Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mart '15

 
Kategori
Siyaset
 

Ecdat yadigârına neden sahip çıkılamadı

Süleyman Şah’ın tarihimizdeki yeri tartışılmazdır. Türk milletine hayatı boyunca yapmış olduğu hizmetler nedeni ile her zaman saygı ile anılması gereken bir büyüğümüzdür. Türkiye Cumhuriyeti devleti IŞİD adı verilen ve kendilerini Müslümanlığın en ileri temsilcisi olarak gören bir terör örgütünün tehditlerini ciddiye alarak vatan toprağı olarak uluslararası antlaşmalar ile tescillenmiş bir Türk toprağı terk edildi. Daha vahimi ise yapılan bu işin adeta bir başarı gibi sunulmasıdır. Tam bir vahamet olması gerekirken kahramanlık gibi algı harekâtı yürütülmesi ise aslında ne derece basit işler ile uğraştığımızın göstergesidir. Çünkü 10 bin metrekarelik bir vatan toprağını bırakıp Türkiye sınırında PKK-PYD’nin kontrolünde olan bir yerde yeni türbe yapılmaya başlandı. 5 metre yüksekliğindeki PKK-PYD paçavraları ile terörist başının posterlerinin hemen yanına 2 metre uzunluğundaki direğe Türk bayrağı dikildi. Aslında orada bir mesaj verildi. Denildi ki biz bu harekâtı PKK-PYD’nin desteği ile yapabildik. Km bilir belki de bu mesaj bilinçli olarak veriliyordur. PKK-PYD’nin aslında çokta kötü olmadığı ve yarın Güneydoğu’dan da rahatlıkla çekilebileceğimizin vurgusu yapılmış olabilir.  

Yeni Türkiye olarak ancak bu kadarını becerebildik. Kendi başımıza kendi toprağımızı koruma imkânına sahip olamadık. Zaten daha sonra yetkiler çıkarak IŞİD ve PKK’ya bilgi verdiklerini ifade ettiler. Hatta IŞİD ve PKK’nın askerin geçmesi için bir koridor açarak askerin rahat geçmesi için imkân sağladığı ifade ediliyor. PKK yetkilileri Türk askerine yardımcı olduklarını ifade ettiler. Hatta bazı yetkililer “eğer yardımcı olmasaydık Türkiye çok zayiat verirdi” başkası da bir biz yardımcı olmasan Türkiye bunu beceremezdi demeye getirdi. Adeta ülke olarak maskara oluverdik. Bu nasıl bir strateji ve planlamadır ki sonuçta bizler kaybediyoruz.

Ancak, burada iki noktayı özellikle vurgulamak gerekiyor. Birincisi oraya gidildikten sonra neden Süleyman Şah’ın mezarı buraya getirilmedi. Bunu şunun için söylüyorum; askerler sadece “sanduka” denilen boş kutuyu getirmişler. Asıl mezar sandukanın altında bulunan yerde gömülüdür. Sanduka temsilidir. Bunu herkes az ya da çok bilir. Hele Müslümanlık konusunda mangalda kül bırakmayan idarecilerimizin daha iyi bilmesi beklenirdi. İkinci nokta ise daha kötüsüdür. Bu da; Süleyman Şah türbesini boşattıktan sonra neden askerlerimiz orayı bombalayarak yerle bir ettikleridir. Açıklanması gereken bir konu olmasına rağmen kimse bu konuda bir şey söylemiyor. Oranın bombalanması demek kendi toprağımızı bombalamamız demektir. Dahası Süleyman Şah’ın mezarını da bombalayarak yok etmiş oluyoruz. Mezar bombalamanın dini açıdan ne demek olduğunu yine Müslüman yöneticilerimizin daha iyi bildiklerini umuyorum. Çünkü burada ecdat yadigârına sahip çıkılmamıştır. Sahip çıkılmadığı gibi kendi elimizle yok ettik.

Elbette bunlar yaşamadan önce de etkili ve yetkililerimiz ne diyordu; “Türkiye’ye uzanan eller kırılır, kimse Türkiye’nin gücünü test etmesin, Süleyman Şah türbesine saldıran pişman olur, Süleyman Şah türbesi bulunduğu yerde kalacaktır. Orası Türk toprağıdır, IŞİD ya da başka bir güç oraya elini bile sürmeye kalkmasın o el kırılır.” Kimin elinin kırıldığı açıkça görüldü. Çünkü güçlü olduğunu ve dünya lideri olmaya aday olduğunu iddia eden bir ülkenin kendi toprağını bile korumaktan aciz olduğunu gördük. Zamanı geldiğinde nasıl mücadele edileceğini değil de nasıl “başarılı bir operasyon” ila kaçılacağını gördük. Esat’ın birkaç haftaya kadar Suriye’den gideceğini söyleyen yetkililerimiz Şam’da Cuma namazına gitmeye hazırlanıyorlardı. Ama üç yıldır bir şey olmadı. Sonunda Suriye’yi bizler terk ettik. Hem de ecdadımızın mezarını yok ederek. Yeni Türkiye’nin yeni başarısı bu olsa gerek…

 
Toplam blog
: 4
: 778
Kayıt tarihi
: 31.03.14
 
 

Lisansüstü eğitim aldım. Ankarada yaşıyorum. Eğitimciyim ..