Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ekim '17

 
Kategori
Öykü
 

E Penso A Te/ Ve Seni Düşünüyorum

E Penso A Te/ Ve Seni Düşünüyorum
 

https://www.youtube.com/watch?v=hKH-Rfs_eRQ

Bay Marino odacı kızın, masanın üzerindeki vazoda yenilediği zambakların kokusunu içine çekerken yüzüne sanki yüce bir yerden, gökyüzünden, düşüp dağılan bir gülümsemeyle iç çekti. ‘’Ohhhh! ‘’ dedi.

Çekmecesindeki yazı setini ve hemen onun altında duran bir tomar kâğıdı çıkardı. Mürdüm renkli bir kuş tüyünün ucuna yerleştirilmiş zarif işlemeli hokka kalemin ucunu culp culp önündeki mürekkebe batırdı. Beyaz, temiz bir kâğıda önceden düşünüp planladığı sözcükleri yazmaya başladı. Ancak güdük parmaklı birinden beklenecek kıvraklıkla yazıyor arada bir mürekkebin culp sesi dinlediği müziğin yatıştırıcı sesine karışıyordu.

Yazarken bir an bile durup düşünmüyor, yüce yerlerden kendine bağışlanan gülüşü yanaklarını tatlılıkla gererken gözleri mutluluktan dolar gibi oluyordu.

 

 

                                   Küçük Tatlı Meleğim;

     Dün kısa bir orman yürüyüşünden sonra eve döndüğümde seni göremeyince aklımı kaçıracak gibi oldum. Beni senin karşılamana, eve girdiğim de ilk seni görmeye öyle alışmışım ki; kapıyı açan uşağı görünce yürüyüşüm boyunca bana eşlik eden kuş cıvıltıları, narin kelebeklerin rengârenk uçuşları, çiçeklerin baygın kokusu beni etkileyen ne varsa tabiatın hücrelerime sağladığı o güçlü enerjisini bir anda silip götürdü. Tüm hayatımı nasıl da doldurmuşsun sevgilim. Ufacık bir yokluğun bütün dengemi bozup, planlarımı altüst ediyor.

     Buna sadece sevmek diyemezsin sevgilim. Bu yoldaşlık, tekdüze yaşamıma ışık olman…

     Seni düşünerek yaptığım onca işi seni görerek sonlandırmayınca öncesi hiç olmamış, hiç yaşanmamış gibi geliyor.

     Oturup seni bekledim kır çiçeğim. Uşak çok oyalanmadan geleceğini söyledi. Minik bir alışveriş Bay Marino şimdi gelir, dedi. Onun şimdisi deli gibi seven birinin şimdisinin kaç dakika ötesinde bir zaman diliminde nasıl fark etsin zavallı. Başka bir gezegende geçen zamanın süresinin bıraktığı etkiyi bilmemek onunki! Dakikalar geçerken yelkovana yalvarmak geldi içimden öyle hızlı ak ki; bu yavaş, sülük gibi bekleyiş bir an önce bitsin. Geri dönmeyeceğini düşünüp çıldıracaktım. Çıldırmak balım, en iyisi bu. Yokluğunda seni düşünen bir aklın bana ne faydası olurdu ki! Sen yanımdayken seni düşünmenin bende bıraktığı lezzet olmadıktan sonra akıl ne işime yarar? Bunu sana tarif etmek isterdim ama inan buna benzetebileceğim hiçbir teşbih yok.  Senin eşsizliğin ve bıraktığın lezzetin yanında hepsi aciz kalır.

     Dönüşün ancak seven birinin anlayabileceği kadar sonsuz sürdü.

     Kapı açılıp seni her zaman ki; narin vücudunun üstünü saran, ince belinden büzgülerle fışkıran gri elbisenin içinde, bir meleği andıran güzel yüzünü gölgelendiren başına oturttuğun şapkanla görünce her gün görmeye alıştığım güneş gibi; işte sevgilim evime doğdu dedim.

       Kollarımın arasında sana sarılmanın zevkini bana yaşatmanı istemeden seni görmenin huzuruyla odama çekildim. Bir kere yeniden doğmuştun ya, gerisi bomboş ve önemsizdi. Ben hayatım boyunca kolay hiçbir şeyi sevmedim ki, sevgilim. İçimdeki özlemini yatıştırmak olurdu sarılmak. O zaman senden uzağa düşmüş olurdum işte.

        Bugün bütün işlerimin arasında yine sen vardın. Orada odalardan birinde dolaşıyor olman, mutfakta işine dalman, bu anı bekleyinceye kadar geçen süre de varlığının elimin altında olduğunu bilmeye ihtiyacım var. Sana ihtiyaç duyduğumu hissetmeni çok isterdim.

           Günüme doğanım,

                                                                            Aşığın

 

 

      Bay Marino mektubu bitirince tekrar okumaya lüzum görmeden masadaki zile dokundu. Kendini hafiflemiş, yenilenmiş hissediyordu.  

      Kapıyı hafifçe çalıp içeri giren uşağına odacı kızı çağırmasını söyledi.

      Uşağın çıkmasıyla sanki hemen de kapının arkasında bekleyip duruyormuş gibi çabuk gelen kız, efendisini selamlayan bir baş hareketiyle uşağın uzaklaştığından emin olunca masada oturan Bay Marino’nun arkasına geçip ellerini onun boynuna doladı.  Masada yazılıp bittiği anlaşılan mektubu görünce Bay Marino’nun kulağına eğilip fısıltıyla, ’’mektubu katlayıp kalbimin üstüne yerleştirin‘’ dedi. Bay Marino içindeki ürpertiyi bastırmaya çalışarak mektubu özenle katladı. Odacı kızın üstüne eğilmiş vücudunu saran elbisesinin kapalı düğmelerini açmaya başladı. Beyaz göğüslerin hafifçe kabaran üst kısmını görünce heyecanlandığını belli ederek mektuba kızın gözlerine bakıp tutkulu bir öpücük kondurdu. Bir kuş gibi çırpınan kalbin üstüne mektubu yerleştirdi. Yavaşça düğmeleri iliklerken kız elleriyle Bay Marino’yu durdurdu. ‘’Mektubu bugün bana siz okuyun Bay Marino‘’ dedi. ‘’Onu gidip karanlık odamda tek başıma okumak istemiyorum. Lütfen Bay Marino bunu benim için yapın. Bu sözleri sizin nefesinizden duymama, sesinizle birlikte sözlerin bütün vücudumda dolaşmasına, çarpıp-esmesine izin verin. Bunları kuru, yalnız bir söz yığını olmaktan çıkarıp, sese dönüştürün, Bay Marino.’’

       Bay Marino vücudunu masaya çevirip kıza aldırış etmeden çekmecesini dikkatle açtı. Önce artan kâğıtları yerleştirdi. Sonra hokka kaleminin ucunu temizleyip yazı setini özenle kâğıtların üstüne koydu. Ağlamamak için dudaklarını ısıran ayaktaki kıza bakmadan büyük bir ciddiyetle; ‘’çıkabilirsiniz ‘’ dedi.

 

 

 
Toplam blog
: 110
: 1076
Kayıt tarihi
: 26.05.14
 
 

Dünyanın kirletemediği bir lotus... ..