Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Haziran '08

 
Kategori
Eğitim
 

Eğitim seferberliği

Eğitim Seferberliği

Teknolojinin süratle değiştiği 1950’lerden bu yana dünya çok küçüldü. Ülkelerin birinde ortaya çıkan değişimler, diğer ülkeleri daha çok etkilemeye başladı. Böylece dünyayı etkileyen sıcak savaşlar yerini soğuk savaşlara terk etti. Dünyaya bir bütün olarak seslenebilen yapılar -örgütler- oluştu. Bu örgütler dünya nimetlerine kaba kuvvet kullanmadan sahip olabilmekte, zenginliğinin %80-90’ını elinde bulundurabilmekteler. Günümüzde bu duruma "globalleşme", "küreselleşme" diye süslü ve bilimsel kılıflar bulunmaktadır. Teknolojinin akıl almaz buluşları, başka bir deyişle yeni nimetleriyle küreselleşmenin yirmi birinci yüzyılda, artan bir hızla Üçüncü Dünya insanlarını köleleştireceği bir gerçektir. Bu durumda dünya insanını çoğunluğu av, azınlığı ise avcı olacaktır.

Teknolojinin inanılmaz boyutlara ulaşması, bilgi sermayesini, malî sermayenin yanına yeni bir güç olarak çıkarmıştır. Artık G-8 denen ülkeler bilgiyi tekellerine geçirmek istiyor. Bilgiyi üreten, onu tekelinde tutan ve eskidiğinde yenisini üreten ülkeler zengin olacaktır. Başka bir yönden bakacak olursak, beyin gücünün, fizikî gücün önüne seçtiği rahatlıkla söylenebilir. İletişim olanaklarının aşırı artması, yer ve sınır kavramlarını ortadan kaldırdı. Basın yayın insanların özgürlüklerini elinden almış durumdadır. Bu durumda insanlar bilgiyi dışarıdan hap gibi, yan tesirlerinden korunamadan alacaklardır. Bu yüzden 21. yüzyılda bazı ülkeler için, bilgi sermayesinin, malî sermayeden çok daha güçlü olacağı bir gerçektir. Gelişmiş ülkelerde üretimin, artık insandan çok robotlar tarafından yapıldığını biliyoruz. Robotların üretimde kullanılması her geçen gün daha da artacaktır. Dolayısıyla insana ihtiyaç azalacak, ancak insanın beynine ihtiyaç duyulacaktır.

Yirmi birinci yüzyıla girerken, insanlarda bulunması gereken özellikler önceki yüzyıllardan farklılık arz edecektir. Bu farklılıkları insanlar, ancak nitelikli bir eğitim-öğretim ile yakalayabilirler. Bu nedenle devletimiz, ekonomik, siyasi kalkınmada ve hızla değişen dünyada zirvede olabilmek için eğitimi "stratejik" bir yatırım aracı olarak görmek zorundadır. Bunun için ülkemizin en önemli sorunu işsizlik, Avrupa Birliği vs olmayıp eğitim sorunudur diye düşünüyorum. Nitelikli insan, üreten insan, devletini seven, insanlığa güzellikler sunacak çağdaş insanların oluşturduğu toplumda, diğer sorunların ortadan kalkacağı bir gerçektir. Her iktidar eğitim olayına farklı siyasi acıdan bakıp bundan ekonomik ve siyasi nemalanmaya çalıştığı için biz eğitim sorununu bugüne kadar çözemedik. Bu yüzden gelişmiş ülkelerin yüz yıl gerisindeyiz diye sürekli yakınmaktayız.

Bu ülkeler özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yerle bir oldukları halde hızla sanayileşmeyi, kaynaklarının büyük bir bölümünü eğitime ayırarak başardılar. Eğitime yapılan büyük yatırımlar yoluyla oluşan" insan sermayesi" 1945’te savaşı kaybeden ulusların, ekonomik mucize gerçekleştirmelerine yol açmıştır. Bunlardan bir kısmı ağır iş gücünü ithal edip beyinleri de kendileri katarak kalkınmışlardır. Japon örneğini hep birbirimize anlatırız. Ancak Japonlar gibi dürüst ve çalışkan olmayı aklımızdan bile geçirmeyiz. Burada en büyük günahın millete önderlik yapmayan, milletin gerisinde kalan iktidarlarda olduğunu düşünüyorum.

Temel ülkümüz; kalkınmak, sanayide ve teknolojide çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmaktır. Bu ülkü, Atatürk’ün gösterdiği temel hedeftir. M. Kemal, hedefi gerçekleştirmenin yolunu göstermiştir: "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” Bu bizim tarihi görevimizdir. Artık epeyce dinlendik. Dünyamızdaki insanlık dışı, barbarca yaşamanın sona ermesi için bizim insanlığa vereceğimiz mesaja bütün insanlığın ihtiyacı olduğuna da inanıyorum. Şu anda bulunduğumuz noktadan itibaren, önce toplum modelimizi oluşturmalı; buna göre eğitim-öğretim sistemimizi geliştirmeli ve kusursuz topluma doğru hızla ilerlenmeliyiz. Artık kirli çamaşırlarla uğraşmak, yırtık elbiseleri yamamak zamanı geçti. Gerçekten ama gerçekten beyaz sayfa açma ve doğru yola girmenin zamanıdır.

Toplum modelini oluşturmak için uzayı yeniden keşfetmeye gerek yoktur, inancındayım. Bizim toplum modelinin dinamikleri tarih sayfalarında durmaktadır. Kurduğumuz onlarca devlet ve son olarak bizi tarihten silmek isteyenlere karşı kurduğumuz Cumhuriyet bize yeterlidir. Kültürümüzü kopyacılığa düşmeden yeniden anlamak, çözümlemek ve çağa uyarlamak gerektiğine inanıyorum. Ulaşılan değerler, günümüz değerleri ile birleştirilmeli, yeni sentezlere ulaşılmalıdır. Bu sentezler insan hayatında uygulanabilir hale getirilmeli ve insanlığa ihraç edilmelidir.

Bu günlerde Avrupa Birliği maceramız söz konusudur. İçeriğini tam bilmediğimiz bir konu. Yukarıda bahsettiklerim yapıldığı sürece bu birliğe bu kadar ihtiyacımızın olacağını düşünmüyorum. Biz, doğulu ya da batılı olmak zorunda değiliz. Deveye sormuşlar: İnişi mi seversin, yokuşu mu? Deve: Düze kıran mı girdi, demiş. Bizi de, zaman zaman tez ve anti tez gibi doğu-batı ikileminden yalnızca birinde görmek isteyen eğilimler var. Türk toplumu olarak, doğunun ve batının birçok özelliklerine sahip, Anadolu uygarlığı içinde kendine özgü yetenekleri, güzellikleri olan bir toplumuz. Biz olduğumuz yerde daha güzeliz.

Bu konuyla ilgili bizde örnekler çoktur.

Vaktiyle kendi yürüyüşünü beğenmeyen bir karga, kekliğin yürüyüşüne bayılıyormuş. Kekliklerin yürüyüşüne özenerek, onlar gibi yürümeye karar vermiş. Sürekli keklikleri izleyerek, onları taklit etmeye başlamış. En sonunda keklik gibi yürümeyi başarmış. Yürüyüşü, keklik yürüyüşünden hiç ayırt edilmiyormuş ama yürürken çok çabuk yoruluyormuş. Böyle devam edemeyeceğini anlamış. "Ben gerçekten bir kargayım." diye düşünmüş, "Yürüyüşüm bana güzel görünmese de beni yormuyor, bütün işlerimi yapabiliyorum." demiş. Ancak karga gibi yürüyemediğini de şaşkınlıkla görmüş. Çünkü keklik yürüyüşü için uğraşırken, kendi yürüyüşünü de unutmuş. Bu kez de karga yürüyüşünü öğrenmek için uzun bir süre çalışması gerekmiş. Sil baştan yapmamak için ve yeniden zaman kaybetmemek için biz, kendimiz olmayı denersek, daha mutlu olacağımıza inanıyorum. Kendi yürüyüşümüzle batıya da, doğuya da yürüyüp oralara bir şeyler götüreceğimizi düşünüyorum.

İsmet YALÇINKAYA

Final Dershanesi

 
Toplam blog
: 137
: 1557
Kayıt tarihi
: 23.06.08
 
 

1963 yılı Trabzon Of doğumluyu. Emekli Öğretmenim Eğitimle ilgili konulara ilgim uzun yıllar önce..