- Kategori
- Sağlık
Eczacılar Gününde neden karardı vitrinler...
İlacın eczane dışında satılması ve reklamı, sağlığa zararlıdır. İzin vermeyeceğiz. İst Eczacı odası
Parıltılı bir gün. Güneş bulutların arasına aniden saklanıp çıkıyor ve dağ kokulu bir rüzgar, bu deniz kıyısında sanki Uludağ taraflarına- abarttın orada kar ne arasın Mayıs'ın 14'ünde diyorsanız da- Erzincan'a yağan karın serinliğini getiriyor. Hani Avusturalya'da kanatlarını çırpan yaramaz kelebeğin dünyanın herbir yerinde açtığı dertler, kasırgalar... gibisinden. Hiç de yanılmamışım...O kelebek küreselleşme giysisine bürünmüş bir canavar olmasın sakın?
Kadıköydeyim, çarşı girişinde. Eyvah, annemin ilaçları... Yıllar yılı aydınlık vitrini ve güleç yüzü ile o bölgenin simgesi haline gelen Rıfat Sargın eczanesinin kararmış vitrin fonundaki yazıları hiç farkedemeden giriyorum içeri. Annemin ilacını almalıyım. Akşama geç döneceğim için mahalledeki eczanemizden alamamanın getirdiği bir sıkıntıyı da taşıyorum belli belirsiz...
Trafiğin uğultusu aniden bir ezgiye dönüşüyor eczaneye adım atar atmaz. Genç sarışın bir delikanlı akordion, siyah uzun saçlı genç bir kız da keman çalıyor. Öyle güzel, öyle beklenmedik bir an ki. Keşke yaşam hep böyle zevk veren, mutluluk veren sürprizlerle dolu olsa. Hele gençlerin yüzündeki o temiz ve berrak görünüm, her zaman temizliğine, çalışanlarının bembeyaz giysilerine ve düzenine hayran olduğum bu minicik düzenli eczane ile nasıl da uyumlu... Şaşırıyorum ama yine aklım alacağım ilaçlarda. Reçeteyi verdikten sonra etrafa daha dikkatle bakınmaya başlayınca, önümdeki tezgahın üzerinde duran ayaklı cam kasedeki yeşil erikler ilişiyor gözüme.
"Eczacılık günümüzü hep birlikte kutluyoruz." kartını görüyorum daha sonra.
Demek eczacılar günü 14 Mayıs. Tezgahın gerisinde oturan zarif eczacı hanıma yaklaşıp eczacılar gününü kutluyorum ve sonra bir kaç fotoğraf, ne yazık ki çoğu bulanık ve küçük bir söyleşi, aklıma günlerdir takılanları utana sıkıla sorabildiğim bir söyleşi eczacı Ayşe Lerzan Köroğlu hanımla :
" (Bir ilaç adı ) ... ile ilgili bir yazı çıktı. Yasaktır zehirler diye. Bunun nedeni o, OTC* grupta, dışarda satılıyor. İsterseniz alıp kullanabiliyorsunuz. Ben verirken size kontrollu olur. Kaç cc alacağınızı bilirsiniz. Ama siz gidip, alıp istediğiniz gibi kullanırsanız... Bu neticede bir ilaç. Kontrolsuz kullanılmasına ve satılmasına karşıyız. (...) diye bir ilacın adı çıktı. Aslında ... çocuklarımızda kullandığımız bir ürün. Ateşi çıkınca ne yapacaksınız? Yapacağınız hiçbir şey yok. Böyle bir ürün çıkınca; tabii ki kullanılacak ama belirli dozlarda, belirli şekilde. Gidip marketten aldığınızda, sorumluluğun tamamı size ait ve ticari amaç güdülmüş oluyor.İlaçta ticari amaç güdülmez. İlaçtan, sağlıktan ticaret yapılmaz. Bunun sınırları bellidir. Devlet bunu baştan belirlemiştir zaten."
İlaçlar ve eczaneler konusunda bildiğim , gözlemlediğim soruların yanı sıra , bu alanda farkedemediğim bilmediğim başka sorunların da olduğunu duymak. Bildiğim sorunlar neler? Bunları mahalledeki eczanelerin tedirginliğinden, sağlık ocaklarında sıra beklerken duyduklarımdan biliyorum. Müfettişler gelip eczanelerde reçeteye iliştirilmemiş kesik ilaç küpürü avına çıkmışlar. Hatta söylenti o ki bazı eczanelerin çöpleri bile karıştırılıyormuş. Böyle bir araştırma mekanizması olabilir mi? Böyle bir araştırmada gerçeğe ulaşmak mümkün mü? Diyelim ki eczacıya garazı olan biri bi sürü küpürü onun çöpüne attı. Haydi bakalım çık işin içinden! Bu halk sağlığı için mi yapılıyor? Elbette eczaneleri bunaltıp bir an önce havlu atmalarını sağlamak gibi bir amaç da olamaz, inanamam zaten. O zaman ne için?...
Yeni kavradığım sorunlar da var. Örneğin OTC'nin (tezgah üstünde satılan reçetesiz ilaç)* eczacılardan bağımsız; eczacı olmayanlar tarafından marketlerde ilaç satılması anlamına geldiğini söyleşi sırasında ayırdediyorum. Bu yani ilaçların eczacılardan bağımsız kişilerce satılabilmesi izni, eczanelerin ortadan kaldırılmasının- kamuoyu yoklaması yaparcasına- ilk adımı değil mi? Peki, ilaçları eczacı olmayan kişi ve kurumların tekeline bırakınca, eczacılık fakülteleri açmanın mantığı nasıl açıklanacak? Yani sadece Türkiye'de ortalama ilkokul 3,5 olan eğitim seviyesini, istatistik anlamda yükseltmek için mi açılmada ya da eğitim vermede onca üniversiteler?
Aklımı kurcalayan sorular o kadar çok ki... Biz o kısacık sürede eczanelerin kapatılması ve ilaç satışlarının marketlere zincir eczacılığa devri konusunda söyleşiyoruz eczacı Lerzan hanımla:
"Zincir eczacılık, tüm dünyada yapılmaya çalışılan bir uygulama. Birçoğunda zincir eczacılık başarılı olamamıştır. Fransa'da gizli saklı da olsa vardır. Yunanistan'da başarılı olamamışlardır. Yani bizim tarzımızda olan insanlarda olacak bir şey değil. Türkiye'de de olduğu takdirde yüzde bin tutmayacak, olmayacak..." diye anlatıyor eczacı hanım.
Ama ne var ki bu kanunu hazırlıyorlar. İngiltere'de Boots geliyor aklıma. Orada hiç eczane yoktu Boots dışında, yıllar yıllar önce nasıl da şaşırmıştım. İlacı market gibi büyük yerlerden almaya ve küçük eczanelerin olmayışına çok şaşırmıştım. O zaman bizde öyle bir durum olurmu diye de düşündüm mü? Düşündüm ve olmaz dedim. Anlattığım yıllarda ülkemizde büyük marketler de yoktu.
Böyle bir sistemin küçük eczaneleri yutacağı ve pek çok kişinin işsiz kalacağı konusunda endişelerimi dile getiriyorum sorularımda.
"Tabii yutacak . 22 bin eczane kalmayacak. 150 veya 200 tane eczane olacak. Anadolu'da hiç olamayacak. Anadolu'ya nasıl götürecekler bilemiyoruz. Bu kadar çok çalışan bu kadar çok insan ne olacak o ayrı. Biz yine periferlerdeyiz ana noktalardayız. Asıl zarar aradakilere olacak ve hemen yok olacaklar. Büyük hiper marketlerle ufak bakkallar ne kadar rekabet edebiliyor ki? Ve sağlık, herşeyi bir tarafa bırakın."
Bir eczaneden özellikle küçük mahalle eczanelerinden alış veriş yaparkenki sıcaklığı, dostluğu düşünüyorum. ben bile mahalle eczanemden alamadım diye bir sıkıntıyla girmedim mi eczaneye? Eczanelerde karşılaştığım ve kullanacağı ilaçlarla ilgili olarak yaşlılara, emeklilere, annelere, bıkmadan usanmadan açıklamalarda bulunan sabırlı, güleryüzlü eczacılarımız geliyor aklıma. Eczacılarımız aslında devletin vatandaşına sağlamak zorunda olduğu psikolojik desteği, gönüllü olarak sağlayan insanlardır. "Bu işin bir de psikolojik yanı yok mu?" diye soruyorum.
"Gayet tabii. Bizlerde alışkanlıklar vardır. Aynı kasaptan alışveriş ederiz. Aynı eczaneden alışveriş edersiniz. Aynı hukukçuya gitmeye çalışırsınız. Biz bu konuda daha kapalıyız. Sıkıntılar var ama olmayacağını düşünüyorum. Bizim halkımız bu konuda çok duyarlıdır. Eczacılar çok güçlüdür. 22 bin eczane. yanlarında beşer kişi çalıştırsalar veya herbirinin de 3-4 kişilik ailesi olduğunu düşünseniz..."
Yarım milyonu yani 500 bin kişiyi geçer diyorum.
"Daha fazla. Biz burada 12 kişiyiz. Üç eczacı çalışıyor aynı anda."
Yasa hangi durumda, geçti mi? diye soruyorum.
"Hayır geçmedi. Tasarı olarak alt yapısı hazırlanıyor.
Bu SSG'nin nin içinde mi? diye soruyorum.
Yok. Ayrı olarak hazırlanıyor yasa. Onlar, onları istemiyorlar zaten.. Reçetelerde kâr
yok.
Peki eczacı odası var. Onlar...diye soruyorum.
"Eczacılar odaları aktifler tabii.. Eczanelerin hemen hemen yüzde 90 ı destekliyor ve hepimizde bakın vitrinde protestolar var. Ses getireceğini düşünüyoruz. "
Desteklemeyen % 10 u soruyorum.
"Ya konumundan dolayı, ya vitrininden dolayı karartamamış olabilir. Ama koymayanlar da bu tasarıyı destekliyor anlamına gelmiyor. % 100'ü bence bu tasarıya karşı. Sürekli kâr marjlarımız düşüyor. Kanser ilaçlarında o kadar düşük o, kadar düşük ki, zarar ediyorsunuz. Devlet o zaman kendi versin. "
Devlet kendi eczanelerini de kapattı zaten değil mi?
"Yapabilseydi kendi yapardı zaten. Çok kolay bir iş değil. Sağlık çok önemli. Ama bizim ülkemizde sağlığın hiçbir önemi yok."
Devletin kendi eczanelerini kapatması dışardaki eczanelere yarar sağladı mı?
"Aslında çok fazla yarar sağladı. Şöyle düşünmek lazım. O kadar müşteriyi benim eczaneme soktu. Ama bana o recetenin parasını nasıl ödüyor, ne şartta ödüyor veya ne kadar kârlılıkla ben verebiliyorum? Bunların hepsi çok önemli. Biz Avrupa standartının çok altındayız. Avrupa'da mesela nöbet tutan eczacı nöbette sattığı ilacı farklı fiyata satar. Çünkü sabaha kadar bir hizmet veriyor.Burada ise aynı.. Mesela internet satışları başladı, çok ciddi bir sorun. İnternetten bir sürü ilaç satışı var."
Bu yasal mı, internetten?
"Yasal değil tabii. Eve gönderimler var. mesela telefonla. Nerdesiniz kimsiniz belli değil. "Peki biz nöbetçi eczaneden alıp size getiriyoruz." diyorlar. Böyle bir şey olamaz.Siz böyle bir iş yapar mısınız? Benim için gecenin 3'ünde nöbetçi eczaneye gidip ...."
Aklıma takılan başka bir konuyu soruyorum. Sahte ilaç olabilir mi?
"Tarihi geçik ilaç, sahte ilaç, çok fazla şeyin adı geçiyor malesef. Ama bizde halk sağlığı üçüncü derecede..."
Söyleşi için eşekkür edip, Lerzan hanımın eczacılar gününü yeniden kutlayıp kulaklarımızda ezgilerin yanı sıra yüreğimize oturan acı, aklımızda paylaştığımız sorunlarla ayrılıyoruz. Çıkışta yine aynı rüzgar, yıllar yılıdır esip durur çarşı girişinde.
Hindistan'dan İngiltere'ye uzanan müthiş bir sahte ilaç imalatı öyküsü izlemiştim BBC'den geçen yıl. Bir yerlere kaydetmiş olmalıyım o yayını. O zavallı kanser ve AİDS hastalarına yutturulan palet haline getirilmiş tebeşir tozundan başka bir şey olmayan sahte ilaçların, üretiminden satışına kadar tüm zinciri içeren bir vicdansızlıklar ağını sergiliyordu program. Bulabilirsem o röportajı bi daha okumalı...
Dönüp vitrinin de, kararmış vitrinin de fotoğrafını çekiyorum, sonra da okuyorum.
Geleceğin kararmaması için vitrinlerimizi karartıyoruz.
Uyarıyoruz.
İlacın eczane dışında satılması ve reklamı, sağlığa zararlıdır. İzin vermeyeceğiz...
İstanbul Eczacı Odası.
http://www.istanbuleczaciodasi.org.tr/index.php?syf=basin&nod=basindan&tarih=15.05.2008
http://www.istanbuleczaciodasi.org.tr/