Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '16

 
Kategori
Blog
 

Editörlük

Editörlük
 

Editörlük


Sözcüklerin anlamı , bulundukları içeriğe göre ve gördükleri işleve göre değişebilir. O zaman “Editörlük” yada “Editör” sözcükleri de kişilerin çalıştıkları iş yerine ve sorumlu oldukları işin kapsamına göre değişebilir.
 
O bakımdan Türkçe girmiş bulunan “Editörlük-Editör” ; “Redaktörlük-Redaktör”; “Yazmanlık-Yazman” sözcükleri bu kavramın sınırlarını belirlemek için kullanılan bazı sözcüklerdir.
 
Türkçe de bu yazım düzeltme, yayınlama işini gösteren bazı ödünç alınmış kavramlar vardır.
 
Buna göre:
 
Yazman (Sekreter, katip) : 
 
Eski zamanlarda  “Yazman” kendisine getirilen elle yazılan bir metni daktiloya aktarırdı. Şimdi ise bu konuda bilgisayarlar kullanılmaktadır. Yazman metinlerin bilgisayara doğru olarak girilmesinde yardımcı olur. Arada düzeltmeler yapsa da asıl görevi düzeltmenlik değildir. 
 
Başyazman’ın ise sözcük olarak sorumluluk sınırları geniştir. Bir yayınevinde bütün gelen giden yazıları denetleyen ve son çıktısının basılmaya hazır olduğunu söyleyen kişidir.
 
Redaktör  (Düzeltmen): Yazılmış bir metin üzerinde gereken düzeltmeleri yaparak yazıyı yayıma hazır duruma getiren kimsedir. 
 
Düzeltmenler genellikle çeviri yazılar veya kitap önerileri üzerinde çalışırlar; onların çevrildiği dildeki görünüşünü, doğru söylenişini denetlerler; öneriler getirirler.
 
Editör (Yayımcı): Bir kitabı basıma gitmek üzere denetleyip, düzenleyip, hazırlayan kimsedir.  Bazen “Yayımcı” anlamına da gelir. Yazıları yeniden düzenleyerek yayıma hazırlayan kimsedir.
 
Ama yine de , dikkatli bir gözlemle bütün bu işlerin aslında birbiri içine girdiği görülür. Yani kişiye göre, verilen göreve göre kişi bu işlerden her üçünü de yapabilir.
 
Aslında belki de bu sözcükleri ayırt etmek, sınır çizmek ve bu sözcüklere yeniden Türkçede isim bulmak  gerekmektedir.
 
Bazen Editörlük görevi bir çeşit, “Sansür”ü de içinde taşır. Bu anlamda Editör kendisine gönderilen yazıları yalnız Türkçe’leri açısından değil, aynı zamanda, sanatsal, estetik yönden; güzelliği ve doğruluğu yönünden de incelerler. 
 
Bu inceleme işinin içinde, çoğu yayınevlerinde gönderilen yazıyı hukuki açıdan ve siyasi sakıncalar açısından da denetleme görevi vardır. 
 
Bir yazar hangi şeyleri söylemekten kaçınmalıdır? 
 
Bu sakıncalı durumlar aslında yasalarla belirlenmiştir ama öyle durumlar vardır ki, siyasi yetkenin hassas olduğu durumlarda, yayın organı kendi durumunu düşünerek, yazıyı basmaktan kaçınabilir. 
 
Çünkü bir çok durumda yazarın kendisi yazının içeriğinden sorumlu olsa bile, yayın yapılan ortamın Başyazmanı’nın veya Sorumlu Editör’ün de taşıyabileceği sorumluluk durumları olabilir. Bazen Başyazman çok geniş yetki ve sorumluluklarla yükümlüdür.
 
Bu bakımdan yayın organının sahipleri bazı sorumluluk sınırları çizerler,  bunları Editörlere dikte ettiririler, Editörler de mümkün olduğu kadar hata yapmadan, böyle “Sakıncalı Yazı”ların yayın organından çıkmasını engellemeye çalışırlar.
 
Bazen bu durumu, yazının (kitabın) yazarına kibarca anlatırlar; olmazsa yayımını geciktirirler veya basmakta çekince görebilirler; basmazlar.
 
Bu durumda ne yapılmalıdır?
 
Her ülke kendisine özgü yayın yasakları açısından duruma uygun yayın politikaları geliştirir. Bazı ülkelerde yayın alanında özgürlük anlayışı çok geniştir ama buna karşın yine de bazı sakıncalı durumlar olabilir. O takdirde , yazara özgürlüğünün sınırları hatırlatılır. Çoğu kez buna gerek kalmaz. Çünkü sorumlu yazarlar zaten kendi sınırlarını bilirler , ona göre “otosansür” uygulayarak, kendi yazdıklarını ülke koşullarına göre gözden geçirirler.
 
Örneğin Osmanlı Dönemi’nde “II. Abdulhamit rejiminin  önemli bir dayanağı ise sansürdü. Osmanlı Devleti’nde ilk “sansür kararnamesi” Abdülaziz döneminde (1861-1876) yayımlanmıştı ama II. Abdülhamid döneminde kapsamı akıl sınırlarını aşan boyutlara ulaştı. Kapsamına yalnız gazete ve dergileri, kitapları almakla yetinmeyen, tramvay biletlerine, ilanlara, konyak şişesi etiketlerine kadar akla gelen ve gelmeyen her şeye yönelen bir sansür, uygulanmıştır” (serenti.org)
 
Bizim “Milliyet Blog” da durum çok esrarengiz.  Kaç tane Editör var? Baş Editör kimdir? (Acaba Başak hanım mı bu görevi üstleniyor?) Editörlerin yetki ve sorumluluk sınırları nelerdir; bunları bilmiyoruz. Sadece tahmin edebiliyoruz. Başta konular bazı ilkeler var ama bunlar çok soyut şeyler. O bakımdan yazar güçlükler çekebiliyor ve sınırları zorlayan yazarların bir çok yazısı da geri dönebiliyor.
 
Keşke güzel bir İstanbul gününde, Editörler ve Milliyet yetkilileriyle güzel bir toplantı yapılsa, bu meseleler güzel güzel ortaya konup konuşulsa ne güzel olur!
 
Acaba konuşabilir miyiz; yoksa hıncımızdan editörleri ortamıza alıp evire çevire… Yapmayın ya…
 
Şöyle yakın çevremiz üzerinde düşünelim, dedik. Fazla ileri gitmeye gerek yok!
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..