Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Aralık '16

 
Kategori
Eğitim
 

Eğitim onurumuz Köy Enstitüleri ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü.

Eğitim onurumuz Köy Enstitüleri ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü.
 

Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nü en çok Mehmet Erbil’den öğrendim, okudum diyebilirim. Yeni çıkan kitabıdır. Kitap okumanın heyecanı şurada var olur. Okuduğunuz kitabın içinde yeni bir bilgiye rastlamak istersiniz. O bilgi sizi besleyecektir. Ya da şöyle söylemeliyim. Tamamlayacaktır. Yeni pek çok bilgilere, belgelere yol açmış  Erbil, teşekkürler.

Mehmet Erbil’in kitabında yer alan yazılarının pek çoğunu daha önce okumuş olmama rağmen, bir kez daha okumak çok daha farklı duygulara yol açıyor. Demek ki, okumak “içi açılan heyecan verici” , bir duygudur.

Köy Enstitüleri heyecan vermez mi? Bugün ülkemde neler yaşanıyor? Dünya şekillenirken vahşi kapitalizm önce kurutuyor, “terörizm” yakıp, parçalıyor. Ülkemiz bu şekillenmenin en güçlü, doğru sonuçlarını yaşamalı ve görmeliyken.!!

Önce ürettiklerimizi köylünün sütünü, peynirini dereye döktürdü. Köyleri toprağı işlemeyi, üretimi yok etti. Sonra derelerimizi, sularımızı kuruttu, kirletti. İnsanlığımızı tehdit etti. Değerlerimizi alt üst etti. Şiddeti arttırdı. Huzurumuzu bozdu. Can ve mal güvenliğimizi yok etti. Ekonomiyi bozdu, doları yükseltti. Şimdi de halkımızı, güvenlik güçlerimizi öldürüyor . İçimizi karanlığa, yok oluşa sürüklüyor.Terör bu, kör teröre ne milletimiz, ne de devletimiz yenilecektir. Beraberliğimizi güçlendirelim. Doğru politikalar üretelim. Sağduyulu olalım.  Barışcıl olalım. Teröre karşı duralım.

Köy Enstitüleri yaşasaydı bugün terör olmayacaktı. İşsizlik  oluşmayacaktı. Kalkınan ve çağdaş bir ülke dünya ülkeleri arasında yerini “güçlü ve örnek”  alıyor olacaktı.

Köy Enstitüleri geleceği hayata geçirecek, yüzyıla bizi güçlü taşıyacak dev eğitim projesiydi.

Şimdi neden, niçin kapatıldı, diye o günlerin tarihe mal olan Köy Enstitülerini anlatan sözlerini konuşmak istemiyorum.

Ya sonuçları? 1946’dan bugüne yaşananları zaman göstermektedir. Köy Enstitüleri'nin talihsizliği, bahtının karalığı çok kısa sürmesidir. 1940’da kurulup, 1946’da kapatılma sürecini yaşamasıdır. 1946 ‘dan bugüne ülkenin geldiği nokta dramların, acıların, ölümlerin artması, vahşi kapitalizm uğruna .

Mehmet Erbil Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nü anlatırken en çok belgelere dayanmıştır. Bunlar kitabın ve arşivinin ne denli gerçeğe dayalı olduğunu daha çok kanıtlamaktadır.

Halise Sarıkaya Apaydın oyundaki başarısı nedeniyle İsmet İnönü onu kutlarken bir fotoğrafa rastlanmaktadır. Yıl 1945, daha çok belgeleri bulabilirsiniz.

Halise Sarıkaya Apaydın Yozgat'tan Hasanoğlan'a tezini almak için gittiğinde, yıl 1950 . Okulun kapısından almayacaklardır. Tezini almadan dönecektir. Hasanoğlan oysa ki, yurt sevgisi ile o köy enstitülü çocukların yeşerttiği , “Çınar” çağladığı yerdir. Işık yayan eşi , aydınlığın, akıcılığın birikimi, insanın beynini durulaştıran Talip Apaydın.

Vakit gece yarısını geçerken Mehmet Erbil'in Eğitim onurumuz Köy Enstitüleri kitabını okuyorum, bir yandan notlar alıyorum. Gecede kitaplara dalsam, uzansam Hasanoğlan Köy Enstitüsü'ne. Mehmet Erbil'in kitabının altını çizsem not alsam bir kağıda.

Türkiye gerçeğine dönmeden o günleri bir daha yaşasam. Köy Enstitüleri'nin Ülkü'sünü duysam “ülkem” desem. İsmail Hakkı Tonguç'un Ferit Bayır'a söylediklerini yaşasam "Ferit.. Valilerin, kaymakamların rahatını kaçırdık. Toprak ağalarını ürküttük. Tehlikeyi gördü adamlar". Ya da Reşat Şemsettin Sirer'in sözlerine" bindiğim atın benden akıllı olmasını istemem, ben. Biz yöneticilerin kapısına kazma kürekle dayanmalarını mı istiyorsun bu köylülerin ". Tonguç akşam yemeğinde İsmet İnönü ile bir araya geldiğinde Sirer'in sözlerini aktarır. İnönü kahkahayı koyuverir. Nerde o günler, nerede ? Keşke öyle gelseler" .

Mahmut Makal sordu? Erbil’in kitabını okudun mu?

Mahmut Makal'ın Cumhurbaşkanına gitmesi neyi değiştirir ? O deha "Bizim Köy"ü yazmasından tedirgin olan, aydınlanmasından korkan çevreler Makal'ı tutuklar. Köşk'e gidip görüşmesi mi? Değişen bir şey olmaz!!!

Aşık Veysel'in kiraz ağacını, pilotun orak şeklinde gördüğü çatının aslında çinko kaplamasından kaynaklandığını, yanlış anlamaya tarih boyunca neden olduğunu. Veya Afyon'da otel odasında kalan Ali Dündar'ın odanın duvarındaki Atatürk fotoğrafını bir başöğretmenin Lenin'in resmî var diye görmesi, savcıya şikayet etmesi. Bunu okumak ne acı, o tarih ve o an için .

Mehmet Erbil'in kitabını okurken; düşündüğüm şey ( Niçin yaptılar? Daha iyisini yapsınlar diye. )Ancak yıktılar. Bu düşünce gecenin bu saatinde defalarca gözümde sahnelenirken "niçin yapacaksın? Daha iyisi yapılsın gelecekte diye. "
İşte bu emek, alınteri, yapmak bugünlerde belki de yurdun pek az köşesinde devam etti. Etti de ne olacak? Beni gecenin bu saatinde düşündürdü?

Bir bozkırın havasına gidiyorsunuz. Bir levha kocaman bozkıra kurulmuş. Etkileniyorum. O bozkırlar yarık. Tepe ve diken. Yamaç aşağı. Bozkırları yaşama çevirenler, suları akıtanlar. Oldum olası bu giriş yazısı ile kurulmuş o havalar Köy Enstitüleri’nden etkileniyorum. Aksu. Düziçi, İvriz, Kepirtepe, Gönen, Kızılçullu, Ortaklar, Hasanoğlan. Işıklı dalgalar yayılıyor. Diğerleri ... Işıklı çocuklarını, yıldızlarını geçiren o levhalar, etkileniyorum. Bozkırı canlandıran binbir emekle, alınterleri, kokuları, kır çiçeklerine karışmış Köy Enstitüleri. Bir milletin yükselişi. Uygarlık. Yaratıcı çocukları. Köyleri kalkındıranlar. Hepsinin içine karışıyorum sanki ellerini tutuyorum. Gözlerim sevinç. Rüştü Güvenç'in dediği gibi. Bedava çalışıyoruz, aşkla çalışıyoruz, Vatan ilerliyor...

O günün koşullarındaki bir köy Enstitüleri ruhu elbette bugün mümkün değil. Bugünün koşullarında bir eğitim programı uygulanabilirdi.
Şimdi ne köy kaldı, ne üretim, ne okul? Köylerde öğretmen, okul yok oldu. Köy değil mahalle kavramları hayatımıza girdi.
Bir gün “gün gelir”  tekrar o hayata, ülkenin güzelliklerine dönülür mü kim bilir?(N.K)

Şu yerler canlandırılsa, şu güzelim köylerimizde insanlar türkülerini söyleselerdi, onarılmış bir okul düşünün ne çok görkemli yakışırdı. Çocukların, kadınların neşesi bahçesinde, kır havası çiçekler. Ellerine, gözlerine can gelseydi, mutlu olsalardı. Köylerimizde bir okulumuz, o köyün çocukları niye yok? Kendi köyünün havasında yetişen sağlıklı çocuklar koşsaydı. Terketmeyin!!! O Anadolu bizim yurdumuz, o köyler bizim . Çocuklarımız, kadınlar bizim. Çocuklarımız, geleceğimiz onları “kendi türkülerinden” koparmayalım.N.K)

Mehmet Erbil'in kitabını okurken. Hasanoğlan'ı görmek için bir gün yolum düşerse !!!

Köy Enstitülüler malesef yaşları itibariyle her geçen gün eksildiler ardından çok anı, aydınlık bırakarak gittiler. Ancak, eminim onların yüreğinde şu ülke çok derin ızdırıplar, sızılar açarak, yaşayarak gittiler. Onlar önce insandı, insan ve uygar olmanın ışıklarını yaydılar. Ülkenin iki şeye ihtiyacı vardı; 1) İnsana i2) Kitaba değer vermesiyle başlayacaktı, tüm gelecek. İşte bunun önünü çeteler, yağmalayacılar, vurguncularla, para babaları, ağalar ile kapattılar.

Bugün mü petrol tüccarları, dolar milyarderleri, mülteci akınlarını, vahşi kapitalizmin sonuçlarını yaşıyor, ülkem.

Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nün kederinde okuyordum gece yarısı. Kederinde dinliyorum ülkemi.

Teşekkürler, Sevgili Mehmet Erbil…

 
Toplam blog
: 642
: 524
Kayıt tarihi
: 19.07.08
 
 

Muğla'nın YERKESİK  beldesinde dünyaya gelmişim.  Yöremin o solunacak havasını, coğrafyasını çok ..