Egemenlik Kayıtsız Şartsız Beyindedir !

Dünyayı fethetmek için her türlü koşullara uymak, güçlükleri yenmek, tehlikeleri savuşturmak gerekir. Kısacası, tam anlamıyla serüven kitaplarındaki kahramanlar gibi olmak lâzımdır. Siz, yaşadığı serüvenlerden her daim galip çıkan kahramanın aptal olduğu bir roman okudunuz mu hiç? Sanıyorum, hattâ eminim cevabınız hayır... Önceliği olan "fizik gücü" değildir, "akıl" gereklidir ve en güçlüler daima en akıllı olanlardır. Bu bir roman kuralıdır.


Hayat, geçirdiği evrimin sonunda memeli hayvanları doğanın kralı yapmıştır. Bunun sebebi, vücut ısılarının bütün gözeleri koruması olduğu kadar, yavruların doğumdan evvel ana karnında, doğumdan sonra da ana ve babalarının gösterdiği şefkatle, tehlikeler karşısında çok iyi korunmasıdır. Lâkin evrim onlara daha üstün bir egemenlik sağlamıştır ki bu, aklın egemenliğidir!


Havada uçmak karmaşık bir sinir sistemi gerektirdiğinden kuşların beyni sürüngenlerinkinden hem daha büyük, hem daha gelişmiştir. Fakat memeli hayvanlar, bunun da ötesine gitmişlerdir.


Bu yeni hayvan türü, sürüngenlerin ve balıkların beyin organlarını aynen korudukları gibi, ayrıca başka bölümler de eklemişlerdir. Üstelik, beynin bu yeni bölümleri, çok duyarlı duruma gelmiş duyuların sağladığı bilgileri kaydedebilmekte ve yorumlayabilmektedir.


Çünkü gözlerinin çok iyi görmesi, kulaklarının çok duyarlı olması, burnunun çok iyi koku alması memelilerin bir başka özelliğidir; diğer hayvan türlerine karşı bir başka üstünlüğüdür.


Hayvan, çevresinde bütün olup bitenleri hissedebilir, bunlardan bir sonuç çıkarabilir ve en önemlisi, bir otomatizm yoluyla hareket edeceği yerde karar verebilir.


Sürüngenlerin ve kuşların yaptığı gibi, memeliler de, yeryüzüne yerleşir yerleşmez çok değişik türlere ayrıldılar... Kimisi ot yiyici oldu, kimisi et yiyici; kimisi sürat rekorlarını kırdı, kimisi de bütün yaşantısını yerin altında geçirdi; kimisi ağaçlara tırmandı, kimisi de dağlara; bazıları kavurucu çölleri kendilerine yurt edindiler, bazılarıysa kutup buzlarında yaşamayı tercih ettiler; bazıları uçmaya başladı (yarasalar), bazıları da geri döndükleri denizde kendilerini balıklar kadar rahat hissettiler ve bunlardan balinalar, yunuslar ya da foklar ayaklarını yüzgeç haline getirdiler.


Evrimin bu döneminde her şey çok hızlandı. Birçok memeli hayvan türü doğdu ve bir süre sonra tükendi. On, onbeş milyon yıllık devrede bir irileşme hastalığı başgösterdi... Bazı süper-gergedanlar ve süper-filler görüldü; sonra devler kaybolarak, onların yerini başka hayvanlar, bizim tanıdığımız memeliler aldılar.


Bütün bu türlerin doğması ve ortadan kaybolması, çok süratli bir tempoda olageldi. Dünyanın doğuşunda saatin gece yarısı onikiyi gösterdiğini kabul edersek ve şimdi yaşadığımız çağda da öğle vakti onikiyi işaret ettiğini düşünürsek, bu olaylar öğleye 6, 5 ya da 4 dakika kala meydana gelmiştir. Yâni memeli hayvan, çok genç bir canlı varlık türüdür.


Ancak, dört ayaklı bir yaratık için en iyisi hangisidir?.. Tırmanmak mı, sıçramak mı, atlamak mı, yüzmek mi, koşmak mı, dalmak mı, toprağı kazmak mı? Aslında bu özelliklerin hiçbirini diğerine yeğ tutmaya değmez. Çok önemli sonuçlara yol açan olgu, memeliler arasında bu türün kaslarını, dişlerini ya da yüzgeçlerini değil, ama her şeye hükmeden beynini çok geliştirmesidir.


Bu olay, bugün özellikle Madagaskar adasında görülen, ağaçların arasında yaşamını sürdüren, küçük elleri olan Makiler'le başlar, çok iyi tırmanıcılar durumuna gelen, bugünkü maymunların atalarıyla devam eder. Sonra, bu yaratıkların bazıları ağaçlardan inerler; ağacın üzerindeyken dik durduklarından, yerde yürürken de dik dururlar. Tabii kolları, azıcık kambur yürüyüşleri esnasında onlara sık sık yardımcı olmaktadır; lâkin ayaklarının üzerinde sıkı dururlar.


Ve nihayet o önemli an gelir!.. Beynin üzerinde bir sinir şebekesi oluşur; bu "beyin kabuğu" düşünür, yargılar ve verilen kararları bütün vücuda kabul ettirir...


Dediğim gibi... Egemenlik kayıtsız şartsız beyindedir!