Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ağustos '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlükte bu ülkede ki engelli iletişimi.

Ne berbat bir ülke de yeşıyoruz, İnsan hakları, Demokrasi, Cumhuriyet, düşünce, basın özgürlüğü, hepsi hikaye. Hayal satıyorlar ve biz de bu hayalleri inanarak satın alıyoruz. Hem de çok pahalı bedel ödeyerek. Hiç bir insani hakkımız olmaksızın bu ülke de yaşayarak...

Merhaba e-günlüğüm. Okunabilir bir ortamda olmasaydın, yukarıda yazdıklarım, gerçek yazacaklarımın yanında iltifat kalırdı. İnsan, içine girdikçe, bu ülkenin yönetiminin beş para etmez olduğunu ve yine beş para etmez kişilerce yönetildiğine iyice şahit oluyor. Konu şu: Bir engelli abonem var (sağır dilsiz) Dün akşam benden mesajla yardım istedi. Bilgisayardan anlayıp anlamadığımı sordu ve ben de "az çok anlarım" dedim. Çağırdı gittim. Adsl bağlatmış ve dört gündür internete giremiyormuş. Bilgisayarın başına oturup, gerekli ayarları yaptım ve internete girmeyi denedim, olmadı... Destek servisini aradım (abonemin cep telefonundan) Tam 35 dakika bir takım yönlendirmelerle ayar yaptırdılar ve detaylı bir şekilde kontrol ettiler. Sonuç: sıfır Bu arada telefonda sordum: "Bu engelli vatandaşlar için bir uygulama yokmu?" "hayır efendim maalesef yok" diye cevap aldım. Böyle bir durumda nasıl iletişim kuracağını, sorunlarını nasıl anlatacağını bir düşünsene günlüğüm. Rezalet bir olay. Herkes başımda beni izliyor ve konuşurken dudaklarımı okuyorlar sonucu bekliyorlar. Bir de garip bir dialog geçti. Adımı, soyadımı söyledim, arkadaşlarımın durumunu izah ettim kullanıcı bilgilerini verdim ve yardım istedim. Telefonda ki kız "kullanıcıyı telefona verir misiniz" demez mi? Herşeye yeniden başlayıp tekrar kullanıcıların sağır ve dilsiz olduklarını izah ettim ve ikna oldu. En sonun da onlarla görüşmelerinin mümkün olmadığını ve beni aramaları gerektiğini, çalıştıklarını ve akşam 20:30 dan sonra servis gönderilmesi gerektiğini çok zor biçimde anlattım ve telefon numaramı verdim. Öyle bir terledim ki, kamyon boşaltırken bu kadar terlemiyorum. İletişimsizlik ne kadar kolaymış... Umarım en kısa zamanda servis gönderirler. Düşünüyorum da bu insanlar devlet dairelerin de, bankalarda, alışverişde kimbilir ne zorluklarla karşılaşıyorlar... Bütün olanlara rağmen, hepsinin yüzü gülüyor ve hepsi neşeli. Hayata güleryüzle her şekilde sarılmışlar.
Bilim adamları önderliğin de uzaylılarla iletişim kurmak için çalışmalarımızı sürdürelim. İnsan iletişimi önemli değil...

Değerli e-günlüğüm; Gelişmiş ülkeler de bu olay nasıl gelişir? Engelli kişi merkezi arar ve telefonunu kapatır. Telefon numarası merkezde kayıtlıdır ve ekranda görünür. Saat kaç olursa olsun servis elemanı gider ve sorunu çözer... Ne kadar basit değil mi?

Dün akşam bu olanlar yüzünden Boss ile oynayamadık. 18 - genç bahçesi faaliyete başladı ve yine kalabalık dı. Aralarında ailesi tarafından evden atılmış (anne baba ayrılmış ve tekrar başkaları ile evlenip yine ayrılmışlar. Sanırım çocukları onlara yük olmuş) 15 yaşında bir genç de vardı. Onunla uzun uzun sohbet ettik. Ciddi bir sorun. Dramatik ve toplumsal. Onun dışında gecenin konusu yine kadınlar idi. (beyni olması gereken yerde olmayan erkekler bir araya gelince ne konuşur ki?) Sabah 04:00 e kadar oturmuşlar. Ben normal saatim de yattım. Bütün gün direksiyon başında olduğum çin düzenli uyku benim için çok önemli. Onların nasılsa dünya tıkırlarında değil. Sabah da 13:00 gibi kalktılar ve evlerine gittiler. Anlaşılan gece hayatını çok seviyorlar. Hepsi çok iyi niyetli gençler, içleri çok temiz. Umarım tehlikeleri çabuk sezer ve uzak dururlar.

Değerli e-günlük; hiç yardıma gelmiyorsun. Bu gün yine siparişler geldi ve kamyon boşalttık. Çalşırken vücudun kliması otomatik olarak devreye giriyor. Pek zorlanıyorum diyemem. Hatta iyi bile oluyor. Boş durunca her yerim ağrıyor.

Linda sabah, dükkana gelirken bir İrlanda setter ile dalaştı. Sahibi tasmasız gezdiriyordu ve üzerimize geldi. Ben de lindayı geri çekip önünde durdum Sonra hayvan durakladı ama hırlamalar başladı. Linda yırttı kendini sabah sabah. Sahibi çok rahat bir vaziyette köpeğini çağırıyordu ama umrunda değildi. En sonunda ben köpeğin üzerine yürüdüm ve Linda'yı dükkana soktum. Köpeklerinizi tasmasız gezdirmeliyiz ki, ara sıra olay çıksın, huzursuzluk olsun.

Bu günlük de bu kadar e-günlüğüm. Yarın "yazarmıyım bilmiyorum" demiyorum. Yazışırız...
Hoşçakal


Biliyor musun: 1980 li yıllar boyunca, bütün dünyada soyu tükenen, bitki ve hayvan türlerinin sayısı, 100, 000 miş... (ne güzel bak, katliamın istatistiğini bile tutmuş insanoğu.)
Güzel söz: "Hayatı yaşamanın iki yolu vardır. Biri, hiç bir şeyin mucize olmadığını düşünmek, diğeri, her şeyin bir mucize olduğunu düşünmek..." Albert Einstein (Çok güzel söylemişsin de Albert abi. Şimdi daha çok senin sözlerinle değil, teorilerini çözmekle uğraşıyor çok okumuş kişiler)

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..