Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ağustos '06

 
Kategori
Eğitim
 

Eğitimin çıkmazları

Eğitimin çıkmazları
 

Çıkmaz sokaklar vardır. Girersiniz geri dönmek zorunda kalırsınız. Ama bu yerleşim birimlerinde çok karşılaşılan bir durum değildir. Bazen çıkar karşımıza tüh der döneriz geri. Eğitim alanında hemen hemen her alan çıkmaz sokaklara dönüşmüş durumda. Nereye yönelseniz çıkış kapatılmış. Çıkış bulamayan sorunlar yığılıyor da yığılıyor üst üste.

Sınavlar, sınav sonuçları, tercih listeleri, serseme çevrilen veliler, hayelleri yıkılan gençler, komplekse giren, değerlerini kaybeden insanımız. Yirmi birinci yüzyılda bütün bilgi otoyolları açıkken, çıkmaz sokaklara itilen bir toplum haline geldik.

Okullarda öğrenci kayıtları internetten yapıldı. Öyle çok sevinmiştim ki, böyle uygulamalarla, internet kullanımı toplumumuzda daha erken yaygınlaşacak diye. Ben sevindim ama vatandaş üzgün. Üzgün demek ne kelime bezgin. Çocuğunu semtindeki okula yazdırmış, listede başka okulda görünüyor. Kime başvursa yanıt yok. Mahallesindeki, önünden her gün geçtiği okul ona kaf dağından uzak olmuş. Ne gidebiliyor, ne ulaşabiliyor. Gitse azarlanıyor.

Öğretmenlik yıllarımda, veli öğretmen görüşme günlerini anımsıyorum. Çocuğunun durumunu öğrenmek için okula gelen veli; yöneticiden, öğretmenlerden yediği azarla geldiğine geleceğine pişman olurdu. Sırada bekleyen veli kendisine sıra geldiğinde al kan terlerin içinde kalır, morali bozuk evine dönerdi. O bozuk morel mutlaka evdeki yaşama da yansırdı mutlaka. Bana kadar gelebilen velilerin gözyaşlarını silmek için yanımda mendil bulundurmayı bile düşünürdüm. Benzer davranışlar öğrenciler için de geçerlidir. Bu durumu yıllarca yaşadığım için kendimce bir düzen kurmuştum. Veli öğretmen görüşme günlerinde bir erkek bir kız öğrencime rica eder, o gün bana yardımcı olmalarını isterdim. Öğrencilerim benimle görüşmek isteyen veliyi boş bir sınıfa oturtturur. Çay veya kahvesini ikram eder, benim görüşme anıma kadar çayını içirir, sırası geleni de benimle görüştürürdü. Görüştüğüm velilerle öğrencimizin öncelikle başarılı yanlarını paylaşır, eksik olduğumuz alanlarda nasıl yararlı olabileceğimizi konuşur, karara bağlar veliyi mutlu bir şekilde yolcu ederdim. Bu biçimdeki davranışlarım çoğu öğretmen dostlarımca fazlalık olarak görülür içten içe de kıskanırlardı. Bense okulun velilere açık olmasını, kendi evleri gibi rahat olmaları gerektiğini, eğitimin bir ayakları olduğunu düşündüğüm için doğru olarak davrandığıma inanarak yapardım işimi.

Ne yazık ki, okullarımız çoğunlukla yöneticilerin eğitim dışı özel isteklerini gerçekleştirdikleri mekanlar haline geldiği için; veli de öğrenci de, öğretmen de okuldan soğumak zorunda bırakılmıştır. Eğer bir velimizin okulda bir işi varsa tanıdık bir öğretmen veya yönetimden birisini bulması gerekmektedir.

Eğitimde yaşanan durumlar diğer kurumlarımız için de geçerlidir. Bir devlet kurumunda işiniz varsa, bir gün önceden tanıdık birisini ayarlamanız gerekir. Vatandaş olarak giderseniz işinizi yaptıramadığınız gibi yorulur, sinirlenir evinize öyle dönersiniz. Telefonla ulaşmak isteseniz, telefon faturanızı kabartmaktan başka bir iş yapmış olmazsınız.

Diyelim ki işiniz; PTT ile, Telekomla, telefonla ulaşamazsınız. Gitseniz görüşemezsiniz. Görüşseniz, kovulmadığınız kalır. İşiniz; elektrik, doğalgaz, su, vergi, sigorta veya sağlık olsun; mevkiniz, makamınız, öğreniminiz ne olursa olsun bir yurttaş olarak işinizi görmeye kalkarsanız eliniz boş dönersiniz. İş yapacağınız yerde, bir tanıdık bulursanız görülmeyen işiniz, görülür hale gelir. Eğitimde başlayan çıkmaz sokaklar, yaşamın her alanında çoğalır gider. Karamsar bir tablo yaratmak amacında değilim. Oldukça pozitif bir kişiliğim vardır. Yaşadığımız olaylar ve gözlemlediğimiz durumlar bu. Toplum olarak, ne yazık ki bu gerçekleri dillendirmekten öteye gitmiyoruz. Bu toplumda yaşayan kime sorsanız; yaşadıkları, karşılaştıklarından örnekler vererek, mutlaka bunun daha fazlasını size anlatır. Biz bunları yaşarken, yazarken vatandaşı düşünmek bile istemiyorum. Ülkemizde, vatandaş olmak gerçekten çok zor. Öyle bir yaşam biçimi oluşmuş ki, devletin kurumları kapılarını vatandaşa kapatmış. Ancak kurumda çalışan bir tanıdıkla kapıdan içeri girebiliyorsun. Böylece devlet kurumları bir avuç yönetici ve çevresindekilerin gereksinimlerini karşılayan kurumlar haline gelmiş. Son yıllarda bu giderek arttı. Eğer hükümete yakın birileri iseniz işiniz kolay, yoksa devlet sizin için ulaşılması güç mir yer. Yazın, telefon edin, dilekçe verin, savcılığa başvurun, karakola gidin sonuç; sadece yok. Harcadığınız zaman, emek, mücadele boşu boşuna. Siz ne yaparsanız yapın, imam bildiğini okuyor.

Peki çözüm ne? Böyle mi yaşayacağız? Sorularımızı çoğaltabiliriz. Çözüm; kurallı toplumu yaratmakta yatıyor. Bu da başta, yöneticilerin uyması gereken kuralları belirleyerek mümkün.

Önce eğitim kurumlarından başlanmalı. Okullar kapılarını velilere açmalı. Bu okulların sorunlarının çözümü için de gerekli. Devlet kurumları ve her düzeydeki çalışan, halkın işlerinin anında, eksiksiz yapılması için orada bulundukları bilincinde olmalı. Uymayanlar gerektiği karşılığı görmeli. Ne yapıp edip; eğitim kurumlarımızı, toplumumuzu çıkmazlardan kurtarmak zorundayız.

Hasan Barışcan

hbariscan@milliyet. com. tr

 
Toplam blog
: 52
: 4210
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

1952 yılında Sivas- Asarcık Köyünde doğdum. Yurdun çeşitli yerlerinde öğretmenlik yaptım. Kabataş Er..