Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Şubat '08

 
Kategori
Siyaset
 

e-meclis

İnternet öyle bir sardı ki

Herkes kâğıdı kalemi birden bıraktı.

Öyle bir cazibeydi ki; en tumturuklu ve de oturaklı üstelik resmi yüzlü devletler bile ‘e’leşerek insanları ile elleşmek zorunluluğunu hissettiler.

Her alanda “e” adımları atılıyor. “e’’ salgını insanları dünyanın neresinde olursa olsun buldu, buluşturdu, el ele tutuşturdu.

Duyduk ki TBMM yönetimi de kendisini “e”leşmeye kaptırmış.

Bir yandan “e”leşirkin diğer taraftan teknolojinin nimetlerini kullanarak adeta meclisi hapishaneye ya da en hafif tarifi ile kışlaya çevirmek istiyormuş.

Çünkü yeni güvenlik sistemi ile, her isteyen istediği yeri gezemeyecek, belirli yerlere girmek için insanlara sadece o bölgelere girmek için akıllı kartlar verilecekmiş.

Yani milletvekilini görmek için alınan akıllı kart, birde gurupbaşkanvekillerini, komisyon başkanlarını ya da bir başkasını görmek isterse gidip kartını değiştirecek yoksa giremeyecekmiş!..

Böylece meclisin halktan koparılması, millete kapatılması anlamına gelecek uygulamaya geçilecekmiş.

Millete mal olan yerlere böyle bir uygulamayı düşünmek bile yanlış. Bu tür uygulamalar ancak milletten uzak yerlerde olabilir. Kimi kışlalarda, kimi kamu kurumlarında ya da ABD Pentagon’unda oluyor.

Çünkü oralar zaten halka kapalı, açık olan bölümlerde “hizmete özel”

Halbuki çağın gidişatına uygun olarak teknolojinin nimetlerinden faydalanmak suretiyle meclisi millete kapatacağınıza, meclisi millete açmanın yolunu bulsanız ya?....

Nasıl mı?

Vekillerimize nasıl olsa birer bilgisayar verdiniz. Birerde verirsiniz, akıllı kart. İstedikleri yerden sokakta, evde, bakkalda, otobüste kısaca hayatın her alanında ve her mekanda kendilerine has şifreleri ile girerek istedikleri karara “evet’’ yada “hayır ‘derler.

Böylece vekillerimiz Ankara’yı mesken tutmadansa milletin içinde olurlar.

Türkiye’deki sistem vekilleri Ankara’ya hapsediyor. Türkiye’yi de Ankara’ya mahkûm. İnsanlar akın akın Ankara’ya taşınmak zorunda bırakıyor.

Neden mi?
Çünkü milletvekilleri boş işlerle çok oyalandırılıyor.

Bir defa çok yasa çıkarıyorlar.

Çok yasa çıkarmaları kaliteyi, maliyeti ve ülke insanının huzurunu sağlamıyor.

Ne kadar yasa, o kadar hürriyetleri tahdit, o kadar yolsuzluklara davetiye, o kadar maliyet ve boşa enerji harcama anlamına geliyor.

Şu andaki durumda bir şube müdürünün çıkaracağı talimatı, bir genel müdürün genelgesini bile ‘’kanun’’ diye meclisten geçiriliyor. Bunlarında üç gün ömrü oluyor, üç gün sonra yeni değişikliklerle defalarca meclisin önüne geliyor. Böylece Türkiye, kuralları belli, kimin neye ne zaman uyacağı bilinen ve hukukun üstünlüğüne dayalı idare yerine kanunlar çöplüğüne dönen ve yönetenlerin günlük ihtiyacına göre çıkarılarak hemen değiştirilen bir kanun devleti görünümü sergiliyor.

Dolayısıyla meclis esas yapması gerekenleri yapmayıp milletin önünü açacak karaları almayıp avara kasnak gibi boşa döndürülüyor. Milletvekilleri de bu uğurda bir ömür tüketiyor.

Çözüm mü?

İşte tekliflerimiz:

· Seçimlere girerken siyasal partiler hükümete geldiklerinde uygulayacakları programı millete açıklanmalı.

· Tek başlarına iktidar olamazlarsa hangi partilerle koalisyona gideceklerini, Başbakan olacak kişi ve sayıları onu geçmeyen ancak milletvekili olmayan bakanları için oy istenmeli. Diğer bakanlar Başbakana bağlı genel müdür ya da Başbakan sekretaryası şekline indirilmeli.

· Milletvekillerinin icra ile irtibatı koparılarak “yasa yapma” ve “denetim” gibi esas işlerine bakmalıdır.

· Hiçbir yasa en az altı ay tartışılmadan meclis gündemine getirilmemeli.

· Meclis savaş hali hariç olmak üzere sadece iki devre, ilk bahar ve güz aylarında o da en fazla bir ay süre ile toplanmalı. Kamuoyunda en az altı ay tartışılarak hazır hale getirilen yasa teklifleri, bu iki devrede ‘’evet ve hayır’’ şeklinde oylayarak yasalaştırmalı.Ya da kimi yasaları hiç toplanmadan, ellerindeki ya da her yerden kolayca ulaşacakları bilgisayar ağı ile kendilerine verilen elektronik şifrelerle girerek iradelerini beyan etmeliler.

Genel kurulun toplanarak karar vermesi sadece salt çoğunluğa yakın vekillerin önceden o yasa teklifine itirazları söz konusu olduğu durumlarda söz konusu edilmelidir.

· Şimdiki sistemde bile, vekiller kendilerine o da sınırlı sayıdaki konuşmacıya

tanınan imkanlarla ne gibi katkı sağlayıp sonuç alabiliyorlar ki?

Böylece vekiller, yasa yapma makinesinin uzvu olmaktansa dişe dokunur önemli değişikliklere imza atmış olurlar ve denetime zaman ayrılmış olurlar.

· Vekillerin denetim görevleri için azami imkân sağlanmalı.

Tüm kamuyu ilgilendiren ve kamunun maddi katkısının olduğu her alan meclis denetimine açık olmalı.

· Milletvekili seçilmek kesinlikle statü değişikliği anlamına gelmemeli.

· Seçilenler; sadece milletvekili olmanın ve yasama meclisi üyesi olmanın onurunu taşımalı. Başka bir ayrıcalık yapılmamalı.

Şimdiki sistemde insanlar meslekleri ne ise onu bırakarak, işinden gücünden, çoluk çocuğu ile yaşadığı yerden koparılarak Ankara’ya mahkum ediliyor. Seçilip gelenlerin çoğu dönem sonunda memleketine bile dönmeyerek ‘Ankaralı’ oluyor ve vekillik döneminin sona ermesini hayatın sonu olarak algılıyor.. O nedenle bir kısmı milletvekilliğinden ziyade birilerinin “kulu “ olmayı kabulleniyor ya da o hale getiriliyor.Gelmeyenlerde fırlatılıp atılıyor.Onun için ne partiler kendisini yeniliyor ne de oluşan siyasi esnaf değiştirilemiyor.

İnsanlar hangi mesleklerini yapıyorsa onu yine yapmalı, seçilen berberse berberliğine, öğretmense öğretmenliğine, müdürse müdürlüğüne, çiftçi, tüccarsa işine bakmalı. Seçilenler ya kesinlikle ücret almamalı ya da yıl içinde asgari ücretlinin aldığı ücreti geçmeyen huzur hakkı ile ücreti sındırılmalı.

Vekillerin özlük hakları ve diğer şahsi çıkarları için mutlaka referandumla karar alınmalıdır. Eğer iş vekillere kalırsa mutlaka ittifak ya da ittifaka yakın bir çoğunlukla kendi lehlerine kararlar kolayca alınabiliyor. Tıpkı bilgisayar dağıtımında olduğu ve daha önce yaşanılan diğer maaş artışlarında yapıldığı gibi. Millete ait işlerde vekiller karar vermeli ama vekillerin şahıslarını ilgilendiren konularda da millet kararı olmalıdır.

Anayasa mahkemesi incelemesi ve cumhurbaşkanı vetosu ile karşı karşıya kalan meclis kararları ve kanunlar; mevcut milletvekillerine ilaveten eski milletvekillerine verilecek akıllı kartlar sayesinde onların da oylamaya katılmasıyla yeniden oylanarak kesinlik kazanmalı.Böylece eski milletvekillerinin milletin dertleri ile ilgisi ölene kadar devamlığı sağlanarak kendileri millete külfet değil hizmet şerefi sağlanmalıdır. Mevcut vekillerin yasa teklifi ve denetim görevi yananda eski vekillere sadece veto edilen yasaların yasalaşması için oy hakları olmalıdır.Vetoya ya da anayasa mahkemesine götürülmesi gereken kesenleşmemiş kanunlar, il genel, belediye meclisi ve muhtarlarla ihtiyar heyeti üyeleri gibi tüm seçimle iş başına getirilenler de dahil edilerek geniş katılımlı bir irade beyanı ile kesin yasalaşması sağlanmalıdır.

· Milletvekillerine meclis içinde değil illerinde ya da ikamet ettikleri ilçelerde ki kamu kurumlarında sağlanacak imkanlarla ‘özel büro hizmeti’ verilmeli.

· Vekiller, seçilmeden önceki imkânlarına hiçbir maddi imkân sağlamasını

beklemeden sadece yasama meclisi üyesi olmanın şerefini taşımak adına istekliler seçimlere girmeli. İmkânı olmayan, vekil maaşına muhtaç olanlar seçime girmemeli. Bu bir eşitsizlik te değildir. Zaten şimdiki sistemde de imkânı olanlar, partiye belirli bağışta bulunanlar ve belirli harcamaları göze alanlar katılmıyor mu?

· Meclis başkanı ya da kendi aralarında seçecekleri daimi encümen tipi

Ankara’da sadece bir yıllığına görev alacak vekillere görevleri gereği yaptıkları her türlü kamu harcamaları milletin denetimine açık fatura karşılığında bedava sağlanmalı. Geçimleri kendi ceplerinden olmalıdır. Bir hesaba göre şimdiden on iki bini bulan vekil, eski vekil ve yakınları başta olmak üzere bundan sonra katlanarak çoğalacak sayıdaki insanın millete yük olması durdurulmalıdır.Bunlarında diğer çalışanlar gibi kendi kurumları marifeti ile sosyal sigortalar ya da tedavi hizmetti almalıdır.Tıpkı il genel meclisi üyelerinde olduğu gibi..

· Vekiller seçildikleri partiden istifa ettiklerinde vekâletleri bitmelidir.

Partiler aldıkları oy miktarı ile kazandıkları sandalye sayısını doldurmak üzere belirli sayıda adaylarla seçime girmeli, halka bu listeyi tanzim etme imkânı verilmeli. Ölüm ve istifalarla boşalan vekiller için o parti aldığı oy miktarına karşı gelen sayıyı seçimlerde vekil seçilenlerden sonrakilerle doldurulmalıdır.

· Vekil sayısı kesinlikle yüksek olmalı. Mesela yüz bin kişiye bir vekil düşecek

şekilde bir düzenleme ile yetmiş milyona yedi yüz milletvekili gibi..Nüfus artıkça artan bir oran konmalıdır. Bir cumhuriyetin kurulduğu zamanki nüfusumuzla vekil sayısını düşünün birde bu günkü oranı. Kesinlikle en az ilk meclisteki vekilin nüfusa oranı korunmalıdır.

· Her parti, kontenjan kullanmak suretiyle mecliste aşağı yukarı her ile bir

Milletvekili gelmek üzere yüz milletvekilini konusunda yetişmiş uzmanlardan teşkil edilmelidir. Böylece yüz milletvekili yasa hazırlama ve uzmanlık gerektiren işler için komisyonlarda görev almalı. Halkla irtibatları bulunmamalı. Yani eşe dosta tayin terfi, iş ve imkân sağlama peşinde kesinlikle koşmamalı uzmanlık alanında yurt içi ve dışındaki görevlerinde hizmet vermelidir.

· Yasalar kesinlikle milletvekillerince hazırlanmalı. Belirli milletvekili sayısı ile sınırlı olarak Ankara’ya gelmeden elektronik ortamda da teklif edilmeli. Teklif edilmesiyle birlikte derhal kamuya elektronik ortamda açıklanmalı. Başta ilgili sivil toplum kuruluşları olmak üzere kamuoyunda tartışarak katkı sağladığı teklifler normal kanun niteliğinde ise vekillerin elektronik irade beyanına sunulmalı. Eğer teklifler Anayasa değişikliği ya da temel kanun niteliğinde ise meclisin ilk bahar ve göz döneminde oylanmak üzere ele alınmalıdır.

· Partiler seçim beyannamelerinde yer vermedikleri yasalar konusunda

hazırlattıkları teklifleri zaman zaman elektronik oylama şeklinde millete sorulduktan sonra belirli oranda oylamadan sonra meclis oyuna sunulmalıdır. Yani azami miktarda halka doğrudan katılım imkânı verilmelidir.

· Yerel yönetimleri ilgilendiren yasa teklifleri; kesinlikle il genel, belediye meclisi üyelerin ile muhtarlara verilecek kredi kartı gibi bir sistemle, onların da oylamalara katılma imkanı sağlanarak yasalaştırılmalıdır.Yani tüm seçilmişlerin iradesi ile çıkmalıdır.

· Kesinlikle hükümetler yasa tasarısı hazırlamamalı. Bunun yerine partilerin gurupları tarafından hazırlanarak parti içinde olgunlaştırılan ama sadece temel konularda ve reform niteliğindeki konularda hazırlanan tasarılar millet meclisine sunulmalıdır. Bu konuda ‘’şefokrasi “dönemindeki CHP’nin parti gurubunda yapılan çalışmalar örnek alınabilir. Çünkü o dönemde parti içinde tartışılarak olgunlaştırılan yasa tasarıları meclis genel kurulundan kolayca geçiyordu. Parti iç demokrasinin tesisi ve diktatörlüğe gidilmemesi içinde parti guruplarının hazırladığı yasa tasarıları mutlaka genel merkezin inisiyatifine bırakılmamalı elektronik imkanlar kullanılarak belirli oranda parti teşkilatının onayı ve iradesi istenmelidir.

· Çünkü hükümetin getirdiği tasarılar genellikle milletin ihtiyaçlarını değil de

yönetimin ağırlıklı bölümünü oluşturan bürokrasinin ihtiyaçlarını karşılamak içindir. O nedenle mevcut yasaların çoğu milleti sıkıntıya sokuyor ve ömürleri az oluyor, sık sık değiştirilmesi gerekiyor.

Halbuki partilerin hazırlayıp kendi içinde tartışarak kamuoyunun bilgisine, ilgisine hazır hale getirilen tasarılar ile milletvekillerinin bizzat halkın ihtiyaçlarını görerek hazırlayıp adeta göbekleri çatlarcasına diğer vekilleri ikna ederek belirli sayıda imza ile sunacakları teklifler hem gerçek ihtiyacı karşılayıp belirli bir konsensüsü sağladığı gibi daha uzun ömürlü yasaların çıkmasını da sağlar.

Böylece Vekiller ikna odalarından ve lider sultasından kurtularak, milletin sinesinde, halkın temayülü, partisinin programı ve vicdani kanaatine göre karar verme imkânları bulur. Hem de millete darbe yapmaya, temsilcilerine dipçik sallamaya kalkanlar havalarını alırlar. Milli irade en kamil manada yerine getirilmiş olur. Hem de meclis millete kapanmamış, fakat meclis; milletin içinde olur. Dolayısıyla millet Ankara’ya taşınmamış olur.

Bu gün, günlük ortalama on beş bin kişinin ülkenin her yanından Ankara’ya Meclise taşındığını düşünürsek, bunların yaptığı masrafları, koşuşturmalarını sarf edilen enerjiyi ya da Ankara’ya gidilmesine rağmen sonuç alınmama durumundaki kırgınlık ve küskünlüğü milli ekonominin bir kaybı şeklinde değerlendirmek bile meclisi e-meclis imkanı ile milletin yanına taşımanın faydasını siz düşünün...

Kesinlikle dünya katılımcı demokrasiye doğru gidecek, gelin Avrupa Birliği (AB) ya da bilmem me menem mahfillerin dayatmasıyla yeni sisteme geçmek mecburiyetinde kalmadan kendi irademizle, kendi meclisimizin kararı ile çağın imkanlarını kullanarak dünya aleme örnek oluşturalım. Tıpkı çağın başında TBMM’ni kurarak ülkeyi kurtarma iradesi gösterildiği gibi. Yani birinci meclisin ruh ve fedakârlığı örnek alınarak.

Elektronik sistemlere merak salarak e-meclise geçmek isteyen sayın TBMM Başkanı, bilmem ne güvenlik şirketini kazandıracak ancak milleti küstürme pahasına bariyerler koyarak meclisi millete kapatacak bir uygulama yerine vekilleri milletin sinesine çekerek doğrudan milli iradeyi gerçekleşme adımını atacak bir meclis düzenine öncülük ederek tarihe geçme imkanı da bulur.

Olur mu?

Olur.

Ancak tek zorluk liderler.

Bu işe kendilerini olugarkların sararak milletten kopardığı sözde Ankara hakimleri liderler ne der?

Liderler; her hafta vekilleri toplayarak, aslında millete nutuk çekme merakını giderme uygulamasından elektronik ortam kullanılarak doğrudan millete seslenmeyi tercih etmeyi kabullendiklerinde olur.

Elinizde imkân.

İster “e- meclis”e geçerek katılımcı demokrasiyi gerçekleştirin, buna öncülük edin isterseniz elektronik bariyerlerle meclisi millet kapatarak meclisi hapsane haline getirin. Seçim sizin. Ancak güçlüler ve çevrenizdeki yağdanlıklar nasıl olsa sizin iradenizle ve elinizle her tür bariyeri aşmaya muktedir olacaklar. Bari gariban millete bu zulmü yapmayın. Millete gidin.”e’leşerek milletle elleşin. '12.12.2003-Ankara'

 
Toplam blog
: 40
: 874
Kayıt tarihi
: 06.07.06
 
 

Hayata Elektronik teknisyeni olarak başlayan Çavdar, her kim  ne hal üzere gördü ise  öyle bilini..