Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mayıs '07

 
Kategori
Mizah
 

Edebiyatı parçaladım galiba!

Edebiyatı parçaladım galiba!
 

Yürüdü genç adam, hiç durmadan yürüdü... Kafasında dünyalar vardı sanki... Ne olduğunu anlayamadığı şeyler düşünüyordu... Bir an aklından, geçen gün; " Hani karşı tepede bir duman görürsün de yangın mı yoksa sis mi ya da başka bir şey mi kestiremezsin ya; ben de o kadar uzağım sana, seni anlayamayacak kadar..." dediği geldi kıza...Sonra kaldırdı başını hiç kaldırmadığı kadar...Genç adamın başı pencereye vurdu... Ekşitti yüzünü... Ağrıdı kafasının arkası... Bir an lanet etti her şeye...Soluklaştı yüzü... Neden sonra genç adam nezle olduğunu anladı... Burnu dolmuştu, temizledi lavaboda...Burnundan çıkan dünyalardı sanki genç adamın... Bembeyaz, pürüzsüz vitra lavabo artık eskisi gibi değildi...Genç adamın sümükleri kaplamıştı vitrayı...Sonra uzaklaştı lavabodan...

Evden çıkmak istedi sonra genç adam... Çıkarken, portmantonun üzerindeki tozlu albeni kutusunu gördü... Birazcık gülümsedi... Sustu sonra...Eskiye gitti bakışları, kafası...Albeni kutusuna uzandı elleri... Albeni kutusunun tozları gözüne kaçtı genç adamın; aldırmadı bile...Açtı kutuyu ve hemen kapattı... Yerine koydu sonra...

Genç adam evden çıktı çıkmasına da hala düşünüyordu...Nezlesi ne dereceydi bunu düşündü sonra...Bunu, sümüğünün renginden bilebilirdi aslında...Rengi neydi acaba; unutmuştu...Sonra tepeyi düşündü, dumanı düşündü ve tepedeki olası badem ağacını düşündü...Belki de badem ağacının yapraklarının rengindeydi sümüğü...İlerlemişti o vakit nezlesi...Üzüldü genç adam...Yanına birkaç parça peçete de almamıştı ki...Neyse dedi ve yürüdü...

O da ne hava mı kapalıydı...Bi garipti gökyüzü...Hiç böyle olmazdı kapalı bir hava...Kahverengimsi bir renk...Genç adam çok şaşırdı; gözlüklerini çıkarıp bir daha baktı...Yo gözlükleri kirlenmişti genç adamın...Ağzını aralayıp hohhohladı camlarını ve gömleğini kaldırıp atletinin ucuyla sildi gözlük camlarını...Ve havanın tadını çıkardı...

Dışarıda fazla duramadı genç adam...O kadar çok heyecanlıydı ki, bir an önce eve gitmek istedi...Rengi merak ediyordu tüm heyecanıyla...Koştu, koştu genç adam...Hiç koşmadığı kadar koştu...İstedikleri kadar deli desinlerdi; koştu genç adam...Aslında evden fazla uzaklaşmamıştı ki...Zaten o kadar koşmadı...On saniye sonra evdeydi...

Kalbi zıp zıp çarpıyordu gencin...Lavaboya yöneldi...Lavabo ne de olsa tüm cömertliğiyle genç adama cevabı söyleyecekti...Ve sonunda vitrayla göz göze geldi...Ama genç adam bir an durakladı, sanki tüm dünyası yıkılmıştı...Dünyalar üzerindeydi sanki...Tepeyi, dumanı, albeni kutusunu ve badem ağacını düşündü sonra... Hepsine lanet etti...Sümük kurumuştu çünkü...Renk asıl renk değildi...Ve vitra artık pürüzsüz ve bembeyaz da değildi...Türk filmlerindeki kötü adamlar gibi kahkahalarla genç adamla dalga geçiyordu sanki vitradaki kuru sümük...Ve hemen tüm acısını örtmek için kırmızı noktalı musluk kolunu çevirdi... Sıcak su onun canına okurdu şimdi...Sular da kesik olmazdı ya... Evet değildi...Ve temizledi genç adam lavaboyu...Tüm kötülükler akıp gitmişti sanki giderden...Bir an gülümser gibi oldu...Ama fazla uzun sürmedi gülümsemesi...

Sonra odasına yöneldi genç adam...Çoraplarına baktı...Hep aynı noktaya baktı...Yeni ayakkabısının üst kısımları iki çorabının da aynı noktasını delmişti...O deliklerden ayaklarına baktı...O delikten tepeyi gördü genç adam, dumanı gördü, badem ağacını gördü...Ve o delikten albeni kutusunu gördü genç adam...

Ha, albeni kutusunda ne mi vardı....Boştu...

Not:İlk defa bu tarz bir yazıyla karşınızdayım...Acaba devam etmeli miyim sizce... Ne dersiniz?

 
Toplam blog
: 27
: 2491
Kayıt tarihi
: 08.06.06
 
 

Tuna kimya mühendisidir, işletme mezunudur, iş güvenliği uzmanıdır; ancak işi bunlarla alakadar o..