Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Eylül '07

 
Kategori
Güncel
 

Ece Temelkuran'a cevap

Ece Temelkuran'a cevap
 

Sizin de 11 Eylül'ünüz kutlu olsun!

12 Eylül yazınızı şaşkınlık içerisinde okudum. Evren'in şeriata giden yolun kapısını açtığından başlamışsınız, suçlu sağ iktidarlara kadar... Bir Evren'i şeriat lideri ilan etmemişsiniz!

Bizler blog yazarı olarak bazen esip gürlüyoruz, abartıyoruz, çoğu zaman da ipin ucunu kaçırıyoruz ama, Milliyet gibi bir gazetenin günlük yazarı nasıl böyle objektiflikten ve tarihi gerçeklerden uzak, tek yanlı, komplo teorisine dayanan marjinal bir ideoloji hamaseti yapabilir!

Ben 11 Eylül'de ülkede, bırakın sıradan vatandaşları, polislerin bile can güvenliklerinin olmadığını, karakol binalarına hapsolduklarını, karakolların bile bombalandığını söylemeyeceğim,

Türkiye'de katliamlar yapıldığını, her gün onlarca gencin sokak ortalarında öldürüldüğünü, mahkemelerde şahit bulunamadığını ve mahkemelerin silah zoruyla karar verdiklerini de es geçeceğim,

Madem siz ideolojiden bahsediyorsunuz, ben de ideolojiden bahsedeceğim;

1- Siz 12 Eylül'ün zamanlamasını hiç mi merak etmediniz? 12 Eylül neden 12 Eylül'de oldu? Evren darbeden sonra, bizzat kendisi; darbe kararını çok önceden aldıklarını fakat halkın desteğini sağlamak için olgunlaşmasını beklediklerini söylemiştir. Bu olgunlaşmayı sağlamak için provakatif eylemler yapılmış mıdır? Evet yapılmıştır. Bugün bile hala aydınlanmamış bir sürü şüpheli ve ilginç olaylar olmuştur.

Darbe niçin 12 Eylül'de olgunlaşmıştır? Çünkü; 6 Eylül'de, Erbakan'ın lideri olduğu Milli Selamet Partisi Konya'da "Kudus'u Kurtarma Günü" adı altında bir miting düzenlemiştir. Bu mitingde de provakatif eylemler gerçekleşmiştir. Dönemin MSP'li Konya Belediye Başkanı Mehmet Keçeciler, yıllar sonra bir tv. kanalında anlattıklarına göre; bir gece önceden Konya'nın sokaklarında yaşayan sahipsiz, problemli, akıl hastası insanları birileri toplamış, onlara cübbe ve sarık giydirerek ertesi günkü miting kalabalığına karıştırmışlardır. Bunun dışında, miting düzenleyicisi olarak kendisinin de anlam veremediği olaylar olmuştur. İstiklal Marşı okunurken bir grup yeşil cübbeli protesto için oturmuşlardır. Aşırı şeriat yanlısı sloganlar atılmış, Arapça yazılı pankartlar açılmış, miting kontrolleri dışında, sanki bir şeriat ayaklanması provasına dönüştürülmüştür.

Anarşi ve katliamların dışında, özellikle böyle bir olayın olması beklenmiş ve bu olaydan sonra düğmeye basılmıştır. Son hazırlıklar yapılarak, bu mitingten 6 gün sonra darbe gerçekleştirilmiştir.

Darbenin asli gerekçesi şeriat tehlikesi iken, nasıl olur da bu darbe şeriata giden yolun kapısını açar!
Şeriat tehlikesi gerekçe gösterilmiş de, sonradan farklı bir uygulama mı yapılmıştır? Tabii ki hayır.

Bir yazımda da belirttiğim gibi, darbelerin içinde en masumu 12 Eylül'dür. Olabildiğince hukuk içerisinde kalınmaya ve olabildiğince halkı ikna etmeye çalışılmıştır. Bu amaçla Evren ve konsey üyeleri yurdun doğusundan batısına kadar çeşitli illere seyahatler yapmışlar ve açık alan mitingleri düzenlemişlerdir. Evren bu mitinglerin hepsinde şeriat tehlikesinden bahsetmiş ve birinde açık olarak: "1400 yıl önce gelen kurallarla bugünü yönetemeyiz, bu kurallar geçerliliğini yitirmişlerdir." demiştir.

Şeriat rejimi için bundan daha ağır ne söylenebilir? Ben düşünemiyorum.

Evren'e neden şeriata giden yolun kapısını açtı, suçlaması getiriliyor; okullara Din Kültürü ve Ahlak dersleri koydurdu, diye. Peki Atatürk bu konuda ne diyor;

"Bizde ruhbanlık yoktur. Hepimiz müsaviyiz ve dinimizin ahkamını mütesaviyen öğrenmeye mecburuz. Her fert diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır; orası da mekteptir." Başka ne diyor Atatürk; "Terbiyedir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı ve yüksek bir toplum halinde yaşatır, ya da bir milleti esirliğe ve sefilliğe bırakır."
(Naşit Hakkı Uluğ, Üç Büyük Devrim sh. 90, 102)

Evren 12 Eylül öncesi gençliğin iyi terbiye edilemediğini düşünmüş ve Atatürk'ün dediğini yapmış olmalı. Bunun dışında, uluslararası komplo teorilerinin üretilmesine gerek var mıdır?

2- Yazınızda 12 Eylül'de milliyetçilerin ve şeriatçıların desteklendiğinden bahsettiğinize göre işkence ve katliama uğrayan aydınlardan kastınız herhalde solcular olmalı. Bu da yine tarihi gerçeklerle örtüşmemektedir. Bir kere sadece solculara değil, sağcılara ve şeriatçılara da aynı uygulamalar yapılmıştır. Ama sizi, galiba solculardan başkası ilgilendirmiyor. 12 Eylül bir iç savaşı durdurmuştur. Bir darbeden, olağanüstü bir durumdan söz ediyoruz. Evet, işkence yapılmıştır ama katliam yapılmamıştır. Mevcüt mahkemelerin verdiği idam cezalarının önemli bir kısmının onanması ve infazı söz konusudur. Seri cinayetlerden, ölüm makinelerinden bahsediyoruz. Bu hengamede kurunun yanında birkaç yaş yanmış olabilir ama, 27 Mayıs özel mahkemelerinin bu dönemde olmasını düşünmek bile istemiyorum. İşte, gerçek katliam o zaman olurdu.

12 Eylül'ün hukuk dışı uygulamaları 11 Eylül'le kıyaslandığında devede kulak bile değildir.

3- Bir de sağ iktidarlara yüklenmişsiniz. Türkiye'yi hep sağ iktidarlar yönetmiş ve her türlü olumsuzluklardan onlar sorumluymuş! Bırakın sağı solu! Türkiye'de sistem bozuk sistem. Yağma düzeni hakim. Sağcısı da aynı, solcusu da. Ama arada önemli bir fark var ki; sağ iktidarlarda yağma var ama, az çok icraat da var, sol iktidarlarda yağma yine var, icraat yok. Halkımız sola her yöneldiğinde uçurumun eşiğinden dönüyor. (1977 CHP iktidarı, 1989 SHP yerel yönetimleri, 1999 Ecevit'in Başbakan olduğu iktidar; Şubat 2001 krizi)

4- 12 Eylül'ü bu kadar kötülediğinize göre sizce 11 Eylül güzel olmalı! Peki;

11 eylül'de sönen ocakların, hükümsüz infazların, akan kan deryasının hesabını kim verecek?

Sizin 11 Eylül'de bir yakınınız, bir arkadaşınız vuruldu mu? Benim vuruldu. Henuz 18'indeydi. Üniversitenin ara tatili için evimize dönmüştük. Aynı siyasi görüşte değildik ama, o karıncayı bile incitemezdi. İncittiler onu; anasına babasına sarılamadan, hasret gideremeden. Sokakdan geçen bir arabadan atılan kurşunlarla upuzun serdiler onu soğuk kaldırımların üzerine, tertemiz kanları bulaştı kaldırım tozlarına. Hayat doluydu ama, hayata doyamadı o... Katili belliydi ama, kim vurduya gitti o...

Siz hiç kuşkuyla, ölüm korkusuyla yaşamanın ne demek olduğunu bilir misiniz? Sokakta, otobüste, vapurda gördüğünüz her yabancı kişiye "acaba katilim bu mu?" diye bakmayı...

Sabahleyin çocuğunuzu okula gönderdiğinizde; "belki son görüşüm" diye, çocuğunuza sarıldığınız, öpüp kokladığınız oldu mu hiç? Eve dönecek mi diye, her gün korkuyla ve telaşla yollarını beklediğiniz eşiniz, yakınlarınız...

12 Eylül'ü yazmadan önce 11 Eylül'ü okuyunuz ve 12 Eylül'ü yargılamadan önce 11 Eylül'ü yargılayınız.

Ben Kenan Evren'in dünya görüşlerine tümüyle karşıyım. Bugün yaşanan demokrasi ile ilgili bir çok sorunun sebebinin 12 Eylül olduğuna inanıyorum ama, 11 Eylül'ün de masum olduğunu söyleyemeyiz.


















 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..