Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Haziran '19

 
Kategori
Deneme
 

Eğitim de, Ne Eğitimi?

Toplumların en büyük sorunlarının eğitim sorunu olduğu söylenir ki, doğrudur. Eğitim derken gerçekte anlaşıldığı tam olarak anlaşılmasa da “batılı gibi davranan insan tipi yetiştirmek” eğitimle eşdeğer bir durummuş gibi anlaşıldığı çok olmuştur. Medeniyet orada, silahlar orada, dünyanın canına ot tıkayan hemen her türlü sanayi orada, dünyayı en çok kirletenler orada, kendilerinden başka hemen herkesi soyan, sömüren ve bunu yaparken dinleri bozan, ellerinde tuttukları yalan makineleri ile diğerlerini yoldan çıkaran her türlü argümana (sanat, edebiyat, sosyal medya, bilim) sahip olmaları onları diğerleri üzerinde (Afrika ve Asya’nın çoğu bölgesindeki halk veya devletler) sömürü, gasp ve her türlü soygun araçlarını kullanan insanların yaşadığı devletler oldukları gerçeğini nereye koyacağız?

Kendi ülkelerinde hemen her şeyi kontrolünde tutan Batı toplumu ve onun da üzerindeki güç; gerçekte halklarını diğerlerini sömürmek üzere; Thomas More’un ideal ülkedeki bir medeniyeti tasvir ederken yaptığı şeyin gerçekte günümüzdeki uygulaması olduğu, dışarıdan gelen vahşileri asker olarak kullanıp onları bir şekilde köleleştirmiş, köle askerlerin ülkesi olduğu gerçeğini batıyı model alırken, nereye koyacağız?

Elbette köle asker deyiminden geçmişte savaş alanında eli silah tutan askerler anlaşılıyordu ki; günümüzde birçok eğitimli insanın köle asker olduğu gerçeğini nereye koyacağız?

Dünyayı en fazla kirleten ve dünyada en fazla kan dökülmesine neden olanların gerçekte en medeni ülkeler eğitimde en zirvede olan ülkeler olması gerçeğini nereye koyacağız?

Eğitim elbette çok gerekli ancak boyutlarının çok iyi belirlenmiş olması lazım ki genellikle günümüz eğitim sistemleri özelinde durumsal belgelendirme, sınıflandırma düzeninden başka bir işe yaramıyor.

Sınıflandırma, standart koyma, standart kuralları denetleme mekanizmaları da ne yazık ki dünyada birkaç merkezden yapıldığından normal kurallarla yapılan eğitim savaşları, acıları dindirmiyor aksine standartlaşma üzerine çığır açıyor.

Mevcut eğitim sistemleri suç ve suçluyu azaltıyor mu diye sormak lazım ama korkuyorum bu soruyu sarmaya ki, dünyanın en medeni ülkeleri, mahvettikleri doğalar, doğa katliamının sorumluları zulu kabileleri değil.

O halde eğitimin evrensel boyutu ile birlikte birçok açıdan dünyayı güzelleştirmesi, kötü alışkanlıkları bir veya birkaç ülke lehine, kendi ülkesinde değil de diğerlerine zarar vermeden de başarmayı bilen bir mekanizma ortaya çıkarması, doğal dengeleri güçlendirmesi, diğer canlıların da insanlar kadar yaşama hakkının olduğuna ikna edilmesi gibi alt alta yazınca diğer toplum veya toplulukları sömürme, yok etme aracı olmaktan çıkması çıkarılması gerekirken dengelerdeki bozulmaları hızla artırıyor. Bizim gibi ülkelerde özellikle bilimsel ve teknolojik anlamda silah vesilah sistemlerine sahip olmamız halinde yaşayacağımız modern bir dünya sistemi var.

Özellikle zorunlu eğitimin bireyleri zorunlu bir tüketim standardizasyonu, davranış standardizasyonu sağlamak gibi bir görevinin olduğunu iddia eden bazı yazarlar özellikle son yıllarda ses yükseltseler de mevcut medeniyetlerinin dünyanın diğer bölgelerinde yaptığı kırım ve kıyımları bir futbol maçı seyreder gibi seyretme zevkinden mahrum kalmıyorlar. Yaşadıkları yüksek standartların sadece kendi üretimlerinden kaynaklanmadığını bilebilecek kadar uzman ve zeki olan bu kişilerden mevcut eğitim sistemlerine muhalif olanların için pek nadir bir kısmı bu konuda eleştiri yapmışsa dahi ben rastlamadım. Kendi savları toplumlarının koyunlaştırıldığını, yaratıcı güçlerin sökülüp atıldığını, yerine daha yapay bir sistem oturtulduğunu iddia eden pek çok yazar mevzu eleştirinin başka ülke insanlarına yapılanlar söz konusu olduğunda ise nedense pek suskun kalmaları kendi toplumları tarafından anlaşılabilir bir durum olsa da evrensellik ilkesine aykırı bir durum teşkil ediyor. Tıpkı Suudi Arabistan’ı eleştirel bir kitapla anlatan Amerika’da yaşayan Pakistanlı bayan doktorun kendini Londra asili sanması ve oradaki yani Suudi Arabistan’daki geleneğin oturtulmasında, şeyhlerin ve birtakım dini ekollerin fikir babalarının İngiliz lordları olduğundan bihaber olması, ya da öyle davranması, Lawrence gibi bir kesim tarafından yerleştirilen ekollerle birçok coğrafyada,  “sürü sahibi görmezden gelinip, çobanın suçlanması” gibi basit bir oyun kurgulanması ilginçtir.

21. Yüzyılda hayatta kalabilmek için daha önceki yüzyıllarda hazırlanan zincirlerden sıyrılmak üzere bilinçdışı yapılan herhangi bir eğitim ve öğretim faaliyetinin edilgenleri etkenlere karşı koruyamayacağını bilhassa daha da edilgen hale getireceğini düşünebiliriz. Bu durum, ya da mevcut sistemler küçükleri büyüklere karşı korumakta aciz kalınmasına neden olacak bir durum mudur ya da aslında büyüklerin küçükleri her şekilde alt etmek için binlerce aracı ellerinde tuttuğu için önemsiz bir konu mudur doğrusu bilemiyorum. Ancak her ulus kendini kendi ülkesindeki derin kuyulardan çıkarmak, kurtarmak, toplumsal birliğini sağlamak,  esaretin her türlüsünden kurtulmak için kullanacağı ip veya halatları kendisi yapmak zorundadır.

Eğitim hayatta yeterince ve sağlıklı bir şekilde kalmaya hizmet etmiyorsa, söz konusu derin kuyulardan çıkaramıyorsa gerçek işlevini yerine getirdiğini işe yaradığını nasıl düşünebiliriz?

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..