Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Aralık '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlükte kurbanlıklarla benzer yanlarımız, Kadınlaşan erkekler ve bayram:)

Bakınız, kurban bayramı diye bir sürü koyun, keçi, boğa vs. vs. kesildi, katledildi, öldürüldü... Hiç birinin sesi çıktı mı, "bugün onun başına gelen yarın bizim başımıza gelir" dediler mi? ayaklandılar mı, yürüyüş, miting, protesto gösterisi yaptılar mı? Hayır! Bizler işkencede öldürülenler için, polis kurşunu ile vurulan gençlerimiz için, saçma sebeplerden ölen (gözaltında, merdivenden düşen, intihar eden, 4. kattan atlayan(!), kendini asan) vatandaşlarımız için bir şey yaptık mı? Hayır!... (ne benzerli ama) Peki bu Yunan gençleri salak mı? Dört gündür ne diye ülkenin altını üstüne getiriyorlar? Cık cık cık. Ne kadar bilinçsiz bir toplum, ne kadar bilgisiz üniversite öğrencileri. Olmaz arkadaşlar olmaz. Bize bakın, hiç tepki var mı? Yok. Tıpkı kurbanlıklar gibiyiz. Sizler neden bu kadar tepki gösteriyorsunuz toplum olarak anlamadık... "Hayat devam ediyor" deyip yaşamanıza bakın...

Merhaba e-günlüğüm; İşte toplum dediğin böyle hassas ve duyarlı olmalı. İşçisi ile, öğrencisi ile, emeklisi ile güçlü bir toplum olmalı. Toplum, polisten değil, polis, toplumdan korkmalı. İşin güzel tarafı da devletin üst tarafından gelen "özeleştiri" içeren açıklamalar ve basın'ın direnişcilerle bir olması... Demokrasi adına çok şey öğrendim. Benim öğrendiklerimi birileri de öğrendi mi acaba?

Konu değiştirelim: Son zamanlarda neden erkeklere, kadınlardan daha çok baktığımı merak ediyordum. Meğer kimyasallardan mış. Piyasada ki kimyasallar ve hava kirliliği erkekleri daha kadınsı yapıyormuş. Hadi be şekerim, tatlı kuşum, sen bizi ne sandın. Hiç biz de kadınlaşacak göz var mı ayol... Aşk olsun bu haberi yazana.

Dikkat! Birileri yukarıdan direktif veriyor. "Bu hafta işe gitmeyeceksiniz, eğlenecek, tatil yapacak, bir birinize hediyeler alacak, gezip tozacak ve kazandıklarınızı bize sonuna kadar harcayarak, geri vereceksiniz. Kazancınızın üzerinde harcamanız gerekirse kredi kullanın, biz gerekeni yaparız..." Evet gerekeni yaparlar. Yani o zaman onlar bayram yaparlar. Devlet her gün bayram yapıyor, tıpkı benim gibi. (aktivitelerimiz farklı) Her gün vergi alıyor, harcadığım elektrik, su, doğalgaz, telefon görüşmelerini her gün fiyatlandırıyor. Ama insanlarına bir hafta bayram yaptırıyor. Çok adaletsiz bir durum. Her şeyin tersini yapmayı yaşam felsefesi edinmişim ya. Bayramları da "bayram" denilen günlerde yaşamıyorum. "Bayram olmayan günlerde "bayram" yapıyorum.

Değerli e-günlüğüm; sanırım senin için de her gün bayram. Yani en azından ben öyle sanıyorum. Dikkat ediyorum da "bayram" olduğu için güzel şeyler olmuyor. Ölümler, trafik kazaları, suç oranları, açlık, yoksulluk oranları düşmüyor. Yani sistemin dinamizmi "bayram" tanımıyor veya o'nun bayram anlayışı bu. Esas bayramı ne zaman yapacağım biliyor musun e-günlüğüm? İnsanlar pisi pisine ölmediğinde, adil bir yaşam sağlandığında, hayvanları, ormanları, doğayı katletmeyi durdurduğumuzda, saçma sapan bilimsel veriler yumurtlamaktan vazgeçtiğimizde, bütün dünya da insanların eşit haklara ve yaşama koşullarına sahip olduğunda... (yani hiç bir zaman bayram yapamayacağım) Bu yüzdendir ki (asla bayram yapamayacağım diye) bana her gün bayram.

Cumartesi akşamı yorgun ve bitkin bir şekilde eve gittim, ama kimseye çaktırmamaya özen gösterdim. Köpeklerimin yemek ve ihtiyaç molalarını aksatmadan yerine getirip, bahçeye kuruldum ve dinlenmeye geçtim. Rakı koymaya bile üşenip, dolaptan bir şişe bira alıp içmeye başladım. Eski bayramları düşünüp, babamın aldığı ayakkabıyı yastığımın altına koyup uyuduğumu, bayram namazına gidişimizi, içimi kaplayan heyecanı, aile ve dost ziyaretlerini, mahallede ki kasap, manav, bakkal amca ile bayramlaşmamızı, mahallemizin bekçi babası, çöpçüsü, dilencisi (adı döndü), delisi (zırt memet) ile sohbetlerimizi, hafızamın derinliklerinden çıkarıp anımsamaya çalıştım. Üfff nasılda küflenmişler anlatamam. Uzun süre onların küfünü, pasını temizlemekle uğraştım. (bu arada sadece deli'nin ve dilenci'nin isimlerini hatırladım nedense)

Pazar günü akşama kadar "evde tek başına"yı oynadım. Akşam bir ara yürüyüşe çıktım ve tekrar eve döndüm. Yürüyüş yaparken, aklıma gelen başıma geldi ve belalı ile karşılaştım. (tesadüf mü, bilinçli mi bilmiyorum) Bayramımı kutlamak istemiş ve kutladı. Ben de onun bayramını kutladım. Çok uslanmış. Sakin sakin havadan sudan sohbet ederek yürüdük ve sonra iyi dileklerle ayrıldık. Sinirlenmedi, tehditler savurmadı, ısrarlı değildi. Görüşmeyeli çok gelişme göstermiş. Aferin o'na. Şimdi gözüme daha çekici görünmeye başladı...

Sayın e-günlüğüm; Pazartesi günü (dün) Bayramın ilk günü olduğu için iş yerini açmadık. (4 senedir ilk kez iki gün üst üste tatil yaptım) Akşam gençler bayramlaşmaya geleceklerdi ve onlar için hazırlık yaptım. Yaş ilerledi tabi. Artık bayramların ilk günü el öpenlerimi bekliyorum. Annem bayram dolayısı ile Akçakoca'ya komşularını görmeye gitti. (ablam götürdü) Zaten annemle her gün bayramlaşıyoruz. Neyse, gençleri beklerken, manikür, pedikür, banyo, traş gibi işlerin ardından, (hava kirliliği ve kimyasallar yüzünden kadınsı erkek modeli olduk) köpeklerimin haftalık yemeklerini hazırladım ve bir ara çıkıp çukulata ile likör aldım. (likör ne kadar pahalı olmuş öyle) Akşam gençler kalabalık bir ordu halinde el öpmeye geldiler. Ben bir köşede oturup elimi uzattım, (şeyhler gidi) onlarda sıra ile elimi öptüler (müridler gibi) Sonra bayram sohbeti yaptık ve hasılat raporu aldım. İşler kötü gitmiş ve fazla hasılat yapamamışlar. Ben de onlara bayram geleneğidir diye likör ve çukulata ikram ettim. Biraz da bozuk para dağıttım, çok sevindiler. Onlara "bayramın hormonlu develeri" adını verdim. Sonra yeni hasılat kapıları çalmak için yola çıktılar... Hepsini çok seviyorum, hepsi bir birinden değerli gençler.

Bu gün her zaman ki gibi kahvaltımı yapıp, erkenden kürkçü dükkanına, şey pardon, iş yerine gelip, çayımı içtim ve güne başladım. Gün çok sakin geçiyor. Bu yüzden yazıp duruyorum. Zaten şimdiden sayfa doldu. Trafik çok güzel, yollar çok güzel, her şey çok güzel. Ortalıkta harika bir sükunet var. Sakın kimse evinden çıkmasın, böyle her şey çok güzel.

Öğleden sonra Elmar geldi. Uzun zamandır uğramıyordu, onunla sohbet ettik. Kursta ki öğrencileri çok azalmış, herkes ayrılmaya başlamış. (kriz bahanesi ile)

Otura otura akşamı ettik. Linda şıllığı (bu arada Linda'nın periyodik hastalığı başladı. Her yer kan içinde) ile yemeğimizi yedik. Yemek çok ama ben bildiğim kadar yerim. Vücudumun sesini dinlerim. Hiç abartmam. Yemeklerden özür diliyorum. (bayram diye herkes yemek göndermiş, ev baklavası, kadayıf, dolmalar gırla gidiyor.)

Değerli e-günlüğüm; Şimdi çayımı koydum ve sigaramı yaktım, seni yol etmeye hazırlanıyorum. Yarın yazışmak üzere. Hoşçakal

Sevdiklerimizle birlikte olduğumuz, insanlığı ve insanca yaşamı unutmadığımız, huzurlu, mutlu ve sağlıklı günlerimiz çok olsun. İyi yaşamın anlamı bayram olsun. Tüm insanlığa Kutlu Olsun. (BBY: Bu Blog'un Yazarı)

Şiddetle kınıyorum:
Gazze’ye kapatılan, dünya ile tek bir çıkış yolu bile olmayan, eni 30 dakika boyu 1.5 saat olan bir toprak parçasına sıkıştırılıp nefes almalarına bile izin verilmeyen 1.5 milyon Filistinli dünya ile bağlantısını Mısır sınırının altından kazdıkları tüneller aracılığıyla sağlıyor... İnsanlığın ölmek üzere olduğu yer. Çoluk, çocuk, yaşlı, demeden terkedilen, hapsedilen insanlara birileri dur demeli... (hangi birileri?)

Biliyor musun:
Tazmanya'da evli bir kadın, kocası ölünce, kocasının cinsel organını boynuna asmak zorunda imiş... (acaba tuzlayıpda mı asıyor, belirtmemişler)
Çirkin söz: "Gelin çiçek, her dediği gerçek, kaynana yılan her dediği yalan"
Güzel söz: "Arzu, hayatın yarısıdır. Kayıtsızlık ise, ölümün yarısıdır..." Halil Cibran (demek biz toplum olarak ölmeye yüz tutmuşuz.)
 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..