Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ekim '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlükte aşk ömrü...

Çok ama her şeyden çok yaşamasını, uzun sürmesini istediğimiz şey aşk ve sevgidir. Ne yazık ki hikayelerde de, filmlerde de, romanlarda da kısa sürer ve sonu acı biter. Bunun tek sebebi vardır. Uzun yaşamasını istediğimiz şeyle, uzun yaşatmak istediğimiz şey farklıdır. Uzun yaşamasını istediğimiz, aşk ve sevgidir. Hiç bitmesin, hep güzel olsun, mutluluktan uçalım isteriz. Ancak en uzun yaşayan, hatta ömür boyu bizimle olan ve hiç bırakmayan şeyler, Takıntılarımız, tabularımız, komplekslerimiz, özentilerimiz, yobazlık ve bağnazlıklarımızdır... İşte uzun yaşamasını istediğimiz aşkımız için, onlara (takıntılarımız, tabularımız, komplakslerimiz, özentilerimiz, yobazlık ve bağnazlıklarımız) olan bağlılığımız kadar bağlılık, sabır ve fedakarlık gösteremeyiz. Bu yüzdendir ki yine bilim adamları devreye girip araştırmışlar...

Merhaba e-günlüğüm; Araştırmacılar, yeni evli çiftlerin romantizm süresini belirledi: 2 yıl, 6 ay ve 25 gün. Dikkatini çekerim, iki sene, üç sene, dört sene falan değil. Küsurat var. Özellikle altı ay, yirmi beş gün çok önemli... Hrrrrr, Havuuu (bu ses Boss ve Linda'dan çıktı.) Dedi ki; (tercüme ediyorum) "Romantizm ne demek ya!" Yok bu konu da onlara bir şeyler anlatmam lazım. Onların ilişkileri bizim ilişkilerimizden çok farklı.
Zaten romantizm diye bir şey olduğu yok da, oluşturulmaya çalışılıyor. "romantizm" diye bir şey olsa sürecek, ama yok. Olmayınca, oluşturulamayınca da çiftlerin umudu kırılıyor ve bir başka kişilerde denemek üzere birlikteliklerine son veriyorlar. Bu yarış ömür boyu sürüp duruyor... Şuna Romantizm yerine "huzur" dense nasıl olur. Romantizmi bir yana bırakıp ilişkilerde huzur, mutluluk, sağlık, neşe aramak ve oluşturmak daha iyi olmaz mı acaba? Tabi bir takım fedakarlıklar yaparak, takıntılarımızı bir kenara bırakarak...

Havalar ne kadar güzel değil mi e-günlüğüm? (konu değiştirmek için söylemedim valla) Dün gece de çok güzeldi. Hem havanın ısısı, hem de atmosferi... Boss ve Linda sayesinde caddeye inemedim. (inleyip durdular. Belki de bayramı kutluyorlardı) Tam inmeye niyetlendim ki, herkes dönüyordu. Arkadaşlarıma "siz gidin, bana bakmayın, ben asosyal, köpekleri ile uğraşan bir adamım" dedim ama dinlemediler. Onlarda benimle kaldılar. Yine bu güzel ve anlamlı günü tek başıma rakı ve sigara içerek, güzel bahçemde köpeklerimle kutladım.

Sabah işe geldiğimde (dün bazı işyerleri kapalı olduğu için) siparişlerin çokluğunun farkına vardım ve silkelenerek kendime geldim. Hepsini alnımın akı, karası, yeşili, kırmızısı ile hallettim ve şimdi iş yerinde çay içip dinleniyorum.
Bir aralık Elmar geldi ve yardım etti. (ben dağıtımı bitirdikten sonra) Motoru çıkarıp temizlik yaptı. Ben de ona yeni bir kural hatırlattım. "artık daha dikkatli olmalısın, her an kafana bir kurşun sıkılabilir" dedim. Motor kullananların "dur" ihtarını duymaları biraz zordur, çünkü kafalarında kask vardır. Hadi kask takmadan kullanalım dersiniz, bu sefer çok güzel ceza keserler. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık. (o zaman tükürme kardeşim) Demek ki artık bütün motor kulananlar yeni bir ölüm riski ile karşı karşıya. (diğer kaza riskleri yetmiyormuş gibi...)

Valide hazretleri bir iyi, bir kötü. Ara ara ateşleniyor. Hem kansız kalmış, hem de kanında iltihap varmış. Onun dışında, bütün testleri normal çıkıyor... Ablam eve doktor çağırıyor ve sürekli kontrol ediliyor. Ben de hemen her gün gidip ziyaret ediyorum. Bu aralar ablam çok bunalmış vaziyette ve bana "hastaneye yatıralım mı" diye sordu. Ben de "sen bilirsin" dedim. Pek bir faydam olmasa da, o'nun en kısa zamanda iyileşip ayağa kalkmasını diliyorum...

Rahmetli babam (kulakları çınlasın) bize hep hayatla, yaşamla ilgili öğütler verirdi. O zamanlar pek umursamasak da, beynimizde yer etmiş ki halen hatırlıyorum...

Değerli e-günlük; hava yavaş yavaş kararıyor. Linda ve ben yemeğimizi yedik. O nun tek farkı benim gibi çay içmiyor. Ne yaptıysam alıştıramadım bir türlü. Oysa yemekten sonra bir çay içse bir daha bırakamaz. O da beni yemekten sonra kemik yemeye alıştırmak istiyor ama ben de onu beceremiyorum. Ne yapalım, zevklerimiz ve alışkanlıklarımız bir birini tutmasa da bir arada yaşıyoruz. Katlanacağız...

Yarın yine yazışmak üzere. Hoşçakal e-günlüğüm...

Biliyor musun? İngiltere'de her beş kişiden biri obezite hastası imiş... (her gün artıyor ve ülkede bu yüzden hiç sorun yok. Çünkü insanlar kendi dertleri ile uğraşmak zorunda bıraktırılıyorlar...)

Güzel söz: Evlilikte başarı, aranan niteliklere sahip insan bulmaktan çok, aranan niteliklere sahip insan olmaktır... R.Brıckner

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..