Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Haziran '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlükte mars sıcakları:)

Dün akşam yaprak kımıldamıyordu bahçede. Sadece kımıldayan el vardı üst katlar da. Bu sefer kendimi suladım bahçe de. Bir kilo da dondurma yedim rakıdan önce.
Merhaba e-günlüğüm; Geçen hafta Afrika sıcaklarının ardından bu hafta Libya sıcakları geliyormuş. (sıcak, sıcak işte isim koyunca değişiyor mu sanki) Değişken yaz sıcaklarına isim koymaya bayılıyoruz. Ama genel de çok sıcaklara isim koyuyoruz. Hava ılık olunca Almanya veya İsveç sıcakları demiyoruz...
E-günlüğüm kendine dikkat et. Havalar çok sıcak, serin yerde dur, güneşe fazla çıkma, kısa sürede bilgilerini tüket, yoksa kokarlar... Evet anladın sen. "Kızım sana söylüyorum, damadım sen anla..." (böyle değilmi idi? ) Neyse Havalar ısınınca sular kokmaya başladı, şikayetler gelmeye başladı.Kısa sürede suyu tüketemeyenler yaz mevsiminde damacana yerine beş litre su almalılar. Özellikle çalışanlar ve evde fazla su tüketmeyenler sulardan daha fazla şikayet ediyorlar. İki gün de beş yeni abone yaptım. Hepsinin şikayeti aynı. "kullandığım su kokmaya başladı. Önceleri iyi idi ama artık bozdular." Ben de durumu izah ediyorum ve suların sıcaklardan etkilendiğini, dolapta bulundurmak gerektiğini, nasıl ki; dışarıda bırakılan içecekler ve yiyecekler belli süre tüketilmezse bozulur. Bu su için de geçerlidir. Kapağı açıldıktan sonra belli bir sürede tüketilmeyen su bozulur ve bakteri ürettiği için kokmaya başlar... Yapılacak en güzel şey tüketimi belirleyip evde ona göre (beş litre veya bir buçuk litre) su bulundurmak. Bunları kapı kapı anlattığım da bu sefer de "AAA bizim su aldığımız yer neden söylemedi" diye şaşkınlığa uğruyorlar. Diyemiyorum ki; adamların derdi gücü para, sattığı ürün hakkında ne kadar bilgisi var ki anlatsın... (Bu arada övünmeyi ihmal etmiyorum.) Herkes yaptığı işi sevmeli ve o iş hakkın da yeterli bilgiye sahip olmalı. (benim gibi. hehehe)
Nasıl ama e-günlüğüm? Çaktırmadan kendimi ön plana çıkarıyor ve övgüler yağdırıyorum...
Nazar değdi nazar... Herkesin gözü üzerimden inmiyor. Ne zaman yıkılacağım diye izliyorlar. Yok yıkılacağım falan, vazgeçin izlemekten... Bu gün de kamyon geldi ve şöförün beli ağrıyormuş. Ben de hiç ses çıkarmadan bütün kamyonu tek başıma boşalttım. ve dükkana taşıdım. (iki buçuk toncuk) Sanırım vücudum ısınmadan ters bir hareket yaptım ve şimdi benim de belcağızım (ne demekse) ağrıyor. Hiç bir şeye inanmam, nazara inanırım. Gerçi üzerimde ki gözleri karartmakta ustayımdır ama bazan kaçıyor işte. Bakalım kaç günde geçecek.
Evet e-günlüğüm; Bu küçük hasar dışında her şey normal ve yolunda seyrediyor. Yani trafik kazaları, kene ölümleri, hükümet, muhalefet dalaşmaları, su şikayetleri, trafik ihlalleri, yerlere çöp atmalar, ağaçları kesmeler, global ısınma, şiddet olayları, futbol konuları gibi güncel olaylarda bir aksama yok...

Bilim adamları sanılandan daha sahtekar çıktı... (ntvmsnbc) Gel de güven şim di bu adamlara.
ABD’de 2 binden fazla bilim adamı arasında yapılan araştırmayla yaklaşık 200 buluş, araştırma ve raporda sahtekarlık yapıldığı ortaya çıktı. Bunların başında uydurma raporlar, çarptırılmış veriler ve intihal (bir kişinin eserinde başka kişilerin ifade, buluş veya düşüncelerini kaynak göstermeksizin kendisine aitmiş gibi kullanması. İntihal bir tür sahtekârlık ve hırsızlıktır.) geliyor. Valla ben şimdiye kadar hiç yapmadım. Tamamen kendi yapıtlarımı ve buluşlarımı raporluyorum. Ama benden çalanlar olabilir, ona bir şey diyemiyorum... Zaten güvenecek kimsemiz kalmadı bu dünya da. En son deli dana, kuş gribi, kongo kırım olaylarından sonra hiç güvenim kalmadı bu adamlara. Bana sorarsan e-günlükcüğüm bunlar bilim adamı değil, filim adamı...
Değerli-e-günlüğüm; Bildiğin gibi artık akşamları Boss' u dükkana getiriyorum. Alt katta ona yer yaptım. Onu almaya gittiğim de sebebini anlamıyor (sormuyor da) ama hiç kurcalamıyor. Hemen gidip yerine kıvrılıyor ve hiç ses çıkarmadan çıkış saatini bekliyor. Dükkanı kapatıp beraberce bütün aile eve gidiyoruz. Bazıları şikayet konularından mahrum kaldılar ama yapacak bir şey yok. Kendilerine yeni şikayet konuları üretsinler... (eminim üretecekler.)
Hiç uyarmıyorsun e-günlüğüm. Yine kaptırdım gidiyorum. Ne çok yazmışım ya...
Bu gece traş günü, yarın sana nasıl traş olduğumu anlatırım... (şaka şaka anlatmam.)
Hadi yarın yine yazışırız. Akşam tahta da yatayım da belimin ağrısı geçsin.
Çarşafsız, türbansız, kenesiz günler dilerim. Hoşçakal.

Biliyor musun? Amerika'da her saat kırk kişi kanserden hayatını kaybediyormuş... (işgal ettiği ülkelerde de ölüm oranı aynı ama kanserden değil...)
Güzel söz: "İhtiyar; "neye yarar" diye düşünen kimsedir. Çünkü, "mücadele etmek neye yarar?" diyecek, daha sonra, "yataktan çıkmak neye yarar?" diyecek sorusuna sıra gelecek ve nihayet son söz söylenecektir: "yaşamak neye yarar???"
A.MAUROIS

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..