Eğitim Sistemi odağındaki Öğretmen

Öğretmen istihdamında eşitlik ilkesi bozulmuş.

Emekli bir öğretim üyesi, şu anda sade bir yurttaş olarak ülkemin herhangi bir yöresine yapılacak eğitim, öğretim ve bilim yatırımını, geleceğin çağdaş toplumunu inşa etme yolunda atılan en önemli adımlardan biri olarak görüyorum. Eğitim ve öğretim karakteristik özellikleri bakımından içinde birçok unsuru barındıran karmaşık, plânlanması zor bir süreçtir. Her şeyden önce, tek bir bireyin bile sosyolojik ve ruhsal yapısının çözümlenememiş olması, insan unsurunun yer aldığı diğer bütün sistem ve süreçlerin plânlamasını da zorlaştırmaktadır. Kaldı ki, Türk Toplumunu çekip çevreleyen siyasal sistemi ve onun alt sistemlerinden biri ve en zoru ve önemlisi olan eğitim sisteminin de çözüm bekleyen sorunları az değildir. Bir yanda eğitim-öğretime yatırım yapılırken, acil çözüm bekleyen sorunlarını göz ardı edemeyiz. Bilimsel değerlendirmesi konunun uzmanlarca tartışılmadan, 4+4+4 sistemi ard niyetlerle uygulamaya sokmak, eğitim camiasına yapılan ihanettir. Eğitim meseleleri siyasi kararlarla değil, bilimin ışığında yapılacak araştırma ve değerlendirmelerden sonra pratiğe uygulanmalıdır. Bugünden tezi yok, eğitim sorunlarının tartışılacağı Öğretmenler Günü'nden daha uygun bir plâtform olamaz. Eğitim sürecini tartışırken, dolayısıyla iki temel unsuru olan öğrenci ve öğretmenin sorunlarını da tartışmaya açmış oluyoruz. Değerli eğitimci, akademisyen Mesut Selek Bey eli kalem tutan tüm öğretmenleri eğitimin sorunlarını masaya yatırmaya davet etti. Ben de onun bu çağrısına uyarak bu yazıyı kaleme alıyorum. Şimdi sıra diğer eğitimci yazar arkadaşlarda. Eğitimin içinden gelen arkadaşların, kendi alanlarındaki görüşlerinin doğruluğuna inanıyorum. Buradan kendilerine sesleniyorum. Eğitim sorunlarını sizden daha iyi kimse bileme ve sizden başkası da dile getiremez.

Ücret politikaları, atama yönetmelikleri ve her türlü sosyal hakları bakımından ücretli, kadrolu diye kategorize edilmiş öğretmen sorunları çözüm beklerken, biz kendi aramızda Öğretmenler Günü’nü kutluyoruz. Öğretmenler arasındaki bu çelişkili tefrik edici, ayni işi farklı statülerde yapan uygulama, T. C. Anayasası’nda ifade edilen eşitlik ilkesinin ihlâl edilmesi demektir. Eğitim sistemini bir bütün olarak ele aldığımızda, değindiğimiz bu sorunlar devede kulak bile değildir. Esasen bir bütünün parçaları olan sistemin içinde, anaokulundan başlayarak YÖK’e varan hiyerarşik okul yelpazesi içinde, çözüm bulunması gereken, eğitimde fırsat eşitliğini bozan daha nice sorunlar vardır. Bunları eğitimcilerden başkası gündeme taşıyamaz. Çünkü uygulamayı en iyi bilen onlardır.

Bilim, sorunları çözümleyen altın anahtardır. Şayet bilime yeter derecede önem verirsek, toplumsal ve ülke sorunlarımızın hepsini çözer, uygarlık yolunda Batı ile boy ölçüşebiliriz. Eğitilmiş kaliteli insan potansiyeli yükseldikçe, nükleer silahlardan çok daha güçlü uygarlık silahına sahip olacağız. Ne hikmetse yöneticiler öteden beri eğitilmiş kesimlerden ürküyorlar. Oysa kendilerini hayata hazırlayanlar, korktukları o eğitim kadrolar değil mi? Yöneticilerimiz öğretmenlerin haklarını teslim etmeyerek, korktukları bu dinamik gücü sisteme yabancılaştırıp kendilerine çeviriyorlar. Halbuki toplumsal gelişmenin dinamosu olan bu gücü arkasına alabilen yönetimlerin sırtı kolay kolay yere gelmez, toplumsal geleceğimiz de güvence altına alınmış olur.

Dünya nazarında ve Batılılar nazarında tarihten kaynaklanan kötü imajımız da silinecek, gerçek çağdaş yüzümüz ortaya çıkmış olacaktır. Çağdaşlaşma yolunda eğitime katkı yapan başta Atatürk olmak üzere, O’nun çizgisinde yürüyen eğitimin her kademesindeki gönüllü eğitim neferlerine ve eğitime gönül veren herkese saygılarımı sunuyorum.

İstanbul, 26 Kasım 2012