Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Haziran '14

 
Kategori
Eğitim
 

Eğitim sisteminde yönetim ve iletişim sorunu….

Eğitim sisteminde yönetim ve iletişim sorunu….
 

Eğitim sistemi ile ilgili yapılan değişiklik çalışmaları son günlerde çok daha fazla gündeme gelmeye başladı. Eğitime dair tartışmaların yoğun bir şekilde gündeme gelmesi eğitim sorunlarının çözümü adına olumlu bir gelişme olarak görülebilir. Sorunların dile gelmesi tartışma, fikir alış verişinde bulunma ve buradan hareketle çözüm önerilerinin geliştirilmesi adına eğitime, eğitim sistemine olumlu katkılar sağlayacaktır.

Milli Eğitim Bakanı Nabi AVCI eğitim sistemi ile ilgili yapılan düzenlemeler konusunda gece geç saatlere kadar basının eğitimci editörleri ile toplantılar yapıyor. Bu toplantılarda herkesin görüşünün alınmasına özen göstereceklerini, katılımı güçlü bir şekilde sağlamaya çalışacaklarını dile getirdi. Milli Eğitim Bakanlığının en üst düzey yetkilisi tarafından dile getirilen bu talep oldukça olumlu bir üslup. Ancak basına yönelik yapılan bu çağrının eğitim sisteminin içindeki kişilerden esirgenmesi eksik yönün varlığının bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.

Eğitim sisteminde son dönemlerdeki değişim çalışmalarına ilişkin yapılanlara bakılınca sınav sistemi, kademeler arası geçiş, fiziki alt yapının geliştirilmesi, bilgisayar destekli teknolojik alt yapının eğitime yoğun bir şekilde sokulması çabaları, yönetici atamaları, dershane düzenlemeleri, mevzuat değişiklikleri, bakanlık merkez ve taşra teşkilatının yapılanması gibi konuların ön plana çıktığı görülmektedir. Konu başlıklarına genel olarak bakınca eğitim sisteminin kuruluşu, yapılanması, düzenlenmesi ile ilgili şematik düzenlemelere yönelik olduğu söylenebilir. Konu başlıkları eğitimin asıl işlevi olan bireye yönelik geliştirici işlevlerin niteliğine yönelik, insan niteliklerinin geliştirilmesine yönelik alanlarla ilgili olmadığı görülmektedir. Bu durum eğitim sisteminin kuruluş düzeyindeki temel sorunlardan bile kurtulunmamış olduğunu göstermektedir. Temel sorunlarını dahi çözüme kavuşturamamış bir sistemden niteliğe dair değerlendirmeler yapmasını beklemek gerçekçi olmayacaktır. Eğitim sistemi bir an önce sistemin kuruluşuna dair sorunlarını çözmesi gerekmektedir. Sistemin kuruluş aşamasında sorunlar çözüme kavuşturulmadan üst düzey sorunlara çözüm geliştirilmesini beklemek anlamsızdır.

Eğitim sisteminin kuruluş düzeydeki sorunlarının çözümünde en önemli sorumluluk bakanlığın üst düzey yönetim birimlerindedir. Eğitim sisteminin üst düzey yönetim birimlerinin bu sorumluluğunu yerine getirebilmesi bu makamlarda görevlendirilen kişilerin niteliğine, bakış açısına, öz geçmişine büyük oranda bağlı bir durumdur. Zira örgütsel sistemler insan unsurundan bağımsız bir faaliyet içine girebilmesi mümkün değildir. Her örgütsel yapı içindeki insan unsurunun özelliklerine göre işlevlerini yerine getirir. Son dönemde Milli Eğitim Bakanlığı’nın üst düzey yönetim birimlerinde görevlendirmede önemli sorunların yaşandığı görülüyor. Milli Eğitim Bakanı Ömer DİNÇER zamanında yasal düzenlemelerle birlikte personel politikalarının uygulanması sürecinde önemli değişiklikler yapıldı. Bakanlık üst düzey yönetim kademelerinde büyük miktarda değişiklikler yapıldı. Bu değişikliklerin şekli ile ilgili önemli eleştiriler yapıldı. Bakanlığın tüm yönetici kadrosunun baştan ayağa değiştirilmesi eğitim sisteminin yönetilmesi adına da önemli değişiklikleri getirdi. Ancak ortaya çıkan değişiklikleri eğitim sistemine olumlu katkı sunar bir biçimde değerlendirmek oldukça güç. Bakanlığın yönetim kadrolarını gençleştirme adına, bilimsel alt yapıyı güçlendirme adına yapılan bu değişiklikler kurum kültürünün oluşturulması adına ne yazık ki olumlu katkıda bulunmadı. Bilimsel titri olan kişileri yönetim makamlarına getirmeyi çözümü üretme adına bir yöntem olarak benimsediği görüntüsü veren bakanlığın sonraki uygulamaları bu amaca ulaşılamadığını gösteriyor. Bakanlık yönetim birimlerinde sadece bilimsel alt yapıya sahip kişilerin getirilmesi eğitim sistemindeki sorunlara çözüm üretemedi. Aslında çok daha önceki dönemlerde en üst düzeyde akademik kariyer sahibi kişilerin bulunduğu dönemlerde dahi benzer sorunların yaşanmasına bakılınca bu dönemde de farklı bir sonuca ulaşılacağını beklemek fazla iyimser bir bakış açısıydı. Akademik alt yapıya sahip olan ancak eğitim sistemini yeteri kadar tanımayan kişilerin bakanlığın yönetim birimlerinde bulunması eğitim sistemine beklenen yararı sağlamaktan çok sorunların büyümesine neden olduğu görüldü.

Ömer DİNÇER’in yerine gelen Nabi AVCI’nın bakanlık merkez teşkilatındaki değişimi daha farklı bir yönde sürdürdüğü görülüyor. Daha önce yapılan personel değişimi aynen ve yine merkez teşkilatı yanında taşrada da devam etti. Son dönemde bakanlıkta kim nerede görev yapıyor takip edebilmek oldukça zor. Bu durum eğitim sisteminde yönetimde istikrar kavramının büyük oranda erezyona uğradığı şeklinde de yorumlanabilir. Elbette kurumsal yönetimde uygulamalar kişilere bağlı değildir. Ancak yoğun personel değişiminin yaşandığı örgütsel yapıların yeterince sağlıklı yapılar olmadığı da bir gerçektir. Rutin işler dışında uzun vadeli çalışmaların planlanması mümkün değildir. Bu uygulamalar eğitim sisteminde temel sorunların belirlenmesine, çözüm üretilmesine katkı sunmamaktadır. Zira eğitim sisteminin sorunlarına çözüm sürecini düşünmeye vakit bulamadan sürekli değişim yaşanmaktadır.

Eğitim sisteminde en üst düzeyden en alta doğru iki yönlü bir iletişim kanalının kurulması en önemli gerekliliktir. Eğitim sistemini yönetenler yönettikleri sistemin önemli noktalarında görev yapan kişilerle mutlaka diyaloğu, iletişimi ön plana almalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı, bakanlık dışında aradığı etkileşimi kendi içindeki birimlerden, kişilerden esirgememelidir. Bunun sağlanması sistemin dizaynında yapılacak çalışmalar konusunda, yapılan düzenlemelerin değerlendirilmesi konusunda, değişiklikler konusunda özellikle sistemi tanıyan kişilerle etkin bir iletişim kanalı kurulması ile mümkündür.

Bakanlık içinde yapılması gereken düzenlemeleri birkaç kişinin inisiyatifinde yapılması ve alttakilere sadece uygulama zorunluluğu bırakma geleneği günümüz çağdaş yönetim anlayışında yeri olmayan bir uygulamadır. Eğitim sisteminde gerçek anlamda bir katılım geleneğinin oluşturulması önemli bir gerekliliktir. Bu anlamda eğitim sistemi içinde sistemi tanıyan, uygulamadan haberdar olan, sorunları bilen tüm kişilerin görüşlerini alabilecek bir katılım sisteminin kurulması eğitim sistemindeki gücü daha da artıracaktır. Eğitim sisteminde var olan sinerjiyi ortaya çıkarma sorumluluğu sistemi yönetenlerdedir. Bu nedenle katılımı etkin bir şekilde gerçekleştirebilecek yapılanma geciktirilmeden yerine getirilmesi gereken eksikliklerden biridir. Eğitimi yazanlar, tartışanlar kadar eğitim sisteminin içinde bulunan işgörenlerin de söz söyleme hakkının olduğunu görmek gerekiyor. Düzenlemeleri uygulayacak kişilerin görüşlerini dikkate almaksızın yapılan düzenlemeler kağıt üstünde kalmaya mahkumdur. Bu durum ülkeye ve eğitim sistemine zaman kaybetme dışında bir katkı sağlamamaktadır.   

  Soru, Görüş ve Eleştirileriniz için…..

Ali Hikmet DEMİR

ahdemir35@gmail.com

 
Toplam blog
: 147
: 1198
Kayıt tarihi
: 26.09.08
 
 

Öğretmen olarak başladığım meslek hayatıma yönetim ve denetim konusunda aldığım yeni eğitimler sonr..