Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '10

 
Kategori
Engelli Eğitimi
 

Eğitimde Bir Engel Daha Ya Da Engelliye Bir Engel

Eğitimde Bir Engel Daha Ya Da Engelliye Bir Engel
 

Aslında bilgisayarın başına geçip dünkü yazımın devamını yazacaktım. Ama muhasebeci arkadaşımı ziyaret esnasında masanın üstündeki gazetenin bir yerinde geçen “Engelliler”e ait bir haber benim konu değiştirmeme sebep oldu.

MEB’in sitesinde de bulunan haber şöyle:

“ Özel Yabancı Öğretim Okulları Sınav Yürütme Kurulu, özel eğitim alması gereken öğrenciler ile bedensel engelli öğrencilere hizmet verme “olanağı” bulunmadığı için yapılacak olan sınav sonucunda bu tür öğrencilerin kayıtları yapılmayacağından, bu öğrenciler alınmayacak.”

Meselenin görünen yönü şu: Gerek sınav sırasında gerekse sınavdan sonra kazanılması durumunda bedensel engelli olanlara görevliler hizmet vermeyecek. Çıkarım da şu: Bedensel engelli iseniz bu sınavlara girmeyin.

Amerikan Robert Koleji’nden tutun İtalyan Lisesi’ne Tarsus Amerikan Koleji’ne, Alman Lisesi’ne kadar engelliye engel getiren bir sürü de okul.

[ Dipnot -1: Listede Alman Lisesi’ni görünce aklıma Almanya’nın şimdiki İçişleri Bakanı Wolfgang Schaeuble geldi. Kasım 1990’da, Oppenau’da bir seçim toplantısı sırasında psikolojik problemleri olan biri (hatta ceza da almamıştı) tarafından kurşunlanmıştı. Sonra felç… Sonunda da tekerlekli sandalyeye mahkumiyet. Eski MHP milletvekili Muharrem Şemşek Ağabey gibi…]

Haberden hareketle aklıma Einstein’dan sonra dünyaya gelen en önemli teorik fizik-matematik profesörü Stephen Hawking geldi. O da Motor Nöron Hastalığı da denilen (ALS) illetten muzdaripti ve tekerlekli sandalyeyle ömür sürüyordu. Hiçbir maddeyi atlamayan “akıllı” ansiklopedime göz atınca çeşitli engellere rağmen alanlarında başarı gösteren (üstelik sıradan başarı da değil) kimleri gördüm kimleri….

Buyrun birkaçına beraber bakalım:

-Alman teorik fizikçi Albert Einstein: Öğrenme güçlüğü tespit edilmiş. Hatta espri halindeki bir de rivayet vardır hakkında: Fizik dersi yüzünden okuldan atılmış fizik bilgini.

-Elektrik ampulünün mucidi Amerikalı Thomas Alva Edison: Okula başladıktan yaklaşık üç ay sonra algılamasının yavaşlığı nedeniyle okuldan uzaklaştırılır.

-Alman klasik müzik bestecisi Ludwig van Beethoven :İşitme engellisi. (Aslında resmen sağır. Ama kırıcı olmamak adına üst satırda o tamlamayı kullandım. Fakat baktım ki o anlamı taşımıyor.)

-ABD Başkanı Franklin Delano Roosevelt: Çocuk felcine yakalanıyor. Hastalığı atlatmasına rağmen o günden sonra bir daha yürüyemiyor. ABD tarihinde özürlü olan tek başkandır.

Bu verdiğim örnekler uç örnekler elbette. Ama bunun yanında hayatımızın herhangi bir yerinde çeşitli yaş, cinsiyet, meslek kategorilerinde hayatına devam eden engelli insanlar var. İşin garibi de ne biliyor musunuz? Onlar, hayatın değerini daha iyi biliyor, hayata daha sıkı bağlanıyor ve hayatı daha dolu(anlamlı) şekilde yaşamaya çalışıyorlar.

Hatta bilinen bir gerçektir: Engellerin bazı noktalardaki eksiklerinin diğer organlara yüklenmesi sonucu bizim işlevi belli organlarla yapamadıklarımızı onlar farklı organlarla yapıyor, çok da mükemmel işler çıkarabiliyorlar. Elleri olmadığı halde ayak parmaklarına taktığı fırçalarla resim yapanlar, hiç görmediği halde notalara sağlam basabilen nice insan var.

[ Dipnot-2: Ud virtüözü Metin Şentürk nasıl hatırlanmaz! Sesiyle, uduyla bizi müziğin notalarla renklenen bahçelerine nasıl da ustalıkla götürür! Üstelik hayata bağlılık noktasında gösterdiği o yüksek dayanıklılık gerçekten takdire şâyan. Görme engellisi olmasına rağmen “göz ve görme” üzerine yaptığı espriler de cabası. ]

Bilgisayar donanım parçalarının altın değerinde olduğu, (8 RAM bulunca takacak yuva aradığımız yıllar) internetin ayağa düşmediği, fayda sağlama amacıyla kullanıldığı zamanların birinde ta Avustralya’dan aldığım bir elektronik postanın “eklenti”sinde karşıma çıkan CCTV 9’dan (Ne kanalıdır, kimin kanalıdır bilmiyorum. Görüntünün üst kısmında vardı o ibâre.) Alınmış bir video görüntüsü beni hüngür hüngür ağlatmıştı.

Videonun adı Hand in Hand Balet. (El ele Bale) Sahneye beyazlar içinde iki kişi geliyor. Biri erkek biri kız. İlk bakışta sıradan bir bale izliyor gibisiniz. Bir de bakıyorsunuz baletin sol ayağı yok. Sol koltuğunun altında bir değnek. O da ne? Kızın da sağ kolu yok. Mükemmel bir müzik eşliğinde bale şöleni. Uyum içinde hareketlerle dönüyorlar, kıvrılıyorlar. Müzik yükselip alçalıyor. Salon, pürdikkat onları seyrediyor. Birden erkeğin elindeki değnek düşüyor. Hiçbir duraklama yok. Kız incelikle dönerek gidip koltuk değneğini alıyor ve nefis hareketlerle balete veriyor. İki çarpıcı sahne: Birincisi balerin, ince bir hareketle baletin ayağının bulunmadığı tarafa uçuyor sanki ve omzuna başını koyuyor. İkincisi de balet köprü konumunda iken balerin gelip bir küçük kız gibi baletin göğsüne başını koyması. Sona doğru yine ince hareketler ve çıkış…
Konunun ciddiyetini kavrama açısından bir de sayısal veri sunayım:

Ankara Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (HÜKSAM) Müdürü Prof. Dr. Şevkat Bahar Özvarış’ın belirttiğine göre Türkiye nüfusunun yüzde 12’si engellilerden oluşmakta. Genel nüfusa vurulduğunda bu rakam 8 milyonu geçer, değil mi?

Son söz: Engellilere yasaklar getirmek yerine onlara yaşama, okuma, çalışma, üretme alanları açmalıyız.

 
Toplam blog
: 300
: 1022
Kayıt tarihi
: 13.06.10
 
 

Tarih, edebiyat, şiir, dil ..