet evet en güzeli "evlenme" adı altında ki piyasa hareketini destekleme ve tüketim operasyonunu ortadan kaldırmak. O zaman ortada ne "ayrımcılık" kalır (bu kelimeye de gıcık oluyorum) ne de eşitsizlik. Tam bir "özgürlük" açılımı olur.

Merhaba e-günlüğüm; Ankara 5’inci Aile Mahkemesi, sadece kızlık soyadını kullanabilmek için dava açan Başak Çalı isimli kadının bu isteğini yerinde buldu. (ntvmsnbc.com) Davayı açan hanım, Londra Üniversitesi’nde öğretim görevlisi Dr. Başak Çalı, Taaa oralardan kalkıp kızlık soyadını kullanabilmek için gelip dava açmış. Dava iki yıl sürmüş ve hanımefendinin zaferi ile sonuçlanmış. Bunu, kadınlar adına her türlü ayrımcılığın önüne geçmek, eşitlik ve hem evli olmak, hem de kendisi olmak adına yapmış...

Şimdi sıra çocukların soyadında. Hadi bakalım başlasın kavgalar, başlasın tartışmalar. Çocuk kimin soyadını alacak?
Adamın soyadı "Travmak" olsun, kadının soyadı "Esticek" olsun. Çocuğun soyadı ikisinin birleşimi olabilir mi? Örneğin: "Travesti" gibi... Böyle bir yasa çıkarsa belki hem tartışmaların önüne geçilebilir hem de soyadı çeşitliliği olur...
Annenin soyadını alırsa bizim gibi ülkeler de çocuğun lakabı "p.ç" olabilir. Buna dikkat etmek lazım. Babanın soyadını alırsa sık sık "senin anan kim?" sorusu ile karşılaşır. Çocuk ya. Yasadan haberi oluncaya kadar "madem annen, soyadı neden değişik" diye usanmadan sorabilir. Değişik soyadlı olan çocuklar GDÇ yani, genetiği değiştirilmiş çocuklar olarak adlandırılabilir...

Bu haber çok iç karartıcı. Şiddet olaylarında ölen kadınların sayısı %1400 artmış. Bu erkekler kafayı sıyırmış. Ortada kadın kalmayacak. Erkek erkeğe mi evlenip, birlikte olacağız? Kadına ne kadar kötü davranırsan içgüdüsel planlama ile dünya'ya erkek çocuk fazla gelir. (anne adayı "kadına şiddet uygulanıyor" diye kız çocuk doğurmaz) Biz kadına iyi davranıyoruz ki kadın sayısı erkek sayısından fazla olsun da "kendimizi biraz naz'a çekelim" diye. Bakınız Moldovya; yedi kadına bir erkek düşüyor.

Bakınız İspanya; beş kadına bir erkek düşüyor. Rusya, Almanya, Fransa, İtalya gibi refah seviyesi yüksek ülkeler de hep kadın oranı erkeğe baskındır... Ve huzur vardır...

Cumartesi gecesi bahçede "gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar" şarkısını mırıldanıp durdum. Sonra canı sıkıldı ve Boss'u alıp gezmeye çıktım. Beş dakika sonra yalnızlığım gitmişti. Uzun zamandır görüşmediğimiz bir hatun kişi ile karşılaştım ve o'da bize katıldı. Boss, ben ve o uzun bir yürüyüş yaptık. Eve dönüp biraz da bahçede oturduk ve sonra herkes evine...

Pazar sabahı kahvaltımı yapıp, köpeklerimi çıkarıp, yürüyüşe çıktım. Son durak istasyon büfe'de oturdum ve çayımı içtim. Elmar geldi. (Benim her pazar hangi güzergahta yürüdüğümü, nerelere uğradığımı bilir.) Son iki gündür gelmeyişinin sebebi ailesi ile yaşadığı sorunlar mış. Yazık çocuğa, çok üzerine gidiyorlar ve hiç iyi değil. Hiç bir sorunu olmayan melek gibi bir genç ile uğraşmak için sorun çıkarmaya çalışıyorlar. Elmar herkesin olmasını istediği özelliklere sahip bir gen. Çalışkan, dürüst, yetenekli, kötü alışkanlıkları olmayan, cıva gibi bir genç. Yine insanoğlunun, ebeveynlerin nankörlüğü söz konusu. Azerbaycan'a gidip askerliğini yapmasını istiyorlarmış. (halbuki iki sene tecilli) Motor'u aldığımız yere geri verdik. Birlikte uzun uzun sohbet ettik. Ben her zaman ki gibi "her işte bir hayır vardır." diyerek o'nu sakinleştirmeye çalıştım. Üvey babasından çok dertli. Belki bir süre evden uzaklaşması daha iyi olacak. Askerliği bitince o'na kapımın açık olduğunu, istediği zaman yanıma gelebileceğini de söyledim. Ocak ayına kadar vakti var mış. Ara sıra yine yanıma gelir.

Pazar akşamı bütün işlerimi bitirip bahçede soframı kurmadan biraz Tv'de haberleri seyrettim. Değişik kanalların haber bültenlerine baktım ve çok güldüm. Haberler de ülke gibi tutarsız ve kaynaksız. Onca kanalın içinde üç kanal doğru ve güncellenmiş haber veriyor. Bir kanal, "Gül ile Ahmedinejad şu anda görüşmeye başladı" derken diğeri "elli dakikadır görüşüyorlar" diyor.. Bir kanal "beşir yarın Türkiye'ye gelecek" derken, diğeri "Beşir gelmekten vazgeçti" diyor. Çok güldüm çok... Saçma magazin programları, hayal ürünü dizileri olan kanalların haberleride saçma sapan, asılsız ve kaynaksız. Sanırım izleyicilerini iyice aptal yerine koymuşlar...

Bahçeye çıktım, masamı kurdum ve sırası ile aile fertleri gelmeye başladı. Arkadaşım, kızı ve ardından oğlum. Hoşgeldiniz, merhaba, nasılsınız, iyimisiniz faslından sonra, kendimde hafif bir domuz gribi kırgınlığı hissettim ve hemen yattım.

Sabah kalktığımda kırgınlığım devam ediyordu ama işyerine gelip erkenden servislere başlayınca kırgınlık falan kalmadı. Aniden kendime geldim. Seçtiğim işler yüzünden, pazartesi sendromu gibi şeyleri bir türlü yaşayamadım. Öğlene kadar durmayan servisler ve güneşli hava sayesinde iyice terledim. Virüsler, bakteriler ve mikroplar yine sert kayaya çarptıklarını anlayıp koşar adım vücudumu terkettiler.

Alelacele öğle yemeğimi yedim ve yine servislere devam ettim.

Hrrrr... Hatta hav hav... Yine hatırı sayılır bir abonem iş yerini kapattı. Hem öyle bir kapat miş ki. Kaçar gibi. Bir sürü damacana ve su sebili makinam ile birlikte kayıplara karıştı. Hafta da on damacana su alıyor du. Şimdi onun yerini doldurmak için, yeni bir kurumsal (eş değer) veya on adet ev abonesi yapmam lazım. Hırrrr.

Öğlenden sonra biraz dinlenme fırsatı buldum, akşam üzeri yine aynı hızla devam. Akşam yemeği boğazıma dizildi. Tam yemeğe oturdum, telefonlar çalmaya başladı. Neyse sonunda yine yedim. Bu gün tatlı yoktu. Şimdi gitme vakti e-günlüğüm.

Seni geç bırakmayayım. Sonra geç bırakırsam geç kalırsın, geç olur.

Ekim 1917 devrimi'nin yıldönümü. 92 yaşında imiş... Ayrıca özel olarak yazmak gerek ama, kendi derdimizden hiç bir şey yazamaz oldum. Bizim de tez zamanda benzer bir devrim yapmamız gerek. Ozaman hakkında bol bol yazarım... Kutlu olsun... (gönderilme saati: 17:03)

Biliyor musun: ABD'de Kongre'nin çıkarmayı planladığı iklim değişikliği yasası rafa kaldırıldı. Akdeniz'in koordinatörü Dr. Uygar Özesmi'nin açıklamasından alıntı... (tabi kaldırırlar. Şu anda GDO'lu ürünleri dünya ülkelerine kabul ettirmekle uğraşıyorlar...)
Çirkin söz: "Karımı asla aldatmam. Ev de beni biftek beklerken, sokakta niye köfte peşinde koşayım?..." Paul Newman (benzetmeye bak...)
Güzel söz: "İnsanlara iyi davranmanın hiç bir maliyeti yoktur..." Jackson Brown

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..