Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Şubat '16

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Egemenlik kimin?

Egemenlik kimin?
 

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda ve Türkiye Büyük Millet Meclisi duvarında yazdığı gibi; "Egemenlik kayıtsız, şartsız milletin"mi? Yoksa, sanki bu söz dinsizlik ve Tanrı'yı inkarmış gibi (Ya da salt Mustafa Kemal Atatürk tarafından söylendiğinden) tepki gösterip, arabasına falan "Egemenlik kayıtsız şartsız Allah'ındır" yazanlar mı haklı? Ya da her ikisini onaylıyormuş görünmesine karşın, egemenlik hakkını kendinde ve "yüce" birtakım kişilerde görenler mi? Örneğin; egemenlik hakkı millette değil de millete küfreden bir müteahhitte mi ülkemde?

Dün gece uzunca bir aradan sonra Haber Türk'te yayımlanan "Öteki Gündem" programını izliyordum. Aslında program kahinler ve kehanetleriyle ilgiliydi. Konuklardan biri de 1990'ların sonlarında İzmir'de aynı gazetede (30 Ağustos 1999'da kapanan Gazete Ege) çalıştığım Ata Nirun'du. Eğer metafizik, parapsikoloji gibi konularla ilgilenmenin ana amacı, "tekamül" (Gelişme, olgunlaşma) ise, programı izlerken Nirun'da bunu gözlemledim. Ama, benim asıl dikkatimi çeken, sunucuyu ve izleyiciyi - bence irkilterek, uyarmayı ve uyandırmayı beceren - Halit Kakınç'tı. Katolik Kilisesi ve Vatikan konuşulurkan, Hz. İsa'nın yoksuluğuna ve alçakgönüllülüğüne karşın, Vatikan'ın aşırı zenginliğine ve debdebesine dikkati çekti. Tam ben, "Hz. Muhammed ve Hz. Ali'nin yaşamı, yaptıkları, savundukları... 'Komşusu açken, tok yatan bizden değildir' hadisi" diye içimden geçiriyordum ki; Ata Nirun, "Aynı şey İslamiyet'te de geçerli değil mi? Muhammed'in ölümünden 60 yıl sonra Emevi ve Abbasi'lerin ihtişamına ne demeli?" şeklinde konuştu.

Peki, "Ya günümüz Suudi Arabistan Krallığı'na ve Türkiye'de İslam dinini propaganda aracı ve birçok konuda sözde referans olarak kullanan iktidar sahiplerine ne demeli? Sabır, tevekkül, kanaatkarlık, alçakgönüllülük, haram ve hak yememek, lüks ve debdebeden uzak durmak, paylaşmak, bağışta ve iyilikte bulunmak yoksul, güçsüz ve egemenliği elinde bulunduramayanlara özgü mü? Diğerleri bundan muaf mı?

Cerattepe de "Gezi" olabilir(di)

Demokratik ve siyasal bir gereklilik olarak, egemenliğin millette bulunduğunu savunması gereken siyasilerin; dinsel açıdan "Egemenlik Allah'ındır" diyenlerin çoğunun kendileriyle ters düştüklerine tanıklık ediyoruz hep. Yani, toplumda ve siyasette hep çelişkili tutumlar, tutarsızlık gözlemleniyor.

Diyanet Takvimi'nin 13 Şubat tarihli sayfasından alıntı: "Hz. Peygamber'in (s.a.s.) verdiği müjdeye göre, adil yönetici duaları reddedilmeyen üç grup insandan biridir.... Adaletin egemen olduğu bir idarede huzur, esenlik dirlik olur... Bu büyük günde (kıyamet) Allah'ın en çok kızdığı kişiler ise, en şiddetli azaba uğrayacak olan zalim idareciler olacaktır (İbn Hanbel, III,23). " Siyasi iktidardakiler, Başbakanlığa bağlı kuruluşun takvimini 10 gün sonra okumuşlar sanırım... "Başbakan Davutoğlu ile görüşen heyette yer alan Artvin Belediyesi üzerinden paylaşılan bilgiye göre, Cerattepe'de madencilik faaliyeti, hukuksal süreç tamamlanıncaya dek durdurulmuş." Bunun için, milletin bu kadar tepki göstermesi, yurttaşların yaralanması mı gerekiyordu?...

Yani, başta kutsal kitaplar olmak üzere, ilkesel bazı metinleri, sözleri okumak, birtakım yerlere yazmak yeterli değil; gereğini yapmadıktan, uygulamadıktan, yaşama geçirmedikten sonra!

Tabii benim inancım ve görüşüm, Tanrısal (külli) iradenin her şeye hakim ve üstün olduğu, ancak, insanların da kendi kaderlerini etkileyecek, hatta belirleyecek bir (cüzzi) iradeye sahip olduğu yönünde. Yani, bence inançsal açıdan egemenlik Allah'ın, ama, siyasal açıdan milletin (halkın) sayılmalıdır. Hem müslüman hem demokrat olmak bunu gerektirir.

Gülçin ERŞEN – 24 Şubat 2016 / Güllük

 
Toplam blog
: 134
: 869
Kayıt tarihi
: 06.07.11
 
 

Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu (İletişim Fakültesi) Radyo ve Televizyon Bölümü mezun..