Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mart '17

 
Kategori
Eğitim
 

Eğitimde ödül ve ceza

Eğitimde ödül ve ceza
 

29. Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması Başarı Ödülü-Ludo Goderis (Belçika)


Eğitim; insanlık kadar eski olan bu disiplin insanların yerleşik düzene geçmesiyle birlikte belirlenen amaçlara yönelik düzenli ve planlı bir hale dönüşmüştür. Yerleşik düzene geçen insan yiyeceklerini karşılamak için avcılık yanında tarımda yapmaya başlamıştır. Bu yapı yeni işler ve iş bölümleri, bunları yerine getirecek görevliler oluşmasını gerektirmiştir. Bu sistemin işlemesi, düzenin devamlılığı, bu çalışmaların daha iyi ve planlı yapılabilmesini zorunlu hale getirince bu yapıyı işletecek ve devamlılığını sağlayacak insanların yetiştirilmesini gerekli kılmıştır. Böylece bu zamana kadar varlığını devam ettirmek ve hayatta kalabilmek için öğrenen insan artık belirli amaçlar için sistemin işlerliğine göre istenen planlanan öğretileri öğrenmek durumuna gelmiştir. Burada sorun kendi içsel deneyimleriyle hayatta kalabilmek için öğrenmekle, belirli bir yapının işlerliği için dışarıdan verilen belirli kalıpları ve gerekliliği olan eğitim. Bu da eğitimde belirli tekniklerin geliştirilmesini gerekli hale getirmiştir. Ödül de ceza da eğitime bura da dahil oldu.

            Eğitim bilinen anlamıyla ilk Sümerler ’de, Mısırlar ’da ve daha uzak doğuda Çin’de yapıldığı bilinmektedir. Yazıyı ilk kullandığı bilinen Sümerler ‘de tarım ve hayvancılık gibi faaliyetlerde gelişmiş durumdadır. Bunların gelişimi arttıkça düzenlenmesi yerleşik hayatın ihtiyaçları için eğitimli insanlara gereksinim duyulmaktadır. Mısırda Nil vadisine toplanan yerleşim birimleri tarımsal faaliyetler için Nil’in taşkınlıklarını hesaplamak, kuraklık zamanlarını bilmek ve sulama yapabilmek için zamanı hesaplamak gerektiğini öğrenmişlerdir. Bunun devamlılığı için yeni bilgilerin geliştirilmesi eğitime ihtiyacı artırmıştır. İnsanların avcı toplayıcı dönemlerde ve uzun bir süreçte öğrenme yöntemi ihtiyacına uygundu, merak ve hayatta kalabilme, beslenme ve çoğalma, yani bugün doğumdan itibaren okula başlayıncaya kadar ki öğrenme yöntemi de merak ve ilgidir.

             İnsanların yerleşik hayat alanlarının büyümesi ve nüfusun artışıyla birlikte antik çağ da ki eğitim anlayışında da görebildiğimiz gibi yalnızca sistemin devamlılığı değil insanların mutlu olmalarının da eğitimle sağlanacağı üzerinde durulmuştur. Eğitimin, insanın binlerce yıldır öğrenme alışkanlıkları dışında planlı olması ve öğrenilmesi istenen bilgilerin verilmesi amaçlandığında bu eğitimin verilebilmesi için teknikler ve yöntemler geliştirilmiştir. İstenilen eğitimin zorunlu olması itibariyle her öğrencinin bu eğitimi alması gerekliliğinden bir zorlama meydana gelmiştir. Her insanın farklılıkları olduğunu, öğrenme zamanı ve algıları, ortamları, sosyal çevreleri, ilgileri, gelir düzeylerinin farklı olduğunu düşündüğümüzde, programın bütün öğrenciler tarafından ayni düzeyde ya da yakın öğrenilmesinin zor olduğu görülür.

            Ödül ve ceza eğitimde her çağda olmuştur ve devam etmektedir. Bugün dünyanın her yerinde hatta gelişmiş ülkeler olarak düşündüğümüz ülkelerin eğitiminde de ödül ve ceza bulunmaktadır. İnsanlar avcı toplayıcı dönemde de öğrenip öğrenemedikleri karşılığında ya hayatta kalmak veya kalmamakla ödül ve cezasını alıyordu. Fakat okumayı diğer arkadaşlarından daha uzun sürede öğrendiği, ya da sayıları arkadaşı gibi hızlı sayamadığı veya saydığı için ödül veya ceza ya tabi olmuyordu. Ödül ve cezanın eğitimde yerinin ve öğrenciler üzerinde ki etkilerini anlamaya çalışalım.

            TDK cezayı; Uygunsuz davranışlarda bulunanlara uygulanan üzüntü, sıkıntı, acı verici işlem veya yaptırım 2.  Suç işleyen bir kimsenin yaşantısına, özgürlüğüne, mallarına, onuruna karşı yasaların öngördüğü yaptırım. Diye tanımlar.Bu tanımlamaya baktığımızda eğitimde cezanın yerinin olmadığı zaten anlaşılmaktadır. Bir öğrenme ortamında ceza fiili veya yaptırım olarak uygulanmasında eğitim öğretim anlayışıyla ters bir biçimde çakıştığı görülmektedir. Bu uygulama eğitim yöntemlerinin, çocuğun kişisel gelişimi ve farklılıkları göz önüne alınmadığında, programın ayni zaman ve mekanda bütün öğrencilerin öğrenmesi uygulaması geçerliliğini sürdürdüğünden ceza yaptırım olarak eğitim uygulamasına sokulur. Burada cezanın tüm biçim ve yöntemlerini düşünmek gerekir. Ceza yalnızca fiili olarak direk çocuğa uygulanması dışında, ödevle cezalandırma, okumayla cezalandırma, çeşitli aktifteler dışında bırakma, ilgisiz davranma, dışlanma veya en ağırı olan eğitim uygulayıcısının sevgisinden mahrum etme gibi uygulamalarla ceza öğrenci üzerinde uygulanır. Şunu unutmamak gerekir ki öğretmenin bakışı, onun yanında negatif elektrik yayması yaptığından veya yapamadığından dolayı çocuğun hissettiği önemli bir cezalandırmadır. Sevgisizlik en büyük ve onarılamaz cezadır. “Sadece sevilmeyenler nefret eder” Charlie  Chaplin

            TDK- Ödül: 1. Bir başarı karşılığında verilen armağan, mükâfat: ? 2. Bir iyiliğe karşılık olarak verilen armağan, mükâfat.İyi bir çalışma, üstün bir başarı gösteren öğrenci, öğretmen ve yöneticilere verilen armağan. TDK tarafından tanımlanan ödül eğitimde olmalı mı ya da ne biçimde nasıl hangi ölçülerde olmalı ben bunları tartışmayacağım. Ödülü de ceza gibi bir yaptırım aracı olarak kabul ediyorum ve ceza kadar öğrenci üzerinde olumsuz etkileri olduğunu düşündüğümden ödülünde eğitimde olmaması gerektiğini düşünüyorum. İlk insanlarda ödül hayatta kalma veya yiyecek bulma karşılığı olarak alınırdı, Bunu kendisine, başardığının karşılığında veren birileri yoktu, öğrendiği her şey kendi yararınaydı. Doğumdan itibaren de çocuk öğrendiği her şeyden tat alır ve bu onun kendisine verdiği ödüldür. Eğitimde bu uygulama farklılaşır, genelde bir program dahilinde olduğundan tam da kendi isteğine uygun olmasa da başardığı her cabadan dolayı verilen ödül onu sürekli baskı altında tutar. Bu ödülün alınmasının bu başarılara bağlı olduğunu düşünen çocuk sağlıklı iletişim kuran, bilgisini paylaşabilen birey değil, daha çok başkalarını alt etmeye yönelen bazen çevresine yalan söyleyen bireylere dönüşür. Bu da ödülün başarıyı teşvik etmesinden çok, çocuğa bir cezaya dönüştüğünü görürüz. Çevresine saygı duymayı, sorumluluk almayı, hatalarını onarmayı, duygularını kontrol etmelerini, öğrenmeyi sevmek ve kendilerini oluşturacak, yapılandıracak ortamları oluşturduğumuzda yaptığı her şeyden tat almayı öğreneceğinden, kendi içerisinde ödülünü oluşturmuş olacaktır. Her çocuğun farklı öğrenme zamanlarına sahip, farklı öğrenme biçimleriyle öğrenebildiklerini, daha anlaşıla bilirliğiyle onları anladığımızda ve öğrenme ortamlarına sevgiyi kattığımızda ceza ve ödüle gerek olmayacaktır.Konfüçyüs (Doğumu M.Ö. 551), Ona göre eğitimin amacı “erdemli” insan yetiştirmektir. Güçlükleri yenmeyi birinci ödevi olarak kabul eden ve ödülü sonraya bırakan bir kimseye erdemli denir.

Özkan ŞANAL

 

 
Toplam blog
: 29
: 495
Kayıt tarihi
: 11.08.16
 
 

Anadolu Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği ve Eğitim Bilimleri Enstitüsü Karekter ve Değerler Eğitim..