Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '19

 
Kategori
Söyleşi
 

Ebru Keser; O Bir Efsane

Değerli okurlarım, bugün sizinle efsane gazeteci olarak gördüğüm Ebru Keser'le yaptığım söyleşiyi paylaşacağım. 

Ebru Keser ve değerli arkadaşımız Bilge Egemen yaptıkları Devriye programı ile bir zamanlar bir efsane yaratmışlar ve büyük bir başarı öyküsü yazmışlardı.

Programda iki başarılı muhabir motosiklet üzerinde haber peşinde koşuyorlardı. Devriye o dönemde çok sevildi ve haberciliğe yeni bir açılım getirdi. İzlenme rekorları kıran program önce Kanal D sonra da Star Tv'de devam etti. İşte bu iki efsane gazeteci dostlarımdan sayın Ebru Keser'le yaptığım söyleşiyi sizlerle paylaşıyorum.

Ebru Hanım başarılı bir sunucusunuz, bu başarının sırrı nedir?

-Öncelikle bu övgünüz için çok teşekkür ederim.İşimi, basının duayenlerinden öğrendim. En büyük şansım: Arda Uskan, Ertuğrul Karslıoğlu, Ayda Özlü Çevik, Levent Çevik, Korhan Atay, Mahmut Övür ve mükemmel partner Bilge Egemen ile tv hayatıma başlamamdır. Tecrübe, bilgi ve ekip ruhunun başarının sırrı olduğunu bu isimlerle öğrendim. Televizyonculukta her kademede kendime çok iyi bir yer yaratabileceğimi düşünüyorum. Sahada da masa başında da çalıştım. Çok fazla insan tanıdım, çok sayıda insan karakteri ve olay gördüm. Hayatın her yönünü tanıyıp anlamaya çalıştım. Televizyonculukla beraber yaptığım restorancılık ve başka yöneticiliklerin de hayatıma kattıkları çok değerli oldu.

Çok yoğun çalışıyordunuz, ben de bu duruma zaman zaman tanık oldum. 

-Sadece iş saatlerinde değil, evde de okuyarak çalışmaya devam ederim. Sosyal hayatımda da çevremdekilerin bilgilerinden, görgülerinden beslenerek çalışıyorum diyebilirim. Dolayısıyla okumaya, seyretmeye, görmeye, anlamaya doyamıyorum. Bir de bu işte ekran önündeki başarı derseniz teşekkür ediyorum, eğer gerçekten başarılı görüyorsanız ki ben hala tam olarak o üst seviyedeki başarıya sahip olduğumu düşünmüyorum. 

Belki bu kendimi hep yetersiz bulmam hep çaba göstermemi, hep çalışmamı sağlıyor.  

Bana göre en önemli özelliğiniz doğal ve samimi olmanız.

-Böyle yorumlamanız beni dışarıda da iyi tanıyor olmanızdan aslında. Her zaman nasılsam televizyonda da öyleyim. Ekrandayım diye başka bir rol üstlenmiyorum. Uğraşsam da yapamam zaten.  Seyirci doğal ve samimi olanı sever. Bunu Devriye’yi yaparken de kanıtladık biliyorsunuz.

Kendinizi öğrenci gibi mi görüyorsunuz?

-Hep öğrenciyim, annelikte de öğrenciyim, mesleğimde de öğrenciyim, insanlıkta da öğrenciyim. Her gün yeni şeyler öğreniyorum. Öğrencilik biterse içimin ışığı söner.

Program yaparken de mi?

-Elbette en çok da program yaparken öğrenciyim. Bu da işimi çok sevmemin en önemli sebebi. Her gün yeni birini tanıyor, dokunuyor, besleniyorum.

Ebru Hanım biraz da aldığınız eğitimden söz edelim.

-Notre Dame De Sion Fransız Lisesi'ni bitirdikten sonra  İstanbul Üniversitesi’nde okudum

Televizyonculuğa kaç yaşında başladınız?

-Televizyona üniversitenin ilk yılı başladım.

Televizyonda ilk işiniz sunuculuk muydu?

-Televizyona muhabir olarak başladım. Atv’ de ‘’Kayıp Aranıyor’’ ‘’Katil Kim’’ programları vardı. Kayıp aranıyor programını Süleyman Turan, Katil Kim programını Aykut Oray sunuyordu.  

İdealiniz televizyoncu olmak mıydı?

-Benim idealim aslında politikacı olmaktı, hukukçu ve politikacı olan babamdan dolayı hep politikanın içinde büyüdüm.

Geç değil aslında...

-Hayır düşünmüyorum çünkü babamın bana vasiyetidir “politikaya atılma sakın” dedi.  

Televizyonda çalışmaya nasıl başladınız?

-Öğrencilik yıllarımda verdiğim bir tv röportajı oldu. o programın yapımcısı ve yönetmeni röportajı izlemişler, beni aradılar. “Seni izledik, ekranda inanılmaz bir enerjin var, bir program yapacağız, senin sunmanı istiyoruz” diye ısrar ettiler. Bu ısrar çok uzun zaman sürdü. Gerçekten televizyonculuk ya da sunuculuk yapmak gibi bir hedefim yoktu. Hayat enteresan işte, o program olmadı ama aylar sonra, kader beni yine bir tv kanalının kapısından içeri soktu ve atv’ de muhabir olarak başladım. Bilge de (Bilge Egemen) aynı programda muhabirdi. Program yapımcılarımız bir süre sonra başka bir prodüksiyon şirketi kurdular, Kanal D’ye program yapmaya başladılar. Devriye projesini hayata geçirmek isteyince Bilge'yi ve beni aradılar. Böylece Devriye doğdu.

Yirmi bir yaşındaydım ben ekran önüne geçtiğimde... Bilge de yirmi üç yaşındaydı. O yaşlarda milyonlarca izleyicinin karşısına çıkmak nasıl büyük bir sorumluluktu düşünsenize...

Devriye'nin yaklaşık izleyici sayısı ne civardaydı? 

-Bilmiyorum ama yıllarca prime time da gün birincisi olarak reyting rekorları kırdık.

Şu andaki programınızda neler yapıyorsunuz?

-Yayın hayatına yeni başlayan Tyt Türk Kanalı'nda “Ebru Keser’le Hayatın Tadı” adlı kadın kuşağı programını yapıyorum. Bol sohbet, şen kahkahalar ve bilgi dolu bir program...

Gençlere başarılı olmaları için neler önerirsiniz?

-Okul çok önemli. Sonuna kadar üniversite eğitimlerini tamamlamalarını öneriyorum... Okul bitse bile öğrenciliklerini hiç bitirmemelerini, araştırmayı, okumayı tutku haline getirmelerini, sosyal medyayı ansiklopedi gibi kullanmalarını, zamanı doğru yönetmelerini, tüketim canavarının esiri olmamalarını öneririm. Gençler kendilerine yatırım yaparken her kesimden başarılı insanların hayatlarını okumalı, esin kaynakları oluşturmalı, kendilerine idoller bulmalılar. Kıvılcımları toplayıp ateş yakmak için harika bir yol.

Siz hem okuyup hem de çalıştınız...

-Hem okudum hem çalıştım evet. Hatta Fransız Filolojisinde okudum ve öğretmenlik formasyonunu da aldım. Hayat çok şeye gebe, bir gün öğretmen de olabilirim belki…

Hani büyüklerimiz altın bilezik derler ya, onu da taktım duruyor. İşte o altın bilezik denilen şeyi hiç unutmamak gerekiyor aslında, gençler kollarından o bileziği eksik etmemeliler. Hatta günümüz gençliği üniversite veya özel eğitim kurumlarında açılan her çeşit sertifika programlarından dolayı bizlerden de daha şanslı, yani onların sayısız çeşitte altın bilezik imkanları oluştu. Evlerinden bile alabilecekleri online eğitimler var.

Çok doğru

-Kolay yol diye bir şey yok. Çalışmadan başarılı olunmaz. 

Önce bir vizyon koymaları gerekiyor kendilerine...

-Kesinlikle vizyon ve hedef koymaları gerekiyor. Beni hep heyecanlandıran hedeflerim oldu. Ama hedeflerimi hırs haline getirmedim, yolumu belirginleştiren hedefler için çalışmaya çalıştım.

Sizin başarınızda ailenizin katkısı oldu mu?

-Elbette, annem ve babamın varlığı beni ben yaptı. Her adımımda beni teşvik edip desteklediler. Dolayısıyla hep özgüven sahibi olmamı sağladılar. “İstersen her şeyi başarabilirsin, hayallerinin peşinden git,” dediler, ben de çocuğuma aynı şeyi söylüyorum.

Sevdiğiniz işi yapmak da önemli...

-Doğru, insan mutlu olduğu işi yaparsa uzun süreli başarılı olabilir.

Hayatınızda karşılaştığınız zorlukları nasıl aştınız?

-Her zorluk ve problemden beslenerek ve dersler alarak çıktım. Yaşadığım her sıkıntı her kayıp bir kazanç oldu bana. Canımı acıtan her şey bana daha sonra çiçek gibi geri döndü, farkındalığımı yükseltti, hayattan ne beklediğimi daha da netleştirdi. Her problemimde kendimi bir tenis topu yerine koydum. Yere düşer, sonra daha hızla yukarı fırlar ya... Hayat yin&yang, siyah beyazdır. Kötü olmasa iyiliğin, karanlık olmasa aydınlığın, gözyaşı olmasa kahkahanın varlığını nasıl fark edebiliriz ki...

Benim de ders aldığım görüşleriniz var, harikasınız! Peki sizin için mutluluk nedir?

-Huzur, şükredebilmek, sevmek, aile ve hak etmek. Etrafımdaki her şeyi severek hayatı hak ediyor, huzur ve mutluluk hissediyorum.

Ne tür müzik dinliyorsunuz?

-Pazar sabahları mutlak jazz ve Chopin dinliyorum… bundan başka ağırlıklı olarak klasik müzik ve nostalji severim. Hiçbir şeyde kesin çizgilerim yoktur. Her türü dinlerim aslında...

Oğlunuzla aranız nasıl?

-Nefesim Batu … Hayatımdaki en iyi arkadaşım. Her şeyimi paylaşır dertleşirim onunla... Karar alırken O’na danışmamazlık etmem. Batu çok olgun ve empatisi çok yüksek bir çocuk. Çocuğumu hiçbir şeye zorlamadan büyüttüm. Her yaşında saygı göstererek ve ne yaparsa yapsın kendisiyle hep gurur duyduğumu söyleyerek kişiliğini geliştirmeye çalıştım. Herkes farklıdır ve tektir.

O, ben olmak ya da babası olmak zorunda değil. Sahip olması için zorunlu kıldığımız tek şey erdem, vicdan, dürüstlük ve adalet duygusu oldu.

Kitaplar...

-Çok fazla kitap okuyorum. Kitap dünyaya açılan bir pencere. 

Yemek yapmasını seviyorsunuz...

-Çok severim. En iyi terapilerim, yoga ve yemek yapmaktır. Sofralarım pek meşhurdur. En büyük maharetim dolapta kalmış ne varsa değerlendirip karıştırıp yemekler yaratmamdır. O yüzden bana güzel yemek yapıyorsun, derler. Ama yaptığım daha doğrusu o sırada uydurduğum yemeğin tarifini veremem. Çok ülke gezdim ve gittiğim ülkelerin yemeklerini yedim. Tatları harmanlamayı bu yüzden becerebiliyorum. Ayrıca uzun bir dönem bir İtalyan restoran zinciri patronluğu yaptım. Gastronomiye çok meraklıyım.

Buna rağmen hiç kilo almıyorsunuz... 

-On lokma fazla kaçırayım kilo alırım ama dozu kaçırırsam ona göre formül geliştiriyorum. Bu öğün çok kaçırdım iki öğün yemeyeyim diyorum ya da biraz yürüyeyim diyorum. Yine kendimi kısıtlamıyorum öyle takıntılarım yok yani. Bir de aksam 18.00 sonrası yemek yemem. Paket ürün kullanmam, atıştırmalıklarım kavrulmamış kuruyemişlerdir, bol su içerim, limonsuz hayat geçirmem.

Dostluk nedir sizin için?

-Güven… Sadece güven. Güvendiğim insanla dost olurum. 

Evlilikte mutluluk için ne yapmalı?

-İyi bir dostluk kurmak lazım. Hayatla ilgili genel kavramlarda anlaşmak önemli. Karşındakini tamamen senin istediğin kişi olmaya zorlamak, takıntı yapmak yıpratıcı ve başarılı olması imkânsız bir davadır. Hiçbir şey dört dörtlük olmaz, olamaz da zaten. Uzun süreli küslükler olmamalı. Empatisiz ilişki olamaz.

Sosyal medya kullanıyor musunuz?

-Layıkıyla ya da sürekli değil, ama tabi ki kullanıyorum. Sosyal medyanın yararlarının da zararlarının da farkındayım.

Özel hayatınızı paylaşmıyorsunuz...

-Yok, ama dostluklarımı paylaşırım. Aile hayatımda, özel anlarımda paylaşıma açık değilim. Buna nazar mı desek enerji mi bilmiyorum adını siz koyun. Beni kötü etkileyecek enerjiler de olabiliyor, gereksiz de buluyorum tabi ki.

Çok haklısınız, enerji veren insanlar da var, enerjinizi alan insanlar da...

-Ben enerji vampirleri diyorum. Bir anda bir insan geliyor kapıdan bir giriyor enerjin düşüyor. Sosyal medyada da ona çok dikkat ediyorum. 

Hayata olumlu bakıyorsunuz...

-Kuş konuyor cama kuşla konuşuyorum, güneşi selamlıyorum, yağmura bayılıyorum, kedimi öpüyorum, her şeyi severek şükrederek başlıyorum güne...

Hiç değişmemeyi neye borçlusunuz?

-Fiziksel olarak ise sorunuz, yaşlandıran, yoran, hasta edeceğini bildiğim yiyecekler yemiyorum, içimi temiz tutuyorum. Ruhsal olarak da yorulmamaya çalışıyorum. İçimde tutmam söylerim, hayır demeyi geç de olsa öğrendim. Her gün toprağa basar, ağacıma sarılırım. Yargılayandan uzak dururum. Oğlumu sık koklar içime çekerim. Sürprizleri severim, anlık yaşamaya bayılırım… İşte hayat...

İş arkadaşlarınızla Uyumlu musun?

-Ekip ruhuna çok inanırım, empatim yüksek, sabırlı ve hoşgörülüyümdür. Sorunları büyütmeden konuşarak anında çözmeyi severim. Bu yönlerim beni hep uyumlu yaptı. Siz böyle davranınca uyumsuz olan da kendini açığa çıkarır zaten...

Ben biliyorum ama yine de sormak istiyorum, cömert misiniz? 

-Çok cömerdim ve hep paylaşırım. En yakınlarım çok iyi bilir. Paylaştıkça bereketim ve huzurum artar. Sağ elimle aldığımı sol elimle veririm. 

Sizin için başarı kavramı nedir?

-Bir şeyi yaparken mutlu oluyorsam başarıyı yakalamış sayarım kendimi. Mesela şu anda yaptığım programda çok başarılıyım çünkü çok mutluyum. Çok iyi enerjisi olan ekip arkadaşlarım var, çok başarılı hissediyorum kendimi. 

Annelikte de çok başarılıyım, çünkü çok mutlu bir anneyim. 

Hafta sonları eşinizle neler yaparsınız?

-Dinleniriz daha çok. Mutlaka bir gün arkadaşlarımızla birlikte oluruz, yıllardır gittiğimiz balıkçımız var ya oradayız ya evdeyiz…Onun dışında çok fazla belgesel ve dizi seyrediyoruz ve kitap okuyoruz.

Spor yapıyor musunuz?

-Boğazda ya da Belgrad ormanında yürüyorum ve sabahları yarım saat yoga yapmaya gayret ediyorum. 

Birlikte sofrada oturmayı çok önemser misiniz?

-Kesinlikle! Paylaşmanın en güzel yeri sofradır. Dost sofraları, aile sofraları kurmayı çok severim. 

Beş yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?

-Çocuğumla, ailemle birlikte olmak istiyorum. Beş yıl sonra hala sağlıkla yaşıyor olmak ve sevdiklerimi sağlıklı ve mutlu görmek istiyorum.

Başka düşünceleriniz var mı?

-Belgesel yapmak istiyorum, ayrıca yazarlık eğitimi almak istiyorum. 

Aşk nedir sizin için

-Geçici bir tutku. Sonra sevgiye dönüşüyor. 

Kendinizi mutlu hissediyor musun?

-Çok mutluyum.

Sizin için mutluluğun sırrı nedir?

-Kendime yetiyorum. Yaşadığım her şeyle yetindiğim için mutluyum. Olmayana sızlanma değil, olanla mutluluğu yakalamak gerekir. Mutluluk içimde benim.

Geriye bakmamak da olabilir mi?

-Çok uzun süre geçmişte yaşadığım oldu ama bunun çok büyük mutsuzluk getirdiğini, bir kısır döngü olduğunu gördüm.Geçmişi bıraktığım günden sonra daha mutlu oldum. 

Giyiminizde nelere dikkat ediyorsunuz?

-Modayla alakam yok kendime yakışanı giyiyorum. Ben çocuğuma da söylerim “bir tarzın olsun giyinirken’ diye... Arkadaşlarım bir şey görüp “Tam Senlik’ derler, belli ki tarzımı yaratmışım.

Ne tür filmler izlersiniz?

-Her şeyi… Kitap gibi bakıyorum ona da. Her şeyi seyrederim, her şeyi okurum, her şeyi dinlerim, keskin çizgilerim yok gibidir.

Ruh haliniz çok iniş çıkışlı mıdır?

-Hangimizin değil ki. Bu iniş çıkışları eğlenceli bulurum ben...

Hayatı akış içerisinde yaşıyorsunuz...

-Aynen öyle. Hayatı kolaylaştırmanın en güzel ve basit yoludur akış içinde olmak. 

Para nedir sizin için?

-İhtiyacımı satın almamı sağlamaktan başka hiçbir şey değildir.

Oğlunuzunuz hedefleri neler?

-Yurt dışında okumak istiyor, lider olmak istiyor, eskrimde başarılı olmak istiyor... yardım etmeyi ve paylaşmayı çok seviyor. Anadolu’yu dolaşıyor, kitap, mont götürüyor. Kışın bunun için çok mesai harcadı. Hafta sonları insanların oldukları yere bıraktığı çöpleri topluyor bazen arkadaşlarıyla... Yani iyi bir insan olmayı hedefliyor her zaman.

Ektiğini biçiyorsun aslında...

-Evet ektiğimi biçiyorum. Sevgi verince sevgi de alıyorum. Sevgi dağıtan insanları çoğaltmalıyız. Ona sadece kendine güvenen iyi bir insan olmayı öğrettim. Şükürler olsun...

Bir sorunla karşılaştığınızda ne yaparsınız?

-Önce nedenine bakarım.

Panik yapmazsınız değil mi?

-Hayır, panik hata yaptırır. Derin nefes alıp neden ve çözüm yolunu seçmeye çalışırım.

Sorunsuz bir hayat var mıdır?

-Asla! hayat siyah ve beyazdır. Siyah olmadan beyaz olmaz. Önemli olan sorunu nasıl gördüğün ve nasıl çözmeye çalıştığın...

Ebru Hanım bu harika söyleşi için çok teşekkür ediyorum. Siz varlığından büyük mutluluk duyduğum değerli bir dostsunuz. Sizin muhteşem hayatınız umarım başarılı olmak isteyenler için de bir pusula olur. Yolunuz açık ve aydınlık olsun. Çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız.

***

Sağlık ve mutluluk dileklerimle...

 
Toplam blog
: 924
: 4123
Kayıt tarihi
: 20.11.10
 
 

CENGİZ HORTOĞLU Cengiz Hortoğlu Gaziantep'te doğdu. İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdi. Serbest a..