Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Eylül '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlükte Validem hazretleri

İçki kültüründen yoksun, zavallı başbakanımız; İçki içmenin birinci kuralı, İçki içmeyene, asla ısrar etmemektir. Gençliğin de futbol oynayıp duracağına, iki kadeh içki içip raconlarını öğrenseydin. İçmeyene mahalle baskısı yapılıyormuş... Evet ben de akşamları yalnız içmemek için mahallede ki içki içmeyen kadın erkek, çoluk çocuk, kim varsa toplayıp zorla içiriyorum. Hatta köpeklerime bile içmeleri için baskı uyguluyorum. Bilim adamları gerçekten bir şeyler görmek istiyorlarsa, Hadron çarpıştırıcıya Tayyip abiyi koysunlar.
Merhaba e-günlüğüm; Haberin olsun bilgisayarım çok kötü durumda. İki gündür "güvenli mod" da çalışıyorum ve bir taraftan gerekli dosyaları yedekliyorum. Bu konuda Nuri arkadaşım hızır acil servis gibi gelip bana yardımcı oluyor. Kendisi yazılımcı olduğu için azıcık bilgili... Bu işler bittikten ve param olduktan bir süre sonra bir kuma alıp, onunla gönül eğlendirmeye başlayacağım. Bu bilgisayarı da yedek kulübesinde tutup ara sıra canı sıkılmasın diye açıp bakacağım. Bu sana ders olsun e-günlüğüm. (bana da ders oldu) işe yaramamaya başladığın veya teklediğin anda üstüne kuma geliyor. Bu yüzden, sen sen ol, asla yıkılma... Slogan şu: Ölünceye kadar genç kalmak ve genç yaşamak. (öldükten sonra kalamayız ya)
Annem rahatsızlanmış e-günlüğüm. (kendisi Akçakoca'da kalıyordu) Ablam dün gece gidip annemi almış ve hastahaneye yatırmış. Bana en son haber verdi ve gece yanına gittim. İyi görünüyor ama, kansızlık tespit edilmiş. Daha önce Akçakoca'da göründüğü doktor yanlış ilaç uygulaması yapmış ve Valideciğim, ilaçları kullandıkça günden güne bitkinleşmiş. Sonra durumu farkedince ilaçları kullanmayı kesmiş. Dün gece on yıldızlı otelde, şey pardon hastahane de serum verdiler ve geceyi uyuyarak geçirdi. Ben eve döndüm, Ablam yanında kaldı. Ablama "çırağan sarayına yatıralım, orada dinlensin, daha az para öderiz" dedim. Ablam zamansız esprime surat astı. Hastanede toplam bir buçuk saat kaldım ama bütün sağlık görevlileri ile tartıştım. Ortada doktor yok. Gencecik kızlar var. (tesadüf olacak ki hepsi de çok güzel ve düzgün) Programlanmış makina gibiler. Biri geliyor bilmem ne tahlili, biri geliyor, şeker ölçümü, biri geliyor tansiyon ölçümü yapıyor. Eminim bir açık bulmaya çalışıyorlar ve "ocağımıza düşmüşken bu kişiyi burada en uzun nasıl tutarız" diye hesap yapıyorlar. Sonra Validemin şekerinin çıktığını ve inüsilin vereceklerini söylediler. İşte o anda bir Azrail görünümüne bürünüp hemşirenin önüne dikilip, hafif fakat tok bir ses tonu ile "annem şeker hastası değil ve bu yaşına kadar hiç inüsilin kullanmadı, test yapmadığınız için ölümüne bile sebep olabilir" dedim ve hemşire (sanırım o ara karizmam karşısında dilini yuttu) çıt çıkarmadan odadan çıktı. Validem bu gün daha iyi. Kan verecekler ve bir süre daha yatıp çıkacak. Dilerim çabuk iyileşir. Onu çok seviyorum, hayat bilgilerimin büyük bir kısmını ondan öğrendim. Onun sayesinde sağlıklı besleniyor, onun bilgileri ile her şeye mantıklı bakıyor, onun sayesin de bütün ev işlerini yapabiliyor, hatta dikiş bile dikebiliyorum. Öyle ki, örneğim olduğu için, onun sayesin de hiç bir kadınla bir türlü uzun süreli iletişim kuramıyorum... Seni çok seviyorum Anneciğim.
Bu sabah yine işyerine erken gelip, (bilgisayarı geceden yedeklemeye bırakmıştım. Bütün gece yedekleme yaptı) Bilgisayarın yaptığı yedeklemeleri kontrol edip işe koyuldum. Yine güvenli mod da açtım ve bir kaç gün sanırım böyle olacak. Sonra kuma beğeneceğim.
İnsanların okul telaşı devam ediyor. Sanki okula çocuklar değil, anneleri gidiyor. Rahat bırakın şu çocukları, kendi başlarına okula gidip gelsinler. Yok olmaz. İlle anneleri götürecek ve okulun çevresinde ki cafe'lerde oturup çocuklarının ders ve çalışkanlık sohbetlerini yapacaklar. Bir de ülkemizde kadınlar kahvesi yok derler. Eğitim yılı başladığı zaman okul çevresindeki bütün kahveler kadınlarla dolup taşıyor.
Değerli e-günlüğüm; Linda ile yemeğimizi yedik ve bendeniz çayımı yudumluyorum. Birazdan akşam servisleri başlar.
Ekim ayından önce nasılsa kara delik açılmaz. Yarın yazışmak üzere. Hoşçakal


Biliyor musun? Polonya kralı August'un 350 çocuğu varmış... (ne erkekler var be)
Güzel söz: Düşündüğünüz/ söylemek istediğiniz/ söylediğinizi sandığınız/ söylediğiniz/ karşınızdakinin duymak istediği/ duyduğu/ anlamak istediği/ anladığını sandığı/ anladığı... arasında farklar vardır. Dolayısı ile insanların birbirini yanlış anlaması için 9 ihtimal var... Sylviane Herpin (işte bu yüzden)

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..