Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '18

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Egomuz Bizi Öldürecek

Karşısındaki hakkında ne kadar kısa zamanda karar vermişti.

“O iyi biri değildi.”

Nasıl anlamıştı?

Kavunu anlamak için yapılan teste mi tabi tutmuştu? O bile her zaman tutmazdı. Yoksa karpuz alırken vurduğu gibi içinden ses gelmesini bekledi de gelmeyince mi onun ne mal olduğunu anladı.

Hatta kötü biri demekle kalmadı,

“Ben bunun gibilerin ne mal olduğunu bilirim de” dedi.

Nasıl anlamıştı bu birinci soru.

İkinci soru; Malları bir bakışta, iki üç kelamda  nasıl bu kadar iyi tanıyordu.

Peşin yargı, karar, kabullenme veya hayır deme.

Ne çok çıkmazlar.

O ne demişti, Sadece teşekkür etmiş ve şimdilik mümkün olamayacağını ilave etmişti. Bu ne demekti? ‘Yokum’

Yok’um demek olmama haliydi. Bunun için geçerli nedenleri vardı. Karşısındaki hala konuşuyordu.

“Ahmak, yokum diyor, bilse neler kazanacağını?”

Bilemez ki, seni tanımıyor bilemez.

Arkadaşının yanında tanıştın.

Sen gözünden tanıdığın;

“Beş para etmez bu adam! dediğine nasıl iş teklifinde bulundun?

Bunu da sorgulamak gerekli.

“Serseri, anladım. Bu tipler baba parası yiyenler.”

İyi de o bursla okumuş, Amerika’da bir üniversiteyi üstün başarıyla bitirmiş, bir süre orada oldukça iyi imkanlarla çalışmış ve yaşamış. Sonunda alması gerekenlerin aldığına karar verdikten sonra Vatanını, ailesini ve bizlere yakışan sıcaklığı özlediği için ülkesine dönmüş.

“Bu adam olsaydı Amerika’da kalırdı, bunu sınır dışı etmişlerdir.”

Yok sınır dışı edilmediği gibi, ayrılırken direktörü; “Ne zaman istersen gel, işin hazır” demişti.

“Bak söyleyeyim, bu şimdi havalar içinde ya, olmaz dedi ya, kendini de bir halt sanıyor ya, görürsün iki üç gün sonra kuyruğunu sıkıştırır yalvarmaya gelir.”

Bu ne iğrenç bir konuşma hali. Niçin kuyruğunu sıkıştırsın gelsin, kuyruk ne demek ve gelecekse niye kabul etmedi ve fakat böyle bir adam neden senin o basit teklifine evet desin.

“Benim başıma ne geliyorsa bu iyi kalpliliğimden geliyor. Bana ne elin züppesinin ne iş yapacağı?”

Züppe değildi, hiç alakası yoktu. Tam bir beyefendiydi. Oldukça nazik, düşünceli ve bir o kadar temkinli.”

“Ha kendini bir halt sanıyor derken kadınlar biraz buna yalakalık yapmışlar, oda yakışıklıyım ayağında havalar atıyor. Ulan ben senin gibilerini cebimden çıkartırım”

Yok çıkartamazsın. O gerçekten yakışıklı bir genç adam. Spor yapan, dikkatli beslenen, kendine itina gösteren hatta saygı duyan biri. Cebinden nasıl çıkaracaksın. İçki çok içiyorsun, sigara ile yarıştırıyorsun kadehlerini. Spor yapmıyorsun, beslenmene dikkat etmiyorsun, kilolusun.

“Saçlarına dikkat ettin mi sana söylüyorum dikkat ettin mi? Ya peruktu ya da saç ektirmiştir.”

İyi de ne alaka? Gayet sağlıklıydı saçları. Gencecik adamdı, saçlarını da son modaya göre tepe kısmını uzatmış alt kısımlarını kestirmişti. Saçları parlıyordu.

“Yahu insan nezaketen de olsa bir kadeh içki içer, yok tabi adam uzun yıllar yurt dışında örf adetleri çoktan unutmuş. Kendini Amerika’lı sanıyor.”

Sanmıyor. Örf adetleri de oldukça iyi biliyor. O genç beş vakit namaz kılıyor, basketbol oynuyor neden alkol alsın.”

“Hele gördün mü gördün mü yanında gelen kıza nasıl sarkıyordu? Kaç kere gördüm, elini omuzuna attı, hep onunla konuştu, yanında yabancılar var filan dinledi mi? Dinlemedi kendini hala oralarda sanıyor. Bir gün birileri çıkacak ağzını burnunu dağıtacak.”

Bu ne büyük densizlik. Yanındaki ablasıydı ve iki kardeş çok iyi anlaşıyorlardı.

“Ya bu adam sinirlerimi bozdu. Beş para etmez biri için de konuşuyorum, zamanıma yazık. Sen niye bir şey söylemiyorsun?”

“Söyleyeyim. Giderken benden rica etti. Bir iş yeri ile görüşmüş, yüzde doksan anlaşmışlar. Senin nazik teklifin için çok teşekkür etti.

“İyi ki Türkiye’ye döndüm, böyle dostlar edinmeye başladım.”

Yarın işi okeylenecekmiş ve bizleri boğaza yemeğe götürmeye davet edecekmiş. Ayrıca senin için de;

“Lütfen teklifimi kabul etsin, çok hassas biri işsiz olduğumu duyunca bana yardımcı olmak istedi. Ben olmaz dediğim için mahcup oldum, özür dilediğimi söyler misin?” dedi.

“ÖYLE Mİ?”

Vah halimize,

Vah peşin hükümlülüğümüze,

Vah egomuza…

Nasıl kendimize saygı duymuyoruz?

Nasıl kendimizi aşağılıyoruz?

Nasılları bir halletsek, belki de bu kadar komplekslerle dolu olmayacağız.

Had bilmek denilen bir söz vardı eskilerde kalmış ne yazık.

Ruhlarımız karışıklaşmışlar, coşmuşlar, her an için ataktalar ve ne yazık ki bunlar bu enerjiler doğru zamanda doğru şekilde olmuyorlar.

Allah bizleri ıslah etsin.

 

Nazan Şara Şatana

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....