Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Nisan '14

 
Kategori
Edebiyat
 

Edebiyatta üç boyut

Edebiyatta üç boyut
 

Piyer Loti'den Haliç ve Eyüp'ü eşimle izlerken 05 Nisan 2014


ELEŞTİRİ

Amerikan eleştiricilerinden biri, eşya gibi edebiyatın da kendine göre üç boyutlu olabileceğini ileri sürüyormuş. Eşyada ne vardır? Boy vardır bir de derinlik vardır; bunlara karşılık edebi eserlerin de genişlik, derinlik ve yükseklik gibi üç boyutlu olduğu söylenebilir diyormuş. Gerçekten büyük yazarlarda bu boyutların üçü de bulunur, bir kısmında ikisi görülür, çoğundaysa ancak biri. Eleştirici birkaç Amerikan yazarını bu denemeden geçirmiş ve bugünkü yazarların çoğunun iki boyutlu kaldığı yargısına varmış.

Buluş hiç fena değil; insanı epeyce yargılara vardıran bir buluş. Hem, eskiler kadar yeniler için de aynı kolaylıkla kullanılabilecek bir yol. Boyutların (ölçüsü bol bol tutulmak üzere) üçü birden ancak, dünyanın Homeros, Dante, Shakespeare gibi birkaç sanatçısında bulunsa gerek. Ama, kendi edebiyatımızın adamlarında da bu boyutları arayarak vaktimizi hem zevkli hem faydalı geçirebiliriz.

Örneğin son elli yıla bakarsak: Halit Ziya Uşaklıgil’de genişlik yok, derinlik ve biraz da yükseklikten söz edilebilir. Hüseyin Rahmi Gürpınar epeyce genişliği var olan bir yazar, derinliği ise az, yüksekliği hemen hiç yok. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nda yükseklik Uşaklıgil’den daha az, ama derinlik daha çok; darlığına ise iyice dar. Reşat Nuri Güntekin’e gelince, onda sade biraz genişlik var; Yeşil Gece, Acımak gibi sondajlar derine gitmeden kalıyor. Sabahattin Ali biraz genişliğine biraz da yükseklik katıyor, iki boyutlu oluyor. Sait Faik Abasıyanık da onun gibi; ancak onunkiler yükseklikle derinlik, yoksa genişlikten çok uzak.

Ozanlardan Tevfik Fikret’te kendine göre bir yükseklik vardı, ama ne genişlik, ne derinlik. Akif için de aynı şey söylenebilir; belki Fikret’ten birazcık fazla genişliği vardı. Yahya Kemal Beyatlı, gariptir ama, bu üç boyut denemesinde, her zaman göründüğü gibi klasik bir büyüklükte görünmüyor. Öncekilerle kıyaslayınca oldukça derinliği ve yüksekliği varsa da genişliği hemen hemen hiç yok. Ahmet Haşim’in derinliği ondan fazla, ama yüksekliği ile  genişliği ondan az. Yakınlara geldikçe üç boyut arasında ahenge rastlamak büsbütün güçleşiyor. Nazım Hikmet Ran oldukça geniş bir ozan, yer yer yüksekliği de yok değil, ama derinlikten yoksun.Necip Fazıl Kısakürek’in derinliği ondan fazla, ama yüksekliği az, genişliği daha da az.

Böylece her yazarımızda bu üç boyutu sayabiliriz. Şu nokta herhalde gözümüzden kaçmayacak: Yükseklik güçlü bir inana dayanan yazıların niteliği; bu inan ister din ve ahlak sorunlarını gözetsin, ister yalnız toplum sorunlarını içine alsın. Derinlik, daha çok karar veremeyen ve şüphe edenlerin özelliği; sanatçı sorup anlamak derdiyle derinleşiyor. Genişlik de ruh ve inan sorunlarını ikinci sıraya bırakıp, insan topluluklarının çeşitli davranışlarını öne alan sanatçılarda bulunur. Bu bakımdan günümüz yazarlarında en çok genişliğin değer taşıdığı söylenebilir. Kısaca, değerli edebiyatçılarımızın çoğunda bu üç boyuttan biri, seyrek olarak da ikisi var; ama üçüne bir arada rastlanmıyor. Bununla beraber, büsbütün kederlenmeye yer olmasa gerek. Çünkü dünya klasikleri arasında bile üç boyutun üçünü birden kendinde toplamış sanatçılar bol değil.

 

                                   (Orhan BURİAN, Denemeler-Eleştiriler)

 AÇIKLAMALAR

 Yazar, sanatçıları “yükseklik, derinlik, genişlik” kavramlarına yeni anlamlar yükleyerek değerlendiriyor. Ele aldığı sanatçıları  bu kavramalara göre eleştiriyor. Sanatçıları bu yanlarıyla olumlu, olumsuz olarak adlandırıyor. Bu adlandırma eleştirmene has bir tutum olduğu için özneldir diyebiliriz. Yani bu ileri sürülen görüşlere okur olarak katılmayabiliriz.Zaten yazarın da böyle bir niyeti, amacı yok. Yazı bu yanıyla bir deneme niteliği taşıyor. Kısaca, deneme-eleştiri özellikleri taşıyan bir yazı okudunuz.

Eleştiri bir düşünsel türdür. Bundan önce gördüğümüz makale, deneme gibi.Eleştirmen ne övgü ne de yergi havası içinde yazar. Eleştirinin özelliği nedeniyle bu türde bir yapıtın, yazarın, ozanın, kısaca konu olan kimse, olumlulukları,olumsuzlukları iç içe bir arada bulunur. Eğer, yalnız olumsuzlukları içeren bir eleştiri söz konusuysa bunu yergi olarak adlandırırız. Açıklama, inceleyip çözümleme ve değerlendirme eleştirinin üç temel boyutudur. İşlevi okurla kurulacak köprülük görevini gereği gibi yerine getirmesine bağlıdır. Okurun, üzerinde durulanı olumlu olumsuz yönleriyle kavrayıp algılamasını sağlar. Eleştiri türlerini okura, topluma, sanatçıya, yapıta dönük olarak sıralayabiliriz.        

Siz de okuduğunuz bir romanı, öyküyü beğenileriniz doğrultusunda değerlendiriniz. Söyleyeceklerinizin sizin görüşleriniz olduğunu unutmayınız. Ancak, tutarlı olmak da gerekmektedir. Bu nasıl olacak? İleri sürdüğünüz görüşler  başkalarından onay alıyorsa yazınız amacına ulaşmıştır  denilebilir. Bu nedenle kendi beğenilerimiz, görüşlerimiz yanında başkalarının da beğeni ve görüşleri olduğunu unutmayacağız. Eleştiri türü bu özellikleri taşıyan bir yazın türdür.

Okuduğumuz bu metin öğretici özelliği taşıyor. Düşünsel nitelikli bir metin.Bu bakımdan bu tür metinleri okurken yazarın neyin üzerinde durduğunu, üzerinde durduğu konuya nasıl yaklaştığını, okura iletmek istediği düşüncenin ne olduğunu belirlememiz gerekir.Düşünce yapısı içinde düzyazıyı oluşturan konu, görüş açısı, anadüşünce, yardımcı düşünceler kavranırsa metinle ilgili bir görüş ileri sürülebilir.Bu nedenle düşünce yazıları okunurken bu öğelerin saptanmasına özen gösterilmeli. Okuduğunuz eleştiri türünün düşünce yapısı içinde yer alan öğelerini belirleyerek yazının planını çıkarınız.

 Eleştiride öne sürülen görüşleri okuyan birisiyle tartışınız.

 Okuma ve  tartışmanın size kazandırdıklarını önce sözlü sonra yazılı olarak anlatınız.Yazılı anlatımda paragraf kurarken nelere özen göstermeniz gerektiğini anımsayınız.

 Basılı, yazılı simgeleri anlamlandırma, kavrama ve yorumlama çabası olan okuma eylemini bütün boyutlarıyla anlayabilmek onu oluşturan öğeleri tanımaktan geçtiğini bir kez daha yineleyelim.

 

 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..