Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '12

 
Kategori
Siyaset
 

Eğitimin Süresi Üzerinden Alengerli İşler Çevirmenin Manası Nedir?

Eğitimin Süresi Üzerinden Alengerli İşler Çevirmenin Manası Nedir?
 

  • Hemen şu soruyu sorarak konuya girmek gerektiğini düşünüyorum. “Neden 8 yıllık zorunlu ilköğretim eğitimi uygulaması kaldırılarak, yerine yeni bir uygulama geliştirme çabasına girişiliyor?”
  • Eğitimci değilim ve konuya ilişkin uzman görüş düzeyinde bir şeyler söylemem çok da uygun kaçmayan bir durum olur.
  • İşin siyaset boyutu pek tabii ki ilgimi çekiyor. Hele ki Başbakan’ın ille de “Dindar nesil yetireceğiz” argümanı var ki, bencileyin konunun bu yönüyle ele alınması daha bir doğru tavır olur.
  • Başbakan uzun zamandan beri alii sevdası olan “Toplum Mühendisliği”  hedefine ilişkin söylemlerini dile dolamış durumda. İlle de kendi meşrebince toplumu şekillendirip, dizayn edecek. Bu sevdanın çıkmaz sokak olduğu malumunuzdur.
  • Toplumlar ekonomik hayatın gerçekleri üzerinden şekilleniyor. Ne dersek diyelim… Henüz daha 20 yıl öncesinde ihracat hacmi ancak 25 milyar dolarlar seviyesinde olan bir ülkenin yerinde yeller esiyor. Bu gün 500 milyar dolarlar seviyesinde bir ihracat hacmi ve devasa bir dış ticaret yoğunluğu yaşıyor Türkiye. Ülkeye gelen turist sayısı 30 milyona dayanmış. Böyle bir ülkede eğitim üzerinden topluma şekil verme çabasının gülünç olduğu muhakkak. Hele ki, teknoloji bu denli gelişmişken… İnternet alabildiğine yaygın hale gelmiş, sosyal medya gündem belirleyecek bir noktaya doğru hızla ilerliyor ve böyle bir karaktere dönüşmüş bir ülkede, eğitimi kimi aklı evvel uygulamalar doğrultusunda yeniden ele almak, pek de akla yatkın görünmüyor. Gayet net bir şekilde, zorunlu eğitimi 15 yıla çıkarmak gerekirken hele ki… Oysa siyasal iktidar ve Başbakan’ın, ileriye sürmüş oldukları 4+4+4= 12 yıllık karmaşık bir yapıyı toplumun önüne koyarak, İmam Hatip Liselerinin orta bölümü olarak bildiğimiz 6.7.8. sınıfları devreye sokma sevdasında olduğu ayan beyan ortada. Başbakan’ın toplumu ikna etmek için tumturaklı laflar edeceği de malumdur. Ama bilineni saklamanın da hani ya bir esprisi yok.
  • Milliyet Blog yazarlarından Necati Tüfekçi Hoca’nın konuya nasıl baktığını merak ediyordum. Zira kendisi bir eğitimci olduğu kadar, çoğunlukla görüşlerine katıldığım bir Milliyet Blog yazarıdır. Necati Hoca, konuya ilişkin yazısının son paragrafında, “Sermayenin çırak ihtiyacı, siyaset esnafının dindar nesil ihtiyacı gözetilerek yapılacak değişiklikler çocuklarımızı, geleceğimizi yok etmekten başka sonuç vermez” diyerek konuyu bir anlamda bağlamış.
  • Peki ya diğer kaygılar…
  • Kız çocuklarının eve kapanması, henüz daha 11 yaşındaki çocukların mesleki tercihte bulunmaya zorlanması, açık öğretim şeklinde uygulama yapmak…
  • 11 yaşındaki çocuklar mesleki bir tercih yapabilir mi? Tabii ki hayır. Konunun uzmanları bu durumun sakıncalarına dikkat çekmeye çalışıyor ve çocukların böyle bir tercihe zorlanmasının, ileride psikolojik açıdan ciddi sorunların ortaya çıkmasına neden olabileceği görüşündeler.  
  • Açık Öğretim düzeyinde eğitim hususu ise başlı başına sorunlu bir durumdur. Küçücük çocukların açık öğretim şeklinde alacakları eğitimi nasıl sürdürebilecekleri muammadır. Aslında muamma değil, aksine başarısız olması kesin olan bir uygulama olarak görünüyor. Yani demem o ki, denemenin bile mizah kıvamında değerlendirileceği bir durumdur bu uygulama.
  • Kız çocuklarının eve kapatılması ise, bu saatten sonra zaten mümkün değil. Tabi ki bu yönde sevdası olan çevrelerde yok değil. Böyle bir uygulama bunların istemlerini yağlamak olabilir ama, bu gün ekonomik olarak gelmiş olduğumuz nokta, yeni nesillerin kız olsun erkek olsun, ekonomik hayatın dışında kalmasına müsaade etmiyor. Dindar diye bildiğimiz bütün çevrelerin bu hususta herkes kadar duyarlı olduğu görüşündeyim. Bu gün dindarlıklarını öne çıkaran kimseler, kız erkek fark etmeksizin çocuklarının yabancı dil öğrenmesini, iyi bir meslek sahibi olmasını, evlilik çağına gelene kadar en azından üç tane ülkeyi görmesini arzuluyor. Çevremizde bu duruma fazlasıyla tanık olmaktayız. Yani bir anlamda kapitalizmin gelişmesiyle birlikte, kendilerini içe kapatmış olan bu çevreler, dışarısında kaldıkları dünyayı tanımak hususunda herkeslerden daha arzulular. Sadece çevremize bile baktığımızda, ne kadar çok başı örtülü bayanın araç kullandığını görebilir ve bunun üzerinden bir değerlendirme yapabiliriz. Ayrıca bu çevrelerdeki görücü usulü evlilik kurumuna da dikkat çekmekte fayda var. Bu gün artık dindar diye nitelemiş olduğumuz, hatta ve hatta daha ileriye gidelim, hayli muhafazakâr olarak bildiğimiz çevrelerde dahi görücü usulü evlilik kurumuna sıcak bakılmıyor. Bu çevrelerde yetişmiş olan kız çocukları flört kavramına herkes kadar açık, herkes kadar istekli. Antalya caddelerinde, kafelerinde bu duruma her daim tanık olmaktayız.
  •  
  • Hafta başında Taraf Gazetesinden Neşe Düzel’e röportaj veren CHP Genel Sekreteri Nihat Matkap, “Türkiye’de şeriat korkusu diye bir korku yoktur” demiştir ki, bu hususta en duyarlı kesimin CHP’liler olduğu bilinmekte. Vaziyet böyleyken, “Aman ha şeriat gelir” diyen çevrelerin kaygısı bana pek de anlamlı gelmiyor.
  • Türkiye’de şeriat hukukunun uygulanması bu gün gelmiş olduğumuz ekonomik düzey açısından mümkün değil. O halde neden siyasal iktidar ve Başbakan ille de, toplum mühendisliğine soyunur? İşte burasını anlamak güç… “Oy babından” desek, AKP doyun noktasına ulaşmıştır. Bu saatten sonra ne kadar oy kazanabilir veya kaybedebilir?
  • Siyasal iktidar ve Başbakan, bir kez daha ateşten bir topu kucaklarına aldılar. Hem de gereksiz yere… Hiçbir şekilde toplumun gündemine girmemesi gereken bir konuyla, kendilerini hedef haline getirdiler. Bu durumda söylenebilecek tek bir söz kalıyor ki “Hesapları başka”.
  •  
 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..