Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Carolina Isolabella Özgün

http://blog.milliyet.com.tr/carolinaozgun

05 Nisan '07

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Ebedi bakir insan

Ebedi bakir insan
 

Bakire hisler belki de bakir duygular. Aslında her yaşamın içinde yeni ve bakir hisler seyir eder. Bazen duygu bazen his olarak hissedilir, yepyeni bir boyuta açılacak olan sezgisel bekleyişler vardır. İnsanın en saf ve masum halde yaşadığı, duyumsadığı, hissettiği şeyler tıpkı kaynaktan en başta akan pırıl, pırıl, şırıl, şırıl suya benzer. Bu aks edişler içte bir yerde kaynak olmuş olan gönülden akar, özünde sakladığı ve en nadide değerlerini paylaşacağı anların geleceğini özler durur insan.

Hepimizin içinde, en gizli, saklı odada hayallerimiz ve özlemlerimiz vardır, onlar bizim en başta yaradılışta edindiğimiz bilgi ve var oluş hazzıdır aslında, en güzel kaynakta iken edinilen en saf ve temiz hale olan özlemdir. O hal ki, dönemsel ilerleyiş ve zamana saplanış anında değişmeye ve dönüşmeye başlamıştır. O, çarkın içine girdiğinde değişimi ve evrimi tetikleyen fasit dairelerin sunduğun tecrübe ve edinimlerin arşive kaydıdır. Bu, daha ilk noktadan başlayarak şuur’ landığımız anda temiz ve saf olan düşüncelerin değişip, zihinsel şartlanmışlık ve kader programı dediğimiz, kaderin içindeki kader yazgısının bizlere sunduğu birer sınavdır.

İnsanın toplumda bozulduğuna inandığı bakirlik ve bekaret aslında sonsuz bir bozulmayan ama yıpratılmaya çalışılan ilk potansiyeldir. Anladığımız düzeyde bağnazca deri parçası ve egonun sahip çıkmaya çalıştığı sahip olma hali değildir. Her şey kendi içinde tektir ve bütündür, yine de bütünün parçası olmak o denli basit değildir. Kirlenen ve bozulan düşünce yapısını tekrar eski hale getirmek emek ister, yürek ister…

Bir insana saf bir insana bakar gibi bakabilmek ve onu olduğu gibi sevebilmek ve de kabul etmek unutulan ama hatırlanmayı bekleyen insani bir haslettir.

Her varlığın yaşamsal potansiyeli öz arzusuna bağlı olan bir enerji titreşimidir, hücresel ve algısal olarak. Ölüm denilen aslında yeni bir boyuta doğuş ise, korkulan olmaktan çıkıp hazır ve nazır beklenmesi gereken bir hediye olabilir. Bu deneme, yanılma boyutuna git gellerde hep unutup, unutup tekrar hatırladığımız akdimiz asıl yaşam sebebimizken, dünyaya ve çevreye kapılıp kendi özünden şaşmak bir insanın başına gelebilecek en doğal hadisedir, o ki zaten uyanışı uyur olmakta tutan yegâne araçtır ve kullanmak da insanın hür iradesine verilmiştir.

Kim nasıl isterse düşünebilir, davranabilir, yaşayabilir ta ki kendinde insanlığa ve asıl bozulmamış bekâretine sahip çıkana kadar. O anda artık o saf ve kendinden bile sakındığı bakir hisleri devreye girer. O hisler ki hiç el değmemiş, kaynaktan akan en gürül haliyle çağlayan bir öz sestir. Bu sesi edinmek artık onun bozulmayacağını bilmektir, “Severim Yaratılmışı Yaradan’dan ötürü” diyebilmektir. Yargının anlamını bile unutmak ve en çok korkulan sessizliği göğüsleyebilmektir. İnsanın temelde duyduğu kaybolmuşluk ve ölüm korkusu aslında kendini ararken kaybettiği benliğini bulamamışlık ve kendi dışında başkaları için yaşamaktır.

Ne zaman ki zihinsel pencerelerin ötesinde, esir inanışların önünde yer alacağız o zaman insan olan insana yani kendimize sahip olacağız…

Ne zaman ki o hasretle beklediğimiz şeyin aslında kendi içimizde olduğunu anlayacağız o zaman, işte o zaman sessiz bir iç sesle aydınlanacağız…

Güzel yeni bakir his ve duygulara gark olacağız…

05.04.07

Işık (Carolina Özgün)

 
Toplam blog
: 144
: 676
Kayıt tarihi
: 21.09.06
 
 

İstanbul'da yaşayan bir levantenim, yeni özler, sözler, gözler tanımayı, farklı bakış açılarını p..